Ankara Gençlik Parkı`nda yaz günleri zaman zaman İstanbul’dan tiyatro grubu gelir, açık hava tiyatrosunda eserler sahneye koyardı. Bir iki tiyatro grubunu hatırlarım. Belki sahneye koydukları eserler bende çok etki bıraktığından hatıramdan silinmemektedir. Rahmetle andığım Muammer Karaca isimli bir sanatçı vardı. Etnan Bey Duymasın adlı eserini 2500 kez sergilediğini hatırlarım. Hatta Cibali Karakolu adlı eseri de en az onun kadar sahneye konulmuştur
Tiyatro sahnesi çok enteresandır, oyun oynarken oradan oraya yürümeler, hatta koşuşturmalarda sahnede gözle görülmeyen toz kalkar. Şimdilerde suni toz ve duman makinalarından bu tozlar meydana getirilmekte.
Genelde insanlar bu sahnelerde ilk kez oyuna çıktıklarında bu tozu yutunca sahneye olan tutkunluğu başlar. Adeta bir sihirli değnek gibi bu toz insanları sahneye çeker. Hatta acemi oyuncu namzeti 10 saniyelik pasif bir sahne rolü bile alsa piyesin sonunda alkış için sahnenin en önüne gelirler ya işte o an sahnenin cazibesine kapılırlar. Sahne bir girdap gibidir. Döndükçe insanın daha dönesi gelir, daha derinlere gitme arzusu ile oyuncu coşar. Hedefte hep bir baş rol bulabilmek vardır sanatkarlarda. Ona erişebilmek için caba sarf ederler. Çok uğraşırlar, hatta sanatkarlar arasında bir rol için hem aktif hem de pasif çekişme yer alır sahne dünyasında.
Bazen sanatkarlar arasında kıyasıya rekabet başlar, daha iyi rolü kapabilme adına birbirlerini acımasızca hırpalarlar. Bu dünyada insanoğlu varolduğundan bu yana süre gelen zaman içinde tiyatro oluşmuş. Batı Anadolu kültüründe İonlarda bir şehir kurulurken ilk yapılan binalardan birinin mutlaka tiyatro binası olması planlanmıştır. Her antik kentte bir anfi-tiyatro mutlaka bulursunuz. Nedeni basittir. Aynı Muammer Karaca’nın ‘ETNAN BEY DUYMASIN’ adlı eserinde olduğu gibi, mevcut iktidarı belirli kalıplar içinde eleştiren oyunun, toplum tarafından coşkulu seyredilmesi hedeflenir.
Bu tarif edilen sahne eserleri, insanlar ekranlara kilitlenmeden önceki döneme aittir. İnsanların bu eserleri seyrederken gülüp, günlük baskılardan kurtulduğu anlar olduğunu düşünmekteyim. İnsan sağlığına bir kahkahanın bir ilaçtan daha etkili olduğuna inanırım.
Şimdilerde ekranlara çıkmanın da tiyatro tozu yutmuş gibi bir hastalık olduğu doğrudur. Ekrana çıkıp bir kaç cümle söylemek insana hoş gelir. Hatta bir ekran yetmez, birden fazla ekrana çıksam diye düşünür yurdum insanı. Eğer gücünüz varsa bütün ekranlara çıkmak istersiniz. Bu hastalık biraz daha ilerlerse, bu kanallarda aynı gün bir değil, birden fazla dafa ekrana çıkma arzusu doğar insanın içinde. Bu hastalığın ismini pek hatırlamıyorsam da var olduğuna adım gibi inanıyorum.
Ülkemde bir referandum oylaması için toplumu bilinçlendirme adına kampanya yapıldı. Kanımca kantarın ucu ve sahne ile ekran tozunu lüzümundan fazla yutan siyasiler, bu günlerde çoğaldı. Hatta Cumhur da sanki siyasi bir kişiliği varmışcasına abalının sırtına vurmakta hiç acımamakta.
Akşam sakin bir gösteri için bir kanalı seçmenin artık hayal olduğunu düşünüyorum. Nereyi açsam aynı suratla karşılaşmaktayım. Kanımca SerEfendi’nin ekran tozunu sahne alışkanlığının ayarını fazla kaçırdığı bir gerçek.
Muammer Karaca bu gün yaşasa idi "
İrecep Bey Duymasın" adlı tiyatro eseri mutlaka o hallere takılırdı diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.