A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

HARİTA (metod defteri)

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 02 Ekim 2016 06:44:58

İyi çizilmiş bir harita bir bakışta birçok şeyi şıp diye anlamamıza yardımcı olabilir. İyi çizilmiş bir haritanın hele “altındakilere” ulaşabilirsek haritanın üstündekilerinin ve komşularının stratejisini ve jeo stratejisini anlayabiliriz. Bir harita, iyi çizilmiş bir harita, yinelemekte yarar var, coğrafya ve tarih dersleri verir, aynı zamanda derli toplu toplumsal meseleler, kimlikler, “aidiyetler” yumağıdır da. Anlatır anlamak isteyene. “Kimliğiniz?” diye sorulması bir rastlantı değildir bir haritada bir noktadan öbürüne geçmek üzereyken. Evet kimliğiniz? Kimliğimiz?

Haritaları iyi çizmek, iyi okumak, yerinde ve haklı renklerle donatmak gerekiyor. Denizler mavi, dağlar kahverengi, vadiler yeşil olmalı, her şey iyi ve güzel çizilmeli. Peki ya insanlar hangi renkte çizilecek? İnsanların git-gel, gel-git cografyalarında bizzat çizdikleri haritaları ne olacak? Teyzemi ziyarete gitmek için ille pasaport mu çıkartmalıyım? İlle vize mi almalıyım? Amcamoğlu bize ne zaman ziyarete gelecek, hain mayınlara basmadan, bir ayağını, bir bacağını yitirmeden, hani topal kalmadan? Ne zaman?

Kötü çizilmiş haritalar sevimsizdir. Kötü çizilmiş haritalar adil değildir. Kötü çizilmiş haritalar haklı değildir. Kötü çizilmiş haritalar derttir. Dert kaynağıdır. Kötü çizilmiş haritalar kavgaya, atışmalara, hatta savaşa yol açar. Kötü çizilmiş haritalar başa beladır. İşte yıllardır gün be gün görüyoruz: Savaş, haritaları süsleyen o güzelim köyleri, kasabaları, kentleri, iki gözüm pırlanta bağları, anılar, meyveler, çocuk çığlıkları ve ana gülümselerimi dolu bahçeleri yakıp yıkıyor. Tarihî mekânları onarılmaz biçimde harabeye dönüştürüyor. Taş taş üstünde bırakılmıyor. Acı, gözyaşı, açlık, hastalık, ölüm, göç dalga dalga yayılıyor. Sınırlar aşılıyor, haritalar yeniden çiziliyor evet. Öncekiler çünkü haksız, yersiz, adaletsiz.

Acı, dram, yalnızlık, açlık ve yokluğun deliler gibi dolaştığı ve görülmemiş trajedilerin yaşandığı, dünyayı henüz tanımaya fırsat bulamamış bebelerin plajlarda ölülerinin sergilendiği bölgemizde, böylesi zorlu ve amansız bir zaman diliminde Müslüm Üzülmez’in Dünyanın Haritası Yeniden Çizilirken isimli kitabı gelişmelerin kimini anlamamız için yardıma koşuyor; iyi, adil, haklı, beğenilen, çok renkli ve çok sesli bir harita çizilmesinde izlenebilecek yollar konusunda yol gösterici olabilecek özellikler taşıyor.

Siyasetle, bilimle ve kültürle ilgili yazıları kapsayan kitabında yazar, tarihsel zeminden kopmadan Dünya’da ve özellikle de Ortadoğu’da olup bitenleri anlamaya ve olup bitenlerin ipuçlarını yakalamaya çalışıyor.

Kitabın “Önsözü”nü yazmak işini, dostum Müslüm Üzülmez’in önerisi üzerine, üstlendim, önsözü yazmadan önce kitapta yer alacak bölümleri tek tek okudum, birçok not aldım, sonra oturup bilgisayarımın başına ve yazdım, yazdım. Burada önsözden birkaç satırı aktarmak istiyorum, kitabı okumak arzusunu aktarabilmek umuduyla:

«…Müslüm Üzülmez yeni kitabıyla bu konuda önemli bir adım atıyor ve bize de bu adımı onunla birlikte atmamızı öneriyor. Zorlamıyor, ısrar etmiyor, öneriyor sadece. Üzülmez günümüzü ve yeni çağı, sorunları, önerileri ve değişimleriyle, içli dışlı binbir derdiyle, izliyor, yakalıyor, gelecek günler için ipuçları sunuyor. Bu arada pek çok soru soruyor, hepsini yanıtlamıyor, yanıtlama faslına okuyucunun da bizzat katılmasını ve okuyucunun da fikrini söylemesini arzuluyor. Böylece yapıtı karşılıklı etkileşimi kolaylaştıran bir havaya bürünüyor. Çok ta iyi oluyor. Çünkü böylece okuyucu pasif durumundan çıkıyor eylemsel/aktif aktör konumuna giriyor. İyi kitabın görevi de, birincil görevi de, mutlaka budur diyorum. Okuyucuyu etkinleştirmek, düşünsel eyleme katılımını sağlamak.

Bu çalışmada siyasi tarih var. Bu kaçınılmaz, çünkü yazarın yaklaşımı “her şeyin kökeni tarih” biçiminde. Evet her şeyin kökeni tarih ve her şeyin kökeninde kendi tarihi var. Yazar, tarihin toplumsal yüzünü ve yönünü de asla ihmal etmiyor. Bu sayede tarih olayların dizimi olmaktan çıkıyor ve olaylar bütünlüğüyle, siyasi, ekonomik, toplumsal cepheleri ve kültürel zenginlikleriyle sunuluyor. Yazar tarihi hem dinliyor, hem de tarihin dinlenilmesinin son derece yararlı olacağını belirtiyor. Hem dinliyor, hem izliyor, hem de onları, tarihi ve günlük olayları, bütün derinlikleri ve değişik boyutlarıyla konuşturuyor.

Bu kitapta siyaset bilimi var. Günlük siyaset es geçilmeden.

Jeo-stratejik analizler var. Bölgemizdeki gelişmelerin ve devletlerarası ilişkilerin, sorunların derinlemesine irdelenmesiyle birlikte.

Yazar, tarihin kültür tarihi boyutunu ihmal etmiyor ve birçok gelişmenin altında, yanında, kenarında mutlaka kültürel meselelerin önemini vurgulamak olanağı buluyor.

Yazar değişik yerlerde zihniyet meselesini de devreye sokuyor. Böylece siyaset felsefesine doğru ilerliyoruz.

Bütün bunları tek tek her bölümde bulmak mümkün olduğu gibi, her sayfada da okumak olası.

Yazar her şeyi açıklamıyor, kendisini ille açıklamak zorunda bırakmıyor, biraz önce vurguladığım gibi her sorunun yanıtını da vermiyor. Kimi kez yazar bizzat kendisi yeni sorular soruyor. Örneğin yazarın sorduğu şöyle bir soruya nasıl yanıt verirsiniz?: “Evrensel insani yasaların yürürlükte olduğu bir ülkede mi, yoksa her şeyin güçlünün iki dudağı arasında olduğu bir ülkede mi yaşamak daha iyi? Ne dersiniz?” İşte okuyucuyu düşünmeye ve düşünsel eyleme yönlendiren bir soru.

(…) 21. Yüzyılın bu ilk yıllarında insanlık tarihinde yeni bir döneme girdiğimiz kesin. Bu yeni dönemde sınırlar ve haritalar da yeniden çizilecek mi? Yazarın kitabında neredeyse başından sonuna kadar araştırdığı konulardan biri de budur: Sınırlar yeniden çizilecek, haritalar yeniden kotarılacak mı? Ezilenlerin, cografyaları paramparça edilirken fikirleri sorulmayanların sınırları ve haritaları çizmesi mümkün olacak mı? (...) Hakim dev(let)lerin, zulüm makinalarının, ezenlerin, eğemen sınıfların çizdiği sınırların ve haritaların adaletsiz olduğunu artık herkes biliyor: Görüldü, duyuldu, dokunuldu, denendi çünkü. Artık sınırları birbirlerinden kız alıp verenler, birbiriyle konuşmasını bilenler, uzlaşmayı ilke edinenler çizmeli. Değil mi? Herkes derdini anlatmalı ve çaresini birlikte kotarmalılar. Kendi “aidiyet”leri içinde hapsolmayanların, kendi kendilerine bayılmamışların ortak ürünü olmalı sınırların ve haritaların çizimi. Değil mi?

Müslüm Üzülmez, özgürlük için direnmek gerektiğini birçok kez vurguluyor. Ama bu bilgili bir direnme olmalıdır. Madem ki “Özgürlük her mevsim ve her iklimde açan çiçek değildir; ama, ihtiyaç duyulduktan, köleliğe tepkiler başladıktan sonra solan güle hiç benzemez; sürekli canlı kalır. İnsanlar ve toplumlar; ihtiyaç duymaları, köleliğe tepkileri sonucu, göreceli olarak, özgürlüğe koşarlar”, kavuşurlar.

Üzülmez, benzetmelerle, kimi şeyleri hem daha vurucu kılıyor hem akılda daha kolay kalmasını sağlıyor. “Bu ülkenin devrimcileri birer kartaldır” dediği anda anlatılana ve konuya ilgimiz daha artıyor. Kaçınılmaz bir biçimde.

(…) “Mezopotamya, ateş ve kanın yurdu; Ortadoğu ‘kendi halkını yiyenlerin toprağı’dır.”
Bu cografyaya göz diken dış saldırganları ve onların bölgemiz halklarına yönelik kurnazlıklarını es geçmeyen yazar, olan-bitenleri tarihi dersleriyle birlikte yeri geldikçe aktarıyor. “Kendi halklarını yiyenlerin toprağı”nda halkların üstlerindeki “ölü toprağını” attıklarını, yerlerinden doğrulduklarını ise yaşanan tarih bize gösteriyor. Müslüm Üzülmez bunları da yazıyor. Ve “Silahlar doğuya, petrol batıya akıyor” diyor.

Yazar, bölgedeki son on yıldaki gelişmeler üzerine Kürt halkının öneminin arttığını vurguluyor, şu cümlelerle: “Bu gelişmelerde, Ortadoğu’da artık ‘kilit taşı’ Kürtlerdir. Bu süreç, Irak’ın işgaliyle başladı. Şimdi Kürtlerin ve ABD’nin çıkarları örtüşüyor. Eğer Kürtler bu süreçte akıllı bir politika geliştirip yürütebilirlerse, bu konjonktürel durumdan kazançlı çıkabilirler.”

(…) Yazar, yaptığı jeo-stratejik incelemelerini, irdelemelerini, sonuç çıkarmalarını ispat edici özellikler de taşıyan, Ralph Peters’in Armed Forces Journal’ın (Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin) Haziran 2006 sayısında yayınlanan yazısını “stratejik derinliği” olduğu için Nurettin Değirmenci’nin çevrisiyle, zamanında Türkiye’de epey tartışılan haritasıyla birlikte ve yorumsuz olarak sunuyor.»

Dahası var. Kitapta politik yazıların peşi sıra: Bilgi ve Tanımsız Kavramlarla Düşünme, Sonsuzluk Teknolojileri, Yapay Hayatın Eli Kulağında, Bioekonomik Gelişmeler ve Değerlerimizin Zorlu Sınavı gibi bilim ve biyoteknoloji ağırlıklı; Cennet Cennet Dedikleri, Valentine ve Hazreti Süleyman’ın Aşkı, İçkinin Kökeni İçmenin Adabı, Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri, Şarap ve Edebiyat, Aşık İhsanî: Ağalı Dünyaya Başkaldıran Ozan gibi kültürel ve sosyal yaşama dair yazılar da yer alıyor.

Müslüm Üzülmez solcudur. Bunu saklamıyor. Ancak yirminci yüzılın sonundaki, yirmibirinci yüzyılın başlarındaki ve bugünkü Türkiye’de sol takımın yaptıklarının tümünü onaylamadığı gibi, solun iktidarı alma konusunda önerdiklerini de kayıtsız şartsız “tutmuyor” ve bu bağlamda bu konularda neredeyse umutsuz bir aşamada olduğunu sezdirmekten te çekinmiyor. Bu belki biraz abartılı görülebilir. Veya sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer dedirtebilir. Ama dedirtmesin. Çünkü yazar bu alanlarda ileri sürdüklerini örnekleriyle değişik yerlerde bizzat veriyor. Çünkü o birçok şeyi, birçok siyasi, birçok toplumsal-siyasi olayı içinden ve içinde yaşamıştır. Birçok insanı, siyasi partiyi ve yöneticilerini uzun zaman dilimleri içinde yakından ve uzaktan gözlemlemek olanağı bulmuştur. Evet Müslüm Üzülmez 1960’ların sonundan bu yana ülke siyasetini yakından, içinden izleyen, belli zaman dilimlerinde siyasette aktif olarak görev de alan iyi bir gözlemcidir. Bu açıdan bakınca yazdıklarını, bizimle paylaştıklarını okuyucularıyla dertleşmesi gibi de algılayabiliriz. O veya bu, her bakımdan okunmasında yarar olan sayfalardır bunlar. Dahası yazar gelecekten tümüyle ümidini de kesmiş değil. Nitekim bunu şu satırlarında okumamız, görmemiz ve saptamamız mümkün:

“Bir mücadelede yenmek de var yenilmek de. Bilinmeli ki; yenilenler teslim olmadıkça, yenilmiş sayılmazlar. Burada yenilmek ile teslim olmayı birbirine karıştırma yanlışlığına düşmemeliyiz. Yenilmek ayrı şeydir, teslim olmak ise ayrı bir şey.”

Künye: Müslüm Üzülmez, Dünyanın Haritası Yeniden Çizilirken, Asmaaltı Yayınları, İstanbul 2016, 260 sayfa.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git