|
|
Andy Warhol ve Ai WeiweiKategori: Sergi | 0 Yorum | Yazan: Aynur Çağlı | 30 Mart 2016 22:49:31 Melbourne’daki National Gallery of Victoria, NGV (Viktorya Ulusal Galerisi), Any Warhol/Ai Weiwei sergisiyle, iki modern sanatçının birbirinden farklı sanat serüvenlerindeki ortak unsurları öne çıkarıyor.
Amerikalı sanatçı Andy Warhol (1928-1987) 20. Yüzyılın en etkili sanatçılarından biri olmakla kalmayıp Pop Sanat akımının öncülüğünü yaptı. Grafik sanatçısı olarak başladığı sanat kariyerini ressamlıkla birleştiren Warhol, film ve belgesel yapımından popüler kültür sözcülüğüne varıncaya dek oldukça geniş bir yelpazeyi kapsayan çalışmalarda bulundu. Tüketim çılgınlığının simgelerini, reklamcılığı, kapitalizmi, ünlülerin fotoğraflarını ve popüler kültürü kendine özgü yorumu, serigraf, fotoğraf, resim ve grafik gibi teknikleri kullanarak evrensel sanata dönüştüren Warhol, 20. Yüzyıla damgasını vurdu. 1957 yılında Çin’de doğan Ai Weiwei, sanatçı kimliğinin yanısıra politik kimliğiyle de son yılların en başarılı çağdaş sanatçılarından biri olarak kabul ediliyor. Klasik resim eğitimi almasına karşın görsel sanatın tüm olanaklarından yaralanarak politik mesajlarını en çarpıcı biçimde ifade etmeyi başardı. Çin’deki geleneklerle hızlı ekonomik gelişmenin kaçınılmaz sonucu olan modernleşme arasındaki çatışma, Weiwei’in sanatının çıkış noktasıydı. Tüm değerleri altüst eden acımasız ekonomik büyümeyi, politik baskıları ve insan hakları ihlallerini, resimleri, enstalasyonları, heykelleri, fotoğrafları ve videolarıyla anlatan Weiwei, politik iktidarla ters düştü. Dünya çapında bir sanatçı olmasında sanatçının politik tavrı hiç kuşkusuz önemli bir rol oynadı. Politik eylemleri Çin ile sınırlı kalmayan sanatçı, bizzat Ege’ye giderek Türkiye’den botlarla Midilli’ye gelen Suriyeli mültecileri karşıladı, bir dizi sanatsal gösteri ile sanatın savaşı yeneceği mesajını verdi. Weiwei’in Andy Warhol hayranı olması bir tarafa, iki sanatçının sürekli olarak kendi sınırlarını zorlamaları ve farklı sanat yöntemlerini deneyerek en etkili ifade biçimini yakalamaları onların ortak yanını ortaya koyuyor. Her ikisi de yenilikçi, kendi kültürel, sosyal ve politik çevrelerinin derin etkisi altında ama aynı zamanda eleştirel, sorgulayıcı ve hatta provokatif. Bu arada sergi sayesinde çiçek ve Mao resmi gibi ortak temalara iki sanatçının nasıl yaklaştığını anlamak gerçekten aydınlatıcı. Biri emperyalizimin kalesi ABD’de, diğeri komünizmin kapitalizme ayak uydurmaya çalıştığı Çin Halk Cumhuriyeti’nde modern sanatın itici gücü olmayı ve çevrelerindeki sanatçıların önünü açmayı başarmışlar. Warhol bireyci, cinsel kimliğini gizlemek gereği duymuyor. Çevresi müzik, sinema, edebiyat dünyasının ünlüleriyle dolu, hepsi onun stüdyosuna takılmak, objektifine ve kamerasına poz vermek için birbiriyle yarışıyor. Ünlüler onun yanında şöhretin baskısından kurtulup kendileri olabiliyorlar. Sergi salonunun duvarları Mick Jagger ve Bob Dylan gibi pop ve rock yıldızlarının, yazarların, sinema artistlerinin, aktörlerin fotoğraflarıyla dolu. Andy Warhol’un rengarenk ipek baskılarını, pop kültüre malolan Marilyn Monroe ve Elizabeth Taylor’larını, kendi portlerini, elektrikli sandalye serisini, Maxwell’in konserve çorba kutularıyla Coca-Cola şişelerinin en seçkin örneklerini kapsayan sergi, 300’ü aşkın eserden oluşuyor. Weiwei, yurtdışına çıkmasının yasaklandığı dönemde (2013-2015) Pekin’deki atölyesine giderek çalışmaya devam ediyor. Atölyesinin kapısında duran bisikletin sepetine her gün bir buket çiçek bırakıp fotoğrafını çekiyor. Bu barışçıl eylemle devletin gözetleme kameralarına oyun oynayan Weiwei, pasaportu geri verilinceye dek fotoğraf çekmeyi sürdürerek web sitesinde yayınlıyor. Her birinin altında tarihi yazılı olan fotoğraflar galeride kocaman bir duvarı kaplıyor. Salona girdiğinizde hemen göze çarpan karşı duvardaki Andy Warhol imzalı harikulade çiçek serigrafları. Sol tarafta Weiwei’nin çiçekleri, ortada yerde beyaz el yapımı porselen çiçeklerden oluşan inanılmaz bir pano. İnsan hangi duvara bakacağını şaşırıyor. Yerdeki devasa pano ise Çin’deki geleneksel porselen işçiliğinin modernizmle ve çağdaş sanatla buluşmasının en güzel örneği. Serginin belki de en etkileyici işlerinden biri Weiwei’in tutuklu olduğu günleri anlatan küçük heykelcikler enstalasyonu. Tecriti, baskıyı, yalnızlığı, gözetilmeyi, mahremiyetin ve her türden kişisel özgürlüğün ihlalini anlatan eşşiz bir tasarım. Galerinin ortasındaki içiçe geçmiş bisiklet heykeli o kadar güzel ki her gören, “keşke hiç gitmese, hep burada kalsa” diyor. Weiwei’in Çin sokaklarında binlercesine rastlayacağınız bisikletlerden esinlerek yarattığı görkemli heykel mutlaka görülmeli. NGV’deki sergi 24 Nisan 2016 tarihine dek açık. Bir hafta sonunu ya da izin gününü değerlendirmek için daha iyi bir fırsat olamaz.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|