|
|
Zeus Sunağı Bergama’dan nasıl kaçırıldı?Kategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | 08 Eylül 2016 07:02:26 Bugün temelleri halen Bergama’da, aslı ise Berlin Bergama Müzesinde bulunan ünlü Zeus Sunağı’nın ait olduğu topraklardan kopartılıp, nasıl çalındığının gerçek hikayesidir. Bundan tam 2000 yıl önce Bergama Akropolünden Bakırçay Ovasına doğru tüm görkemiyle yükselen Zeus Sunağı, bir zamanlar yurtları uğruna çarpışan, savaşan insanların onurlarını ve gururlarını simgeliyordu. Fakat 2000 yıl önce, Anadolu topraklarının bağrında yükselen bu anıt, bundan 120 yıl önce ait olduğu topraklardan gerçek anlamda kesilip, kopartılıp, çalınmıştır. Gasp edilmiştir.
Zeus Sunağı’nın beş basamaklı temelleri bugün halen Bergama akropolündeki yerinde durmaktadır. Sunak gerçekte sadece Zeus’a değil diğer tüm tanrılara da adanmıştı. Bu muhteşem yapının içerisindeki sunak masasına tam 20 basamaktan oluşan bir yükseltiyle çıkılıyordu. Sunağı her yanıyla sarmalayan kabartmaların toplam uzunluğu 120 metredir ve toplam sayısı 118’dir. Tüm bu kabartmalar ve eşsiz süslemeler, Menekrates, Dioyades, Orestes gibi aynı eşsizlikteki Anadolu’lu, Bergama’lı ustalar tarafından yapılmıştır. Zeus Sunağının çalınarak Berlin’e götürülüşünün başrolünde Carl Human isimli bir Alman mühendis oynar. Carl Human, 1865 yılında Bergama karayolunun yapımı için Anadolu’ya gelen Alman bir mühendistir. Aslında hikaye basit; dönemin Avrupa ülkeleri tüm dünyada büyük bir arkeoloji soygunu yarışındadır. Bu anlamda dünyanın dört yanına yollayıp finanse ettikleri maceraperest ve arkeoloji tutkunu – gezginleri bu amaç için kullanıyorlardı. Ve tabii ki Carl Human da sadece bir mühendis değil, aynı zamanda bir arkeoloji meraklısıdır da. Daha da ilginci ise içindeki Zeus Sunağı tutkusuydu. Human, görev yaptığı tüm süre boyunca aslında tüm enerjisini ve dikkatini Zeus Sunağına adamıştı. Çünkü Zeus Sunağı ve Antik Anadolu ile ilgili birçok kitap okuyup, araştırma yapan Human, bölgede toprak altında uyuyan bir Zeus Sunağı olduğunu çok iyi biliyordu. İncil’de bile yeralan Bergama Zeus Tapınağı Human için adeta bir saplantıydı. Human, o yıllardaki tüm çalışma hayatı boyunca her yerde ve hiç hissettirmeden sürekli olarak bu eşsiz tapınağı arayıp durdu. Human, tapınağı önceleri Sindel köyü ve çevresinde aradı fakat bir sonuca varamadı. Daha sonra zamanla çevrede yaşayan insanlardan Bergama çevresinde bulunan eski kalıntılar hakkında bilgiler derlemeye başladı. Human, gizlice yürüttüğü araştırmalarının sonucunu Bergama Akropolündeki Bizans duvarları arasında gördüğü eşsiz kabartmaları farketmesiyle elde etti. Bu eşsiz kabartmaların çokluğu karşısında adeta şaşkına dönmüştü. Kabartmaların mutlaka Zeus Sunağı gibi önemli bir yapıya ait olabileceğini tahmin etti ve hemen ardından Bergama’da eski ve göze batmayan küçük bir ev kiraladı. Ardından durumu Prusya Müzeler Müdürü Alexander Conze’ye bildirdi. Human, Conze’nin önerisiyle 1871 yılında kalıntıların olduğu alanda gizli gizli kazılar yapmaya başladı ve hergeçen gün ortaya çıkan muhteşem kabartmalar karşısında daha da şaşkına döndü. Sonunda sunağın mermer merdivenlerine ulaşan Human artık Zeus Sunağını bulduğundan emindi. O tarihe kadar yaptığı kaçak kazılar sonucu ne bulduysa bunları gizliden gizliye Almanya’ya yollamayı başardı. Yol yapımı için sürekli taş ihtiyacı yaratan Human oluşturduğu kalabalık ekip sayesinde geceler boyunca yol yapımı için taş taşıdıkları bahanesiyle katırlar ve develer ile sandıklanan her tapınak parçasını Çandarlı körfezindeki Alman gemilerine taşımayı başardı. Fakat bu devasa sunağın taşınma işlemi o kadar zorluydu ki; taşıma işleminde kullanılan katırların ve öküzlerin çektiği kağnıların tekerlekleri, üzerinden geçtikleri eski bir köprüyü sonradan kullanılamaz hale getirmişti. Sadece bununla da kalmadı, son anda büyük bir aksilik daha yaşandı. Bergama Halkı bu işte bir terslik olduğunu anlamıştı. Birgün tüm Bergama Halkı toplanarak sandık sandık taşınan büyük kervanın önünü kesti. Kervan, Bergama halkı tarafından durdurulmuştu. Olay sonrası Human, büyük bir korkuya kapılarak devreye Alman konsolosluğunu ve dolayısıyla Alman hükümetini de soktu. Almanya’ya büyük bir borç batağıyla saplanmış Osmanlının her zamanki gibi eli kolu bağlıydı. Acizdi. Osmanlı, halkı yatıştırmak için bölgeye bir paşa ve bağlı bir silahlı birlik yolladı. Paşa, Bergama halkına baskı uygulayarak halkı susturmayı ve sindirmeyi başardı. Çünkü Paşa, Bergama’ya geldiği ilk gün, almanlar tarafından misafir edilmişti. Bergama halkı bundan tam 120 yıl önce taşına toprağına sahip çıkmıştı. Ama osmanlı yine osmanlılığını yapmıştı, elden hiçbirşey gelmiyordu. Human o günlerde yazdığı kendi günlüklerinde her parçayı korku içerisinde Almanya’ya nasıl kaçırdığını büyük bir soğukkanlılıkla anlatmaktadır. Human yaptığı kaçak kazılar sonrasında büyük bir korkuya kapıldı. Sunak Almanya’ya taşındıktan sonra bölgede bir kazı yapma amacıyla Alman hükümeti sayesinde Osmanlı devletinden formaliteye dayalı bir kazı izni aldı. Oysa kaçak kazılar sonrası sunak çoktan Almanya’ya taşınmıştı bile. Bugün Zeus Sunağı ile ilgili olarak Almanların kazılar için aldıklarını söyledikleri belgeleri hiçbir şekilde ortaya koymamalarının sebebi budur. Daha sonra Zeus Sunağının bulunduğu haberi tüm arkeoloji dünyasında yayıldı ve büyük bir sükse yarattı. Sunağı kendi müzelerine götürmeyi isteyen ve olmayan geçmişlerini Anadolu’dan çaldıkları binlerce tarihi eserle süsleyip, kendi kültürlerini geçmişin bu eşsiz kültürüyle bağlama kurgusu içerisinde yanıp tutuşan avrupa ülkeleri arasında büyük bir yarış başladı. Bu büyük yarış içerisinde o dönemde ülkemizden sayısız tarihi eseri yağmalayan ve çalan ingiltere de vardı. Fakat yarışı kazanan Almanya oldu. Zeus tapınağı binden fazla tahta kasa içerisinde önce katırların ve develerin çektiği bir kervanla, geceler boyunca Bergama’dan Ege denizi kıyılarına giden çamurlu yollarda, daha sonra da her parçasıyla birlikte, Çandarlı limanından Alman savaş gemilerine yüklenmek üzere oldukça zorlu bir yolculuktan sonra İzmir Limanına doğru denize açıldı. Günümüzde Zeus Sunağı’nı topraklarımızdan çalan almanlarla giriştiğimiz hiçbir hukuk mücadelesi sonuç vermemiştir. Aynı şekilde Anadolu topraklarından sayısız tarihi eser çalan ingiltere ile de girdiğimiz her hukuk mücadelesi sonuçsuz kalmıştır. Bugün yurtdışındaki müzelerde sergilenen eserlerimizin ait oldukları yerlere geri dönmelerinin tek yolu, ingiliz ve almanların, müzelerimize ve ören yerlerimize girmelerinin yasaklanmasıdır. Aynı şekilde, bugün birçok ören yerinde kazı yapmaya devam eden alman ve ingiliz arkeoloğun Türkiye topraklarında kazı yapmaları da yasaklanmalıdır. Nebi Yıkaroğlu
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|