|
|
Hititlerden öğreneceğimiz çok şey var...Kategori: Yaşam | 0 Yorum | Yazan: Haberci | 25 Şubat 2008 23:19:31 İnsanlık tarihiyle eşit "adalet istemi" , teknolojiyle giderek küçülen günümüz dünyasında da yakıcılığını koruyor. Türkiye'de ise yargı, düşünceyi ifade özgürlüğü tartışmaları ve iktidar - Anayasa Mahkemesi çekişmesiyle gündemde. Nasıl tartışırsak tartışalım, kalıplaşmış yaklaşımlardan kurtulamıyoruz...
Avukat Erdal Doğan 'ın Güncel Yayıncılık'tan çıkan "Hitit Hukuku- Belleklerdeki Kayıp" adlı kitabı, hak hukuk mevzularında ezberleri bozacağa benziyor. Bizden 4 bin yıl önce bu topraklarda hüküm sürmüş Hitit uygarlığının, bizden daha adaletli bir toplumsal sistemde yaşadığını görünce karamsarlığınız mı umudunuz mu artacak bilemiyorum. Başbakan'ın küçümsediği pozitif ayrımcılığın Hititler'de kadınlar ve yoksullar için uygulandığını görünce, yeni sandığımız kavramların aslında eski olduklarını göreceksiniz. Dokunulmazlık zırhının arkasında, suça karışan milletvekillerinin hesap vermelerini bekleyeduralım; krallarını bile yargı önüne çıkaran Hititler'den öğreneceğimiz çok şey var. İstanbul Barosu üyesi Erdal Doğan, üniversite bitirme tezini kitap haline getirmeye karar verdiğinde, Hititler'deki, soyut bir eşitlik kavramından öte her konumda zayıf ve güçsüzün gözetilerek adaletin sağlanması amacını güden kurallardan etkilenmiş. 2001 yılında bir sergide gördüğü o döneme ait kırık bir küp parçasındaki estetik çizimler ve düşünce, Prof. Cemal Bali Akal 'ın derslerindeki tartışmalar, Doğan'ı Hititler'deki "hak" kavramının peşine düşürmüş. Hititleri, "bir bisküvi markası" olarak tüketim malzemesi haline getiren ideolojik yaklaşımı da "kötü niyetli" bulan Doğan, kitabında, milat alınan Roma ve Yunan uygarlığının hegemonyasını da sorguluyor... Modern hukuk eleştirisi niteliğinde olan kitapta, Roma Hukuku, Hitit uygarlığı ve hukuku ile Avrupa Hukuku ele alınıyor. Kitabının sonunda, "Bugünü çöle çeviren ve her dinginliği, her barışçıl gelişme ve olgunlaşmayı hemen hemen olanaksız kılan o basmakalıp modern pragmatik çözümleyici içgüdüleri sönümlendirip, yerini yine ancak yaşlandıkça gençleşen ve güzelleşen bir dünyaya bırakmasını sağlamak neden mümkün olmasın?" diye soran Doğan, sorularımızı yanıtladı. Sizi Hititler'e kadar götüren arayış neydi? Mutlak bir mutluluk yoktur ama her geçen gün daha çok umutsuzluğa kapıldığımızı düşünüyorum. Bilinen hukuki, tarihi ve felsefi içtihatların gelişim konakları, mutsuzluğumuzu ve umutsuzluğumuzu gidermekte sıkıntılar doğurmuş durumda. Bu nedenle, belleklerimizin bir yerinde hep var olan, vicdanlarımızda zaman zaman ortaya çıkan 'kayıp' bilginin peşinden gitmeye başladım. 2001 yılında Hititler ile ilgili Yapı Kredi Kazım Taşkent Müzesi'nde gerçekleştirilen sergi, Sümerler'de kadınların işletme sahibi oldukları bilgisi, Akal hocamın 'Hak Kuramı' başlığıyla verdiği dersler yani hepsi birden, beni Hititlerdeki hak kavramına taşıdı. 20. yüzyılda çıkan yeni bilgiler bu tanışma ve bilgi edinme faslının en önemli aracı oldular. Kitapta, eski uygarlıklar savaş halinde... Şimdiki algılamamız ve kültürel bakışımızla Hititlerin sanki bir masal kadar uzak bir zaman diliminde yaşadığı düşüncesine kapılırız. Hattuşa ve Şapinuva'da, sizi sarıveren bir estetikle inşa edilen yapılar arasında gezinirken de böyle hissedersiniz. İletişimdeki onca gelişme, uzay turizmi için uzayda başlatılan otel inşaatları bütün hızıyla devam ederken, sizin toprak altında yüzyıllarca yıl kendini gizlemiş geçmişin izini sürerek adalet arayışını ve felsefesini sorgulamanız, hem akıl işi gibi gözükmez hem de çoğuna maceraperestlik gibi gelebilir... 3500- 4000 yıllık tarih diliminin, 3-4 milyon yıllık insan tarihinin içerisindeki yeri bir insan ömrü kadar kısa. Ancak, günümüzdeki veri ve bilgilerin yaklaşık, son 2000 yıllık Roma - Yunan uygarlığının içine sıkıştırılması, bu uygarlıkların olduklarından daha farklı konumlanmalarını sağladı. Bizi, ekonomik, siyasal, kültürel, cinsiyetçi, etnisitel ve diğer alanlardaki kuşatması, dayatması ve yabancılaştırmasıyla karşı karşıya bıraktı. Bu "hukuk serüveninde" en çok etkilendiğiniz şey ne oldu? Kitaba aktardığım hemen hemen herşey etkiledi desem abartı olmaz... Ceza anlayışı, ölüm cezası, suçlunun suçundan arınması, farklı ırk ve kültürlerin farklılıkların gözetilerek zayıfın korunmasının amaçlanması.. gibi birçok konunun hukuk temelinde ele alındığı bir "ortak yaşam biçimi"nin ete kemiğe bürünmesi oldukça etkileyici. Hititler'in salt soyut bir eşitlik kavramından öte her konumda zayıf ve güçsüzün daha da gözetilerek adalet arayışına yönelmesi, modern hukukun, kanun önündeki herkesin eşitliğine vurgu yapan temel ilkesinin ne kadar aldatmacalı olduğunu göstermiyor mu? Ayrıca modern hukuktaki yetkilerle donatılanlardaki dokunulmaz zırhı, sorumluluklarını gölgelerken Hititlerde kralların dahi yargılandığı bir hukuk sistemi sizi büyüler. Kitapta güldüren bölümler bile var... Kitap, Hititler'in komik yanlarını, günlük yaşantılarını içermeseydi eksik olurdu. Hayata umutla bakma ısrarları, günlük yaşantıdaki bilge halleri, okuyanları da neşelendirecek. Belki biraz abartıyor gibi gelebilirim size ama birbirleriyle ve tanrılarla olan diyaloglarına, siyasi egemenlikleri altındaki diğer halklarla olan ilişkilerine bakın, bunları yakalayacaksınız. Mesela 3500 yıl öncesinden ilginç bir örnek. Hititlerde'ki doğa anlayışını gösteren, aşağıya aktardığımız bir Hititlinin bir dağla olan kısa diyaloğuna bakın: "Bundan başka büyücü yağ, bal, somun ekmeği (ve) şarap kasesini alır (ve) dağa çıkar. (Dağlara) şöyle hitap eder: 'Ey yüce dağlar, huşu veren vadilerin sayısız çocukları! Ben (size) acaba niye geldim dersiniz? Çünkü ben artık bittim tükendim, çünkü insanlık bir inek gibi ahırda hapis kalmıştır. Şimdi sizin yardımınıza çok ihtiyacım var, ey dağlar !' Dağlar şöyle yanıtlarlar: 'Sen hiç korkma! Biz sana yardım ederiz. Ağaç kendi dallarını kırar mı hiç? Maki kendi büyümesine engel olur mu hiç? Geyik kendi yavrusunu, dünyaya getirdiği yaratığı öldürür mü hiç?" Hukukçular için önemli bir kaynak olacağını söyleyebiliriz sanırım... Bu konuyu çok heyecan duyarak çalıştım. Adliye koridorlarında duruşma beklerken veya mahkeme salonundayken, o hantal gidişatın içinde kendimi yargı bürokrasinin yalnızca bir figürü gibi hissettiğim zamanlar oldu. O anlarda, kendimi çalışmanın içinde düşünüverirken buluyordum; tüm karamsarlığım silinmiş, yaşadığımız ana ve geleceğe umutla bakarken... Hitit dönemini ve çağdaşlarını milat yapmadan, önce Roma ve günümüz modern hukuku sonra da sosyoloji, felsefe, tarih gibi bilim alanlarıyla karşılaştırmadan, adalet arayışımızın ve hukuki sorgulamalarımızın çok eksik kalacağını belirtebilirim. Cumhuriyet - HİLAL KÖSE
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|