A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Laiklik ve Eğitim

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 22 Mayıs 2016 10:30:05

Emile Zola’nın şu sözüyle başlayayım: “İrtica, saltanatını bir ülkenin eğitim sistemini ele geçirerek kurar ve böylece kökleşir, kalır. Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman, ülke çıkarlarının değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olacaktır”. Aranızda Emile Zola hangi futbol takımında oynuyor diye soran ya da yerli örnek ver diyen olacağını sanmyorum ama bir de yerli ve milli bir ünlümüzden alıntı yapayım.

Aziz Nesin bakın ne demiş: “Yarın, öbür gün bu dinciler iktidara gelip imam hatip'ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son bu talebeleri harbiye'ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldan kuşatacaklar. Ama şu an kimse farkında değil”. Yıl 1993.

Dilden başladık. Eğitim sözcüğünün kökeni nedir, bilen var mı? Ben de yeni öğrendim. Eğitmek sözcüğünün kaynağına baktım. Aslı yegidmek imiş. Yeg, şimdi yeğ dediğimiz sözcük. Yani yeğ hale getirmek, daha iyi hale getirmek. Hani “bir musibet bin nasihatten yeğdir” sözünde geçtiği gibi. Eğitimin amacı insanları daha iyi hale getirmek. Buna itiraz edecek kimse olduğunu sanmıyorum. Peki iyi hale getirmek nedir, neyi içerir? Eğitim yakın zamana kadar dinden ayrı düşünülmediği için bir bakalım, birçok din kural olarak neler koymuş. Bir düş görüp oğlunu kesmeye kalkan psikopat İbrahim’in devamı olma iddiasındaki İbrahimî dinler dediklerimize bakalım. Musa’nın “on emir”i ne içeriyor?
1.    Karşımda başka ilahların olmayacak.
2.    Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.
3.    Yehova'nın, Rab'bın, Tanrının ismini boş yere ağzına almayacaksın.
4.    Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın, fakat yedinci gün efendin Rab'be ibadet içindir. Sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü Rab gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı.
5.    Babana ve anana hürmet edeceksin.
6.    Öldürmeyeceksin.
7.    Zina etmeyeceksin.
8.    Çalmayacaksın.
9.    Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın.
10.    Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.

Musa’ya göre iyi insan olmanın reçetesi bu. Hıristiyanlık en kötü ve affedilmez 7 günahı şöyle sıralamış:
1.    Kibir, kendini beğenmişlik
2.    Açgözlülük
3.    Şehvet düşkünlüğü
4.    Hasetlik
5.    Oburluk
6.    Öfke, gazap
7.    Tembellik, miskinlik
Yani Hıristiyanlık, bunlardan kaçınırsanız iyi insan olursunuz diyor.
İslâm’da bunların sayısı 7 ile 77 arasında değişiyor ama en çok kabul edilen 7 Kebair Günahlar, yani büyük günahlar şunlar:
1.Allah‘a şirk koşmak.
2.Sihir, büyücülük, yalan yere muska yapmak.
3.Haksız yere bir insanı öldürmek.
4.Faiz yemek.
5.Kimsesiz yetime ait olan malı yemek.
6.İslâm uğruna yapılan savaştan kaçmak.
7.Namuslu bir kadına zina yaptığına dair iftira atmak.

Daha 72 tane daha var ama en ciddi olanlar bunlar. İslâm bunları yapmazsanız iyi insan olursunuz demeye getiriyor. Hoş, iyi Müslüman olmak için öteki 72 tanesine de uymak gerekiyor ya, o da başka mesele.

Laik sözcüğü Eski Yunanca laikos sözcüğünden türemiş. Anlamı da ruhban sınıfından olmayan, halktan olan demek. Yâni bir anlamda laiklik demokrasinin ikiz kardeşi. Bugünlerde her ne kadar umursanmasa da İslâmda bir ruhban sınıf yoktur, Allah nazarında herkes eşittir. Yâni teorik olarak İslâm özünde laiktir. Laiklik ile sekülarizm çok kez eşanlamlı olarak kullanılsa da bu doğru değildir. Sözcük anlamına göre şeriatla yönetilen ülkeler, devletler de laiktir, yani ruhban sınıf olmadığı için ruhban sınıfın hakimiyeti de söz konusu değildir. Ama… ve bu çok büyük bir AMA… ruhban sınıfın olmasa da dinin hakimiyeti, şeriatın, yani İslâmî kuralların kayıtsız şartsız hakimiyeti söz konusudur. Peki sekülarizm nedir? Özetle Sekülarizm, dinin devletten ayrı ve özerk olması demektir. Latince saecularis, yani asır, yüzyıl sözcüğünden türeme, ruhsal ya da kutsal olmayan, bu dünyaya, bu çağa, ahirete veya başka bir dünyaya değil, bu dünyaya ait olan anlamına gelir.

Bu tanımlara göre Osmanlıyı, en azından Sultan Selim’e gelene kadar bir ruhban sınıfın hakim olmadığı laik bir devlet kabul etsek te seküler bir devlet olmadığı ayan beyan ortadadır, çünkü devlet şeriat kurallarına göre yönetilir. Şeriat nedir? 7. Yüzyılda Arabistan’da yaşamış bir kişinin inananlarca vahiy olarak Allah’tan Cebrail yoluyla yolladığı mesajlardaki kurallar, inanmayanlarca da o zaman ve mekân içindeki topluma düzen getirmek için o kişinin buyurduklarıdır. İslâmı diğer Uhrevi dinlerden, bir parantez açalım: (uhrevi ne demektir? Göklerden gelen demektir-. Tanrının göklerde olduğu varsayıldığı için bunlara uhrevî denmiş). Neyse, İslâmı Musevilikten ve Hıristiyanlıktan ayıran iki önemli etken vardır. Ne Tevrat’ı ve Zebur’u içeren Eski Ahit, ne de İsa’nın 4 havarisinin yazdığı Yeni Ahit Allah’ın kelâmı olma iddiasında değildir. Oysa Müslümanlığın ilk şartı Kuran’ın Allah kelâmı olduğuna, tek virgülünün değiştirilemeyeceğine, her yerde ve her zaman geçerli olacağına ve bundan sonra ne başka bir peygamber, ne de başka bir kutsal kitap olmayacağına inanmaktır. Kelime-i Şehadet “eşhedü” diye başlar. Yani, şahitlik, tanıklık ederim ki der ve sonra Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed onun habercisidir diye biter.

21. Yüzyıl gerçekleri 7. Yüzyılda yazılmış bir kitaba uygunluğuna göre kabul edilir, ya da edilmez. Hıristiyanlık ta bu evrelerden geçmiştir. Giordano Bruno 1600 yılında dünyanın evrenin merkezinde olmadığını söyleyerek İncil’le çeliştiği için diri diri yakılmıştır. Ama İncil Latinceden tercüme edilip Allah’ın kelâmı olmadığı gerçeği yaygınlaştıkça Hıristiyanlıkta reform yapılabilmiş, din ve bilim üvey kardeşler olarak yaşamlarını sürdürebilmişlerdir. Ne yazık ki İslâm’ın böyle bir şansı yoktur.

Din temelli eğitime karşıysak bunun sakıncalarını, daha doğrusu sakatlıklarını bilmemiz, sıralamamız gerekir.

Öncelikle özgür seçim yapacak yaşta olmayan çocuklara, bence 21 yaşının altındakilere din eğitimi vermek Ensar vakfındaki çocuklara yapılan tecavüzden daha büyük bir suçtur. Seküler bir eğitim sisteminde çocuklara öğretilmesi gereken temel şeyler aslında çok fazla değil. Bir, her insanın, rengi, ırkı, inancı, cinsiyeti ne olursa olsun eşit olduğu, iki, her canlıya ve doğaya saygıyla yaklaşmak gerektiği, üç, belki de en önemlisi, kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına yapmamasını, dört, kendisine söylenen her şeyi sorgulamasını, irdelemesini, sorgulamadan hiç bir şeye inanmamasını, beş, uygarlıkta yaratılan her şeyin temelinde insan emeği olduğunu, bunların en önemlilerinin de binyıllardan süzülüp gelen bilgilerin okunup özümsenmesi olduğunu, altı, kimseyi sömürmemesi ve kimseye de kendisini sömürtmemesi gerektiğini öğretmek… Bu kadar basit! Matematik, fizik, kimya, biyoloji falan bunlar hepsi bu ilkelerin ardından gelir. Atatürk’ün ancak 1937 yılında dillendirebildiği gibi ilkemiz “bu prensipler, gökten indiği sanılan kitapların dogmaları ile asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz” olmalıdır. Bu seküler bir yaklaşımdır ve bunun gerçekleşmesi ancak seküler eğitimle mümkündür.

Arabistan’da Muhammed bin Abdülvahhab adlı bir adamın ortaya attığı bir dinî akım ortaya çıkmaya başlamıştı. Buna Osmanlı “Hariciler”, kendileri “Selefiler”, karşıtları da “Vehhâbiler” adını vermişti. Bunlar, Zâhiriyye, yani âyetleri kıssa olarak ya da mecazî anlamlarına göre yorumlamayıp olduğu gibi kabul eden bir mezhepten doğmuştur ve aslında hepsi çok küçük farklarla aynı şeydi. Selefiler, “selef” yâni “önceden gelen” anlamıyla Muhammed ve 4 halife döneminde ne varsa ona bağlı kalmak gerektiğini savunur. Vehhâbîler, Kur’ân ve Sünnet’in dışındaki her yeni şeyi “Bid’at” saydıkları ve bid’atlere kapılmış olanlarla savaşmanın zarurî olduğuna inandıkları için, kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları çekinmeden öldürmüşlerdir. Çünkü onlara göre, Kur’ân ve Sünnet, uyulması gerekli bütün kanunları koymuştur. Kanun koyma ve ahkâm çıkarmada akla ve te'vîle yer yoktur. Kur’ân-ı Kerîm kesin delildir. Dikkat edin: “akla yer yoktur” deniyor. “Kur'an ve Sünnet dışında emir ve yasak tanınmaz ve Peygamber devrinde olmayan her şey bid’attır. Bir bid'at çıkaran melundur ve ortaya koyduğu şey de reddedilir” deniyor. Nitekim Peygamberin de “Her yenilik bid’attir ve her bid’at sapıklıktır” dediği savunulur. İslâmda onun için reform olmaz. Peki bid’at dedikleri nedir?  Sıkı durun! Sonradan çıkan âdet, sonradan türeyen şey, yâni yeni olan ne varsa bid’attır. Vehhâbilere göre bu, her yerde ve her devirde 7. Yüzyıl Arabistanındaki düzenin kurulmasını ve korunmasını istemektir. Bugünlerde Suudların petrol paralarıyla yaymaya çalıştıkları İslâm budur. Oysa bir de Anadolu Müslümanlığı vardır. Tasavvuf felsefesinin kök verdiği Anadolu. Abdülvehhab’a göre, tasavvuf ta bir bid’attir ve mutasavvıflar mel’undur. Çatalhöyük yerleşimi 9000 yıllıktır. Anadolu halkı bundan başlayıp binyıllar boyu yaşamış olduğu onlarca uygarlığı özümsemiş ve İslâm’ı da akılla bağdaştırmaya çabalamış, Vehhâbilerin “akla yer yoktur” sözünü fazla iplememiştir.

Kaçınılmaz soru “Ne yapmalı?” Devrimci, sosyalist, komünist kardeşlerim beni bağışlasınlar. Monarşik ve teolojik bir ülkeden çağdaş bir ülke yaratmaya çalışan Atatürk’ün feodal düzene dayalı Osmanlı sistemini yıkarak yapmak istediği şey bir burjuva devrimiydi.

Türkiye'de, özellikle sol, amip gibi doksan dokuz parçaya bölünmüştür ve bırakın diğer laik ve anti-faşist güçlerle, birbirleriyle bile birlikte hareket etmekten yoksundurlar. Laik ve anti-faşist güçlerin bir parti ya da bir bayrak altında toplanmasını beklemek ne yazık ki Türkiye özelinde ham hayalden öteye geçememektedir. Ancak kendi ilkelerinden, görüşlerinden ödün vermeden laik ve anti-faşist bir cephede güçbirliği yapılabilmesi bence hem olası hem de zaruridir. Seçimler bir yana, sokakta, medyada, sosyal medyada bu kritik dönemde birbirimizin açığını bulmaya, muhafazakâr, ilerici ya da Türk Kürt ayırımı bile yapmaya ne vaktimiz ne de tahammülümüz kalmıştır. Tehlike büyüktür ve cepheler bellidir. Laik burjuva devrimini hele bir Tayyib ve şürekâsının saldırısından kurtaralım, sınıf kavgasını sonra yaparız.

Bu yazı, Gündoğdu Gencer’in 21 Mayıs 2016’da Sydney’de verdiği ve 18 Haziran 2016’da Melbourne’da vereceği konfreanstan kesitlerdir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 7 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git