Başlıktaki iki kelime birbirinden ayrılmayacak iki kavramdır. Gerçekten de bir ülkenin temelinin adalet olduğunu kabul etmemiz gerekir. Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin her yerinde bu ibareye rastlamak mümkün. ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.
Adaletin kişiye göre, mevsime göre, mevkiye, yöreye veya senesine göre dağıtılmaması gerek. Hani bu sene mevsimler değişti bu nedenle değişik bir adalet uygulayalım denmez.
Adalet her vatandaşa, hatta vatandaş olmayanlara da eşit uygulanan kurallar, kaideler manzumesidir. Vatan, millet, yurt gibi kavramların oluşmasında ADALET her konudan evvel masanın üzerinde yer alır. Adalet senin veya benim olmaz, eğer öyle bir konu tartışılıyorsa o ülkede demokrasiden konuşulması düşünülemez.
Her birey, adalet istemek hakkına sahiptir. Her vatandaş adaletin insanlar arasında eşit uygulandığı bir yerde yaşamak hakkına sahiptir. Bu durumdan kimse rahatsızlık duymamalıdır. Tevatür odur ki islamiyet dönemleri başlarında, Hz.Ömer’in yönettiği yıllarda, kendisinin çok adil biri olduğu söylenir. Bir çok hikayelerde Hz.Ömer’in her insana adaletli davrandığı rivayet olunur.
Yazılı bir belgeye dayanmıyan bu hikayelerden anlaşılan şudur ki, islam dininin de adalete dayanması gerektiğini toplum kabul etmiştir. Yoksa bu kadar çok Hz. Ömer Adaleti başlıklı hikayeler ortaya çıkmazdı.
Bir çok yerde dile getirilen bir hikaye de şudur: Aslında Şam’da yapılan bir cami için el konulan araziler içinde bir Yahudinin evinin bulunduğu söylenir. Şam Valisinin el koyduğu bu ev için sahibi, Hz.Ömer’e gidilip serzenişte bulunur. Gayri müslim teb-a mülkünün kendisine iade edilmesini Hz.Ömer’den ister. ADALETli olan Hz. Ömer kabul eder ve Şam valisinden iadesini ister. Bu isteğe Şam Valisi Vakkas da uyar ve adamın evi geri verilir. Evin bir duvarı caminin bahçe duvarına yaslanır. Burada evin alınması veya verilmesi önemli değil, islami düşünce ve idare mekanizması içinde adaletin doğrudan yer alması önemlidir. Hangi idare olursa olsun temelinde adalet olmazsa, yürümesi mümkün olmayacaktır.
Adaletin yoruma açık olmasını bile düşünmek zordur. Adalete eğer yorum bulaşırsa, o zaman başka değerler etkilenir ki, bu kabul edilemez bir durumdur.
En basit örneğini trafikte düşünelim. Tek yönlü girilmez levhası bulunan bir yola, ters yönden giren aracın sürücüsüne sorsanız
“Şurada solda bir yere geldim, ne yapayım yani, öteki tarafamı gidip geri döneyim?’’ diye kendini haklı çıkaracak bir neden ortaya koyup, kuralları çiğnerken kılıf bulur. Ama işte bu tür olayların çoğalması, ülkede kişiye özel Adalet uygulaması çıkarır ki, bu toplum içinde rahatsızlık yaratır.
Bir partinin Başkanı bu ADALETsiz gidişata dur deme cesaretini göstermekte. Ankara’dan İstanbul’a kadar yürüme eylemi gerçekleştirmek istemesinden, kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Eğer Adaletsiz gidişata karşı çıkma eylemi, hem de OHal durumunda yapılabiliyorsa, bundan ancak yarası olanlar rahatsız olurlar.
Şurası çok iyi bilinmelidir ki, Adalet diye ortaya koyduğumuz ve Memalikin temelini teşkil eden, herkese eşit uygulandığında varlığından söz edebileceğimiz değerlere, bir gün onu yoruma açık, kişiye göre farklı tatbik edenlerin bile ihtiyaçları olacaktır diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.