Kasım ayını çok severdim. Okuldan kasım ayında mezun olmuştum. Yine kasım ayında işe başlamıştım. Kasım ayında eşim doğmuş, biz de kasım ayında evlenmiştik. Yine kasım ayında evimizi kurmuş, küçük mütevazı bir çatı katında evimizin ilk temellerini atmıştık.
Kasım ayında Atatürk`ü kaybetmemizin dışında kasım ayı benim için olumlu bir ay olarak önemli bir yer alır. Ağaçların yaprakları dökülmeden evvel son renk cümbüşünün tabiatı renklendirdiği bir ay olarak bende derin izleri vardır.
Şiirlerimin bir çoğunun yazıldığı aylardan biridir. 1960 askeri müdahalesi sonrası yapılan 1961 yılı seçimleri 15 Ekim`de yapılmış, hükümet 20 Kasım’da teşkil edilmişti. Seçim kanununa göre 1961`de ben oyumu kullanmamıştım. 1965 yılında 15 Ekimde yapılan seçimlerde ilk defa oy kullanmıştım. Hangi partiye oy verdiğimi pek hatırlamamakla birlikte, oyumu vermenin gurunu taşımıştım.
1969 senesinde 12 Ekim’de yapılan genel seçimde oy kullandığımı pek hatırlamıyorum, ev kurma, işe girme telaşı içinde 12 Ekim seçimlerinde oy kullanmamıştım. Bu tarihten sonra her seçimde eşimle birlikte, o zaman içini görmediğimiz sandığa gidip oyumuzu atardık. Her seferinde bir ümit, bir beklenti içinde bu vatandaşlık görevimizi yaptık. Şahsi hiç bir menfaat için oyumuzu bu tahta kutulara atmadık.
1970li senelerdeki sağ-sol çekişmeleri sürecinde, kardeşi kardeşe kırdırmalarına tanıklık etmiştik. Parti Liderlerini incelediğim zaman, aralarında bazı benzer noktaları o tarihte görebiliyordum. Bilhassa rahmetli Ecevit ile yine rahmetli Demirel’in uzlaşamamalarını seyretmek üzücü idi.
14 Ekim 1973 seçimlerinde ben, iki çocuk babası idim. O tarihte seçmen sayısı 11.223.843 idi. Ülke içindeki çok kısır çekişmelerin ortada cirit attığı bir ortamda idik. Hatta üniversite gençlerinin yönetime olan tepkilerini gruplar halinde yollarda yürüyerek protesto etmelerini hafife alan bir bilen: ‘’ Yollar yürümekle aşınmaz ‘’ diyerek genç neslin sesine kulak vermemekte direnmişti . O gün yollarda yürüyen genç nesil bu gün 60 yaşlarının üzerinde ülkemizin gidişatı konusunda endişeler taşımakta. Aradan geçen 42 sene zarfında Türkiye’nin çok büyüdüğünü görmekteyiz.
2015 senesine geldiğimizde 7 haziran seçimlerinde toplam seçmen sayısı 53,772,753 ve kullanılan oy sayısı ise 46,449,924 olarak gerçekleşmiş. Bu oyların partilere dağılımı ise AKP yaklaşık 18.8 milyon oy almış, CHP 11.5 milyon oy ile ikinci parti olmuştu. MHP ise 7.5 milyon oyla sıralamada 3 üncü sıraya yerleşmişti. HDP barajı aşar mı, aşmaz mı diye düşünülürken emanet edilen oylar imdada yetişip, 6.1 milyon oyla HDP dördüncü duruma gelmişti. İnsanlar ortaya çıkan tabloya tam kendilerini adapte ederken, kişilerin ihtirasları sonucunda, yeniden seçimlerin yapılmasına karar verildi.
Bu arada 5 Tepedeki Devletevi Türkiye’deki muhtarları bir kaç kez misafir etti. Bu, ziyaret hem ziyaret hem ticaret mi diyerek, insanların akıllarına çeşitli soruların gelmesine engel olamamıştır. Şurasının bir hakikat olduğunu unutmamak gerekir, 5 Tepede öyle bir örtülü ödenek var ki, muhtarların burayı sevmemesi için bir neden bulmak mümkün değil.
Aradan fazla değil 5 ay gibi kısa bir süreç geçer. Seçmen sayısı 53 milyonken aniden 57 milyon sınırını zorlar. Muhtarların görevlerini iyi yaptıklarına inanmaktayım. 1 Kasımda yapılan seçimlerin neticelerini tahmin etmemek mümkün değil. Toplam 48 milyon oy kullanılmış olması, katılımın doyurucu olduğunu göstermekte. Oy dağılım analizini yaparsak, AKP’nin 18.8 milyondan 23.5 milyona çıkması nasıl değerlendirilir bilmiyorum. Artan seçmen sayısı mı, MHP’den kırılan 2 milyon oyun etkisi mi, emanet HDP’ye giden oyun bir kısmının geri dönmesi mi, merak etmekteyim. HDP’nin emanet olarak 7 Haziran’da aldıkları 1 milyon oyun bir kısmının CHP ye geri dönmüş olduğunu farz edersek, geri kalan emanet oy nereden geldi de nereye gitti diye düşünmekteyim.
Bu sene Kasım ayını pek sevdim sayılmaz. Her ne hal zuhur etti de yenilenen seçim neticesinde 5 ay içinde bir partinin 4.5 milyon oy arttırarak % 40.87 den % 49.50 çıktığını ibretle, muhtarlarla birlikte izledik. Buradan bazı dersler çıkarılması gerekir. Hani örnek almak gerekirse Almanya Başbakanı Helmut Kohl’un 1998 senesinde Gerhard Schröder’e karşı aldığı yenilgiden hemen sonra istifa etmiş onurlu bir siyasetci olduğunu hatırlarız diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.