Çocukluğumda ve ilkgençlik yıllarımda çobanlık yaptım : Küçük tepeleri, büyük tepeleri, dağları, ovaları, yaylaları, vadileri, boş tarlaları taradım ve tanıdım. « Kızılırmak Karakoyun » dedim Kocabaşla birlikte ve çarıklı, yürüdüm, kaval çaldım, türkü yırladım, süründüm, döndüm, durdum. Üşüdüm. Kurtarla cebelleştim. Vurdum, vuruldum. Ölmedim.
Büyüdüm günlükçü işçi oldum :
Tarım işçiliği yaptım : Adıyaman’da Besni’de pamuk işinde çalıştım. Araban’da, Antep’de ve Kilis’te fıstık topladım. Kaçakçılık işlerine karıştım ama işi fazla uzatmadım. Can derdi başa bela. Adıyaman ve çevresinde yine tütünde işçilik yaptım. Çok çalıştırıldım, az kazandım. Ekmeğim suya katık, bir de demli bir çay, çay kaçak, bundan iyisi can sağlığı. Adana, Antalya ve Mersin’de inşaat işçiliği, önce İstanbul’da sonra Gemlik’te bir lokantada aşçılık bile yaptım. Kıbrıs Güzelyurt’ta portakal topladım, portakal kokusuna bayıldım, yine ve yeniden inşaatta çalıştım. Çok dolaştım. Çok kent, kasaba, köy, insan, kadın ve erkek ve çocuk tanıdım. Çok uğraştım.
Mesleğim ne şimdi benim ?
Tütün işi bir yıl boyunca seni senden alır : Bakımı, kesimi, toplanması ve sonrası. Tütün işi özen ister. İhmale gelmez.
Fıstık işi yedinci ayda başlar sekizinci ayda ve ay başında şıpın diye bitiverir. Bir ay sürer en fazla.
Pamuk işi sekizinci ayın ortalarında başlar onuncu ayın başında sona eriverir. Ama bu işin öncesi de vardır : Nisan ayında « patronun » yanına gidilir, çadır kurulur. Elçilik yapılır : İşçi, mevsimlik işçi toplamak işini üstlendiysen eğer. Hem elçilik yaparsın, hem de zamanı gelince işçilik. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, kız oğlan farketmez : Herkes pamuk toplayabilir. Eğril doğrul, eğril doğrul. Ama kırılma. Evet bu iş sekizinci ayın onbeşinde yoğunlaşır ve dokuzuncu ayın sonuna kadar gider, bazen onuncu ayın başına kadar. Ve biter. Çok yorulursun. Sesini çıkar(a)mazsın. Ekmek parası, çoluk çocuk derdi. Bilirsin. Kimsenin ekmek kapısını kapamamış olmak, bir kadın veya bir erkeğin ve hele bir çocuğun işsiz kalmasına sebeb olmadığın için övünebilirsin de. İçinden. Ve bu sadece sende kalır. Sende.
Evet bilirsin : Ekmek paranı kazanmak, eve iki somun ve yüz gıram kıyma götürebilmek için iş aramak bitmez :
O nedenle işte İstanbul’a gidersin, taşı toprağı altın diye. Adana’ya, köprüleri taştandır çünkü. Antalya’ya turisti ve inşaatı boldur. Mersin’e ve hatta oradan Kıbrıs’a bile geçersin. Yaz mevsimi uzun süren her yerde çünkü inşaatta her an « düz işçilik » yapmak ve birkaç kuruş edinmek mümkündür.
Aramızda kalsın : Açık havada çalışmak gibisi de yok : İlle finduk, tütün ve pamuk işçiliğinde. İlle anayurtta yaşamak. İşçi olarak. İşçileşerek : Başka çaresi yok çünkü.
Adım « Küçük » Ahmet’tir : Evet çocukluğumda çobanlık yaptım ... Büyüdüm işçi oldum ... Ülkeyi baştan aşağıya, aşağıdan başa, doğudan batıya, batıdan doğuya birkaç defa dolaştım. Bu yaşıma kadar hep çalıştım, hep ürettim. Ne kadar ürettim ? Ne kadar ? Boyum hâlâ çok kısadır, ama pazularım acaip. Bir boğayı boynuzlarından tutup yere çalabilirim. İyi hoş ta bu pazuları ne zaman kendim için kullanacağım ? Ne zaman ? Yanıtlayabilir misin(iz) ?