|
|
Yaşamda ve Türkiye'de kadın olmakKategori: Makale | 3 Yorum | 19 Mart 2016 23:39:25 Başka bir coğrafyada yaşasaydım muhtemelen yazı başlığı ve dolayısıyla da konusu da "insan olmak" olabilirdi. Ancak bu coğrafyada yaşayanlar çok iyi bilirler ki insan olarak onurluca hayat sürmek elbette ki zordur; ancak kadın olarak aynı yaşamı sürdürmeye çalışmak daha da zordur.
Türkiye gündemi bu kadar çok patlayan bombalarla meşgulken, benim aklım neden bu ülkede kadın olmakta, diye düşünülebilir. Şu anda tek sorunumuz da zaten buydu, denebilir. Ancak gerçekten de en önemli sorunlarımızdan biri gerçekten de bu. Neden kadın olmak bu kadar zor biliyor musunuz, toplumun bize yüklediği görevleri aslında toplumdan çok bilinçli/ bilinçsiz bir şekilde biz kendimize yüklüyoruz. Dışarıdan bakıldığında kendi ayakları üzerinde duran, özgüven abidesi olarak yansıyan görüntümüz en ufak bir olayda "elalem ne der" e kadar düşüyor. Çalışma hayatında özellikle, kurulan cümlelerin haddi hesabı yok: "şimdi ben bir bayan olarak bu saatte sınav gözetmenliğine kalmayım", "bana niye gece yarısı ders koymuşlar ki, sonuçta ben bir bayanım", "bir erkek öğrenci beni metrobüse bıraktı ama inşallah yanlış anlaşılmamıştır, yok canım anlaşılmamıştır, eşimi de aradım söyledim sonuçta" ve bu iç hesaplaşmalar uzayıp gidiyor. Bir yandan gün içinde şöyle cümleler kurmaya da devam ediyoruz: "sonuçta ben kendi parasını kazanan hayatını idame ettirebilecek bir kadınım", "kimseye ihtiyacım yok ki, her işimi kendim hallediyorum". Aslında iki taraftan birine ait olmak sanırım daha iyi. Eğer bu iç çatışma içinizde bütün gün sürüp gidiyorsa kadın ya da insan olmaktan çıkıp bir huzursuzluk anıtına dönüşüyorsunuz. Ayrıca kadın olmak üzerine konuşanların haddi hesabı yok. Bir yandan sen özgür bir bireysin tabiki istediklerini yapabilmelisin derken, bir sonraki cümlede yani evin reisinin kocan olduğunu kabul edersen diyenler mi , bir yandan kadın erkek eşittir derken, diğer yandan tabi bütün sorumluluk kadına düşer diyenler mi, bu liste uzadıkça, biz kadınlar olarak yalnızca beklemeyi öğreniyoruz. Karşımızdaki insanın bizi kafasının içinde fütursuzca konumlandırmasına ve bunu hiçbir rahatsızlık duymadan söylemesine izin verdikçe tek yaşadığımız aslında büyük bir kimlik bocalaması. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edeceğimiz ve edileceğimiz bir dünya ne yazık ki şuanda çok uzakta, en azından görebildiğim kadarıyla bu coğrafyadan çok uzakta... Sadece kendimizden memnun olmayı başarsak ve hayattaki başarımızı, kaygılarımızı etrafımızdakilere göre belirlemeyi bıraksak sanırım küçük bir başlangıç yapabiliriz...
YorumlarBetül
{ 23 Eylül 2016 22:53:02 }
Ağzınıza sağlık, işte sizin gibi kadınların yetiştireceği bireyler susturacak o elalemi, insan olarak, duyarlı olarak..
"İnsan doğmak vs. insan olmak" tartışmasının, fosil kayıtlarına göre dünyada 195.000 yıldır var olduğu saptanan varlık olan insana dair hala daha hüküm sürdüğü bir dünyada bir de kadın olmak.(!) O elalemi biraz olsun önemsediğimizde bile tahtakurusu gibi içimizi saran bir hapsolmuşluk.. Hayır diyebilen, kararlı bir kadın ise toplum tarafından (en kibar ifadeyle) sevimsiz günah keçisi ilan edilmekte geç kalınmıyor elbette. Harry Potter'da küçük bir cadıyı canlandıran Emma Watson 2015'te BM Barış Elçisi seçilmiş ve bir konuşma yapması istenmişti. O "Feminizm" konusuna değinmek istedi ve bu kavramın kadını değil insanı koruyan, herkesin sahip olması gereken bir düşünce olduğunu anlattı siyah büyük ve rahat koltuklarda oturan o önemli adamlara. Uzun süre alkışlandı, video bilmem kaç dilde altyazı ile servis edildi, Facebook ve Twitter'da neredeyse herkesin sayfasında bu paylaşıldı. Bu Feminizm, kadın hakları, insan hakları konusunda dünyadaki ilk konuşma değildi. Yine bu konuda alkışlanan ilk konuşma da değildi. Yüzyıllardır devam eden bir döngü canını yediğimin Türkiye'sinde ve dünyasında.. Yine laf dönüp dolaşıp insan olmaya geliyor da, susuveriyoruz işte orada.. Anıl Ergun
{ 03 Nisan 2016 18:10:35 }
Çok teşekkür ederim:) Anlatmaya çalıştığım şey ancak bu kadar güzel anlaşılabilirdi... Sevgiler...
Mustafa Alagoz
{ 31 Mart 2016 21:31:13 }
toplumsal sorunlar aynı zamanda tarihseldir de. Bu sorunların somut ve canlı etkileri bireysel düzlemde kendini gösterir. herhangi bir sorunu dışarıdan gözlemleyerek dile getirmek mümkün, ancak o sorunu bizzat yaşayarak derinliğine duyumsayarak algılamak daha sahici ve etkili. yaşayanlar duyanlardan daha kararlı olurlar.
Diğer Sayfalar: 1. ''hayattaki başarımızı, kaygılarımızı etrafımızdakilere göre belirlemeyi bıraksak sanırım küçük bir başlangıç yaparız'' Evet, bütün yolculuklar başlangıçta atılan küçük adımlarla başlıyor. bu yazı da bu sitede sevgili Anıl senin için bir başlangıç adımı olsun... sevgiler.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|