Siz ne derseniz deyin devlet işi yoğurt yemeğe benzemez. Devlet işi bir mantık ister, çünkü her ne kadar iktidar sahibi olsanız da Muktedir olmak başka bir haslet ister. Dün savunduğunuz bir tezin bu gün tam aksini savunamazsınız. Toplum balık beyinli değil, hele kuş beyinli hiç değildir. İnsan beyni düşünen bir organdır. İnsan beyni sorgulayan bir organdır. İnsan beyni doğru ile yalnışı ayıran bir organdır. İnsan beyni beyaz ile siyahı atırt edebilir.. İnsan beyni tatlı ile acıyı ayırt edebilecek güçtedir.
İnsan beyni gürültü ile muziği, soğuk ile sıcağı ayırt edebilen bir organdır. İnsan beyni hissayatı analiz edebilir, bulgularu değerlendirir. Eskilerin tabiri ile idrak edebilen bir sisteme sahiptir. Insan beyni vücuttaki oluşan enerjinin büyük bir bölümünü kullanan bir organdır ayrıca.
Tıp son 100 senede o kadar gelişti ki; insan vücudundaki bazı organların bile nakillerini başarabildi. Bir çok organ nakli gerçekleştirilmiş, ancak beyin nakli bu güne kadar yapılamamıştır. Bir çok hastalığın nedenleri üzerinde çalışıp, çözümleri üzerinde büyük mesafeler kaydetmiş olduğunu görmekteyiz. Bilim adamları araştırma ve geliştirme üzerinde ülke bütçesinden büyük bir pay alarak, buluşları insanlık yararına sunmaktadırlar. Buluşların hepsinin adlarına, konu ile çalışan insanların ismi konulmakta. Bunların içinde bir adet TÜRK aramak kanımca hoş bir sedadan öte olmasa gerek. Nedeni açık ve acı, çünkü ülkem içinde kısıtlı bütçelerle araştırma kurumları nın ayakta kalma mücadelesi verişlerini izlemekteyim.
Beyin, nesillerle gelişim gösterir ve genetik tekamüle açık olduğunu bilim adamları söylerler. Bir kaç nesil gelişmemiş bir beyin nasıl araştırma ve geliştirme üzerine proje üretip çalışır, bunu tahayyül bile edemiyorum. Geçenlerde bir önemli ve yetkili şahıs, ‘Bizim en çok rahatsız olduğumuz toplum, kültürlü halk’ deme cüretinde bulunarak, halkın düşünmeyen, sorgulamayan bir toplum olmasını arzu ettiğini belirtmiştir. Hatta toplumun gelişen bilimden uzak kalmasını isteyen bu Devlet yetkilisinin yönetim kadrosunda olması endişe vericidir. Esas hedefin, beynini kullanmayan bir toplum yani ‘sürü’ gütmek istenmesi olduğunu düşünmekteyim.
Genelde diktatörlük rejimlerinde hür fikirlerini toplumla paylaşan, toplumu aydınlatmaya çalışan düşünürlerin ve aydınların etkisini ortadan kaldırmanın yolunun, onları toplumdan tecrit etmek olduğunu biliriz. Bu işlemde yapılacak tek iş, aydınları tutuklayıp bir yerde tutmak ve fikirlerinin yayılmasına engel olmaktır. Açık bir şekilde insanların beynini kullanmalarının engellenmesi, yöneticilerin istediği en önemli husustur.
Benim yurdum insanı bu gerçeği uzak da olsa bir gün görecek. Bu gerçeğin çok acı bir reçetesi olabilir. Bunu aydın toplum bilmekte ve o reçeteye rıza göstermemekte olduğunu anlamaktayım. O hal durumu içinde iken yapılan şaibeli bir referandum neticesini, dünyanın gözü önünde tarafsızlık sergilemesi gereken ser efendi yerine, partili bir ser efendiden nasıl bir icraat beklemek doğru olur, bunu düşünmek bile istememekteyim.
Her geçen gün hırçınlaşan, etrafa saldıran, topladığı muhtarlara harcırah adı altında ulufe dağıtan bir ser efendinin bu ülkeye hayırdan çok şer-i dokunur diye düşünmekteyim. Muhakeme etmeyen bir toplumu çok kolay idare edersiniz. Onların bütün düşüncesi mideleri ve küçük mutluluklarıdır. Bir ramazan paketine oylarını satabilecek kadar bıngıldaklarını çalıştırmazlar. Bu nedenle üretmeyen, tarlasını işlemeyen, hayvancılığa son veren bir yaşayış tarzı ile çalışıp üretenlerin sırtında bir kambur kalmayı tercih ederler.
Bir parti başkanının ADALET istediğini dünyaya haykırması adına yaptığı yürüyüşü anlamayan, bu adalete bir gün gelip kendilerinin bile ihtiyacı olabileceğini düşünemeyen ve bunun için beyinlerini çalıştırmayan bir zümrenin elinde sınırsız bir gücün olmasının sadece toplum için değil tüm ülke için zararlı olduğunu haykırmak isterim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.