Anadolu’da Yahudilerin ne zamandan beri yaşadıklarına dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte, tarihçi Josephus anlatımlarında M.Ö. 4. yüzyılda Ege’de yaşamış Yahudilerden bahseder. Ege Bölgesi kazılarında M.S. 3-4. yüzyıla ait Yahudi yerleşme merkezleri ve sinagog kalıntılarına rastlanmaktadır.
Orhan Bey Bursa’yı fethettiğinde (1326) Bizans yönetiminde baskı altında bulunan Yahudiler Osmanlılar’a kurtarıcı gözüyle baktılar. Orhan Bey’in izniyle açılan Etz ha-Hayim sinagogu 1940’lı yıllara kadar aralıksız hizmet verdi.
Sultan Murat Hüdavendigar Edirne’yi fethettiğinde kent Yahudileri kendisini coşkuyla karşıladılar ve birçok Avrupa Yahudisi Edirne’ye gelip yerleştiler.
Fatih Sultan Mehmet 1453’te İstanbul’u fethettiğinde Romanyot Yahudileri kendisini coşkuyla karşıladılar. Fatih Anadolu Yahudi cemaatlerine gönderdiği bir mektupta “…aranızda kim Tanrı’nın yardımıyla başkente gelip yerleşmeyi, incirin ve bağın gölgesinde huzur içinde yaşamayı, serbest ticaret yapıp mal mülk sahibi olmayı arzular..” diyerek onları İstanbul’a yerleşmeye davet etti.
Edirne Hahamı İzak Sarfati, Avrupa Yahudi cemaatlerine gönderdiği ünlü mektupta “…Türkiye’nin yolu hayat yoludur…Burada herkes kendi bağının ve incir ağacının gölgesinde rahat ve sulh içinde yaşar…” diye seslenerek Avrupa zulmünden kaçıp Osmanlı ülkesine gelmelerini teşvik etmiştir. (1464/1469 İspanya’da Yahudi baskıları esnasında)
1492’de İspanya’yı ve 1496’da Portekizi terke zorlanan Sefarad Yahudilerine Bayazıd II kucak açarak ülkesine kabul etti.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk matbaa 1493 yılında İspanyol göçmeni David ve Samuel ibn Nahmias kardeşler tarafından kuruldu.
1881, 1891, 1897, 1902 pogromlarından (dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleri) ve 1917 Bolşevik İhtilalinden kaçan Rus Yahudileri de Türkiye’ye sığındılar.
Atatürk 1933 yılında Nazi Almanya’sının tehdit altındaki çoğu Yahudi ünlü bilim insanlarını Türkiye’ye sığınmaya ve bilim hayatlarına Türk Üniversitelerinde devam etmeye davet etti.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altındaki ülkelerde görev yapan Türk Diplomatları binlerce Yahudiyi ölümden kurtardılar. Rodos Konsolosu (1943-1944) Selahattin Ülkümen, 1960 yılında Yad Vashem (Kudüs) tarafından “Uluslararası Dürüst” ünvanıyla onurlandırıldı ve anısına pul basıldı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye, Nazi dehşetinden kaçabilenler için emin bir geçiş yolu oldu.
Görüldüğü üzere Anadolu, Yahudiler için Osmanlı döneminde defalarca zulüm ve baskıdan kurtulup rahat nefes aldıkları yer olmuş. Cumhuriyet döneminde de özellikle İkinci Dünya Savaşı esnasında yeryüzündeki en güvenli topraklarmış kendileri için. Osmanlı sosyal yaşantısında ve devlet yönetimlerinde etkin roller üstlenmişler ve elbette yaklaşık 700 yıl süren Osmanlı hakimiyetinde katkı ve pay sahibi olmuşlar.
Ancak o zor dönemlerde yaşayan Yahudilerin torunlarının Anadolu’da bugün yaşayan insanlar için aynı iyi duyguları beslediklerini söylemek çok kolay değil…
Tarihi Veriler Türk Musevileri Müzesi kitapçığından alıntılanmıştır.
Deniz KARTAL