|
|
Türkiyede seçimin ekonomisi, ekonominin seçimiKategori: Türkiye | 0 Yorum | Yazan: A Yorum | 26 Mayıs 2007 17:56:11 Türkiye, demokrasi tarihinde çok önemli bir dönemece giriyor ve çok kritik bir süreçte, bir kez daha erken seçime gidiyor. Türkiyenin son beş yılı, ekonomik dengelerin düzeldiği, normalleşmenin başladığı birçok alanda refah etkisinin hissedilmeye başlandığı bir dönem oldu. Bu sürecin ardından herkesin en büyük endişesi, elde edilen bu kazanımların daha önceki yıllarda uygulanan politikalarla tekrar yitirilmesi. Kim ne veriyorsa 5 bin lira fazlasını veririm yaklaşımı ile kaybedilen yılların maliyetini hesaplamak, belki bu seçimdeki olası ekonomik kayıpları önlemek adına yarar sağlayabilir
Türkiye, çok partili düzen içinde bugüne kadar 14 seçim yaptı. 1950 yılında başlayan seçim maratonu, seçim yıllarında önemli ekonomik hareketlenmelere neden oldu. Bu hareketlilik, genellikle hükümetlerin bütçe üzerinden yaptıkları harcamalar ve uyguladıkları popülist politikalardan kaynaklandı… Rakamlarla konuşmak, bu konudaki yaklaşımı daha da somut hale getirecektir. Türkiye’nin yakın dönem tarihine bakıldığında, seçim yıllarındaki bütçe harcamalarının, bir önceki yıla göre müthiş artışlar sağladığı göze çarpıyor. Ekonomi bu bütçe harcamalarının etkisiyle ciddi büyümeler yakalıyor, ancak seçim sonrasındaki yıl, aldığı bu avansı geri ödemek zorunda kalıyordu. 1977: ADALET PARTİSİ DÖNEMİ Örneğin; 1977 yılında CHP’nin birinci, Adalet Partisi’nin ikinci olduğu seçimlerde Türkiye önemli bir ekonomik kırılım döneminden geçiyordu. Bir önceki iktidar döneminin güçlü partisi AP, seçim öncesi kamu harcamalarını artırarak özellikle kırsal kesim ağırlıklı bir harcama politikası gütmüştü. Bu politika nedeniyle 1975 yılında 145 milyon TL olan bütçe giderleri 1976’da yüzde 43 artarak 208 milyon YTL’ye çıkmış, seçim yılında ise bir önceki yıla göre tam yüzde 56 artarak 326 milyon TL’ye çıkmıştı. 1975 enflasyonu yüzde 10.8, 1976 enflasyonunun ise yüzde 16.4 olduğu dikkate alındığında, artışların ne kadar yüksek olduğu bir kez daha görülebilir. Bu harcama politikasının etkisiyle ekonomi seçim öncesi yatırım yılı olan 1976’da yüzde 9 büyümüş ve bu büyüme seçim propagandası olarak kullanılmıştı. Ancak seçimin yapıldığı 1977’ye gelindiğinde konjonktürün de etkisiyle ancak yüzde 3 büyüme sağlanabilmiş, ekonomi, 1976’da aldığı avansı, bir yıl sonra geri ödemişti. ÖZAL’IN 1987 HARCAMALARI Bu parlamentonun 12 Eylül darbesi ile feshedilmesinin ardından, yapılan ilk seçim askeri yönetim tarafından finanse edildiğinden, herhangi bir ekonomik aktivite farklılığı yaşanmamıştı. Ancak 1987 seçimlerine gelindiğinde durum önceki seçimlerden farklı değildi. 1986 yılında, Özal Hükümeti görevdeydi ve bütçe giderleri toplamı, 8.5 milyar TL düzeyindeydi. 1987 yılında Özal, erken seçim kararı aldı ve bütçe büyüklüğü bir yılda yüzde 51 artarak 12.9 milyar TL olmuştu. Bir kez daha hükümet tarafından kamunun harcama muslukları açılmış ve seçimlerde hükümet avantajı kullanılmaya çalışılmıştı. Tüketici Enflasyonu 1986 yılında yüzde 34.6, seçim yılı olan 1987’de ise yüzde 38.9’du. Yani bütçe artışı, enflasyonun çok üzerine çıkmıştı. 1987’de ekonomik büyüme bu musluklardan akan paranın etkisiyle yüzde 9.8 ile tarihi bir düzeye ulaşmıştı. Ancak 1988 ve 1989 yıllarındaki ekonomik tablo, aynı kuralın bir kez daha işlediğini gösteriyordu: Büyüme, bu yıllarda sırasıyla yüzde 1.8 ve yüzde 1.9’a kadar düşmüştü. Avans bir kez daha geri ödenmişti. 1991 DÖNEMİ Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olmasının ardından, 1989’da hükümeti kurma görevi Yıldırım Akbulut’a verilmiş ve hükümeti yine ANAP kurmuştu. Dolayısıyla harcama politikasında yine bir şey değişmedi. Bütçedeki giderler seçim yılında yine artmaya devam etti. 66 milyar olan 1990 yılı bütçesi, seçim yılı olan 1991’de tam iki katına çıkarak 130 milyar YTL’ye yükseldi. Bu rakam, aynı dönemdeki enflasyonun kat kat üzerindeydi. 1995 SEÇİMLERİ 1995 seçimleri, ağır 94 krizinin etkisi altında yapıldığından, ekonomideki etkisi sınırlı kaldı. Çünkü ülke zaten büyük bir yıkımdan çıkıyor ve kendini toparlamaya çalışıyordu. 1994’te 946 milyar lira olan bütçe giderleri, seçim yılında 1.7 trilyon liraya çıkmıştı. Bu rakam yine enflasyonun üzerinde olsa da ekonomideki yıkımın etkisiyle yaşanan sorunların bir yansıması olarak kabul edilebilirdi. 1999 SEÇİMLERİ 1998 yılında yaşanan Rusya krizinin hemen ardına denk gelen 1999 seçimlerinde, ekonomi ciddi anlamda diken üstünde bir seçim yaşadı. Ancak, bütçe rakamlarına bakıldığında, seçim öncesi yapılan harcamaların ne kadar arttığı çok net şekilde görülüyor. 1998 bütçe giderlerinin toplamı 16 trilyon Türk lirasıydı. 1999 yılına gelindiğinde neredeyse iki kat artan bütçe giderleri, 31.7 trilyon liraya yükseldi. Aynı dönemde enflasyon, yüzde 70’lerdeydi. Yani seçim öncesi bir kez daha popülizm yapılmış ve bu harcamaların etkisiyle kabaran kamu maliyesi faturası, 2001 krizinin de altyapısını oluşturmuştu. 2002 SEÇİMLERİ 2002 seçimlerine gelindiğinde, Türkiye tam bir yıkımdan çıktığı için net bir seçim ekonomisi uygulamasına şahit olmadık. Çünkü seçimler olağanüstü şartlar altında yapılmıştı. Bu seçim öncesi kamu maliyesinin durumu son derece kötüydü. Ayrıca bu seçimler sırasında, seçim ekonomisi uygulamasıyla oylarını artırma imkanı bulabilecek iktidarlar da yoktu. Kısacası, Türkiye’nin yakın tarihine bakıldığında, hep seçim ekonomisinden kaynaklanan yıkımlar ve popülist uygulamaların faturalarıyla karşılaşıyoruz. Bir anlamda baskına dönüşen 22 Temmuz seçiminde AKP iktidarının bu tür uygulamalara gitme olasılığı çok yüksek değil. Bugüne kadar hep piyasa dostu uygulamalarla öne çıkan AKP’nin, piyasanın görüşünün tersine bir politika uygulaması da çok kolay değil. Bütçeye bakıldığında küçük birkaç uygulama dışında seçime dönük bir adım görünmüyor. Ancak, tek belirsizlik, yerel yönetimler aracılığıyla kullandırılan kaynaklar. Bu konuda IMF’den de çeşitli uyarılar geliyor. Tüm bunların ışığında, geçmişteki yıkımlardan ders almak adına önceki seçimler önemli bir ders niteliği taşıyor.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|