|
|
Gül HaritasıKategori: Yaşam | 3 Yorum | Yazan: Elif Sezen | 21 Ekim 2015 05:39:46 Günaydın Anneciğim... iki yılı aşkın bir süredir, annemin vefatından beri, her sabah uyandığımda tüm varlığımla bunu söylüyorum. Evet, güne annemle beraber başlıyorum. Onun içimde barındırmama teşvik ettiği masumiyet, sevgi ve doğal direnci bir ağaç gibi büyütüyorum. Günün birinde yaşlı bir kadın bedenine büründüğümde bile bu masumiyet ve anne sevgisine açlık eşliğinde ona yine günaydın diyeceğimi biliyorum.
Anne sevgisi dünyaya gelen bireyin içindeki sevebilme potansiyelini de ortaya çıkarır çünkü. O doğal besini alabilen kişi, yaşam boyu kendisine sunulan değerlerin özünden fışkıran sevgi hediyesini de bahanesiz kabul edebilendir. Thich Nhat Hanh’ın da dediği gibi, “Hakikat ödünç alınamaz; sadece doğrudan bir şekilde deneyimlenir... O sizi yok etse bile tutunun hakikate... Hakikati bulmanın mutluluğu bulmaya denk olmadığını gençliğimde öğrendim. Hakikati görmeyi arzuluyorsun, fakat onu bir kere gördüğün/tattığın zaman acı çekmekten kaçınamazsın. Aksi taktirde daha hiçbir şey görmemişsin demektir. Diğerleri tarafından yaratılmış keyfi geleneklerin rehinesisindir.” (sayfa 10)Oysa hakikat biz istesek bile ellerimizden kayıp yitemez. Hayatımızda ne olursa olsun, yüzlerce kez dibe çöksek bile, yolumuzu yol yapan izleri kaybetsek bile, hakikat oradadır ve ışıldamaya, yaşamımızdaki bizi aydınlatma potansiyeli olan sayısız olasığa ışık tutmaya devam eder: Bir Tanrısallık çağrısıdır bu. Biz onun farkına vardığımızda bizi de aydınlatır ve böylece hakikatin bir parçası olma lütfuna, daha doğrusu onun varlığının farkındalığına erişiriz. Bu, bir anne tarafından doğurulduğunu şükranla bilen bir evladın farkındalığı kadar sahici ve olağandır. 1987 yılından bir fotoğraf, Annem ve ablam ile birlikte. Son zamanlarda Thich Nhat Hanh’ın önemli yazılarının Jennifer Schwamm Willis tarafından A Lifetime of Peace: Essential Writings by and about Thich Nhat Hanh adı altında derlendiği kitabı okuyorum. Kitaptaki Cebine bir gül (A Rose for Your Pocket) adlı bölümde çocukluğundan beri Hanh’ın hafızasında yer eden bir şiirdeki şu dizeye dikkat çekiliyor: “Farkettim ki anneni kaybetmek aslında tüm dünyayı kaybetmektir”Thich Nhat Hanh bir gece yarısı dolunay ışığının aydınlattığı bir sokakta yürürken bu ay ışığının bir annenin sevgisi kadar hassas ve fevkalade olduğunu düşünmüş. Annesinin ölümünü kovalayan ilk dört yıl kendisini bir öksüz gibi hissetmiş, sonra bir akşam rüyasında görmüş onu. O andan itibaren annesinin ölümünü bir kayıp olarak algılamamaya başlamış. Onun aslında hiç ölmediğini, tuttuğu yasın bir düşüncenin [illüzyonun] ürünü olduğunu farketmiş. Thich Nhat Hanh bu dönüştürücü deneyimini şöyle ifade ediyor: “O gece saat 1 dolaylarında uyandım ve tuttuğum yas kaybolmuştu. Annemi yitirdiğim düşüncesinin sadece bir düşünce olduğunu farkettim. Annemi rüyamda görebildikten sonra onu artık her yerde görebileceğimi farkettim. Yumuşak ay ışığı ile dolmuş bahçeye çıktığımda bu ışığı annemin varlığı olarak duyumsadım. Bu sadece bir düşünce değildi. Hakikaten de annemi her yerde ve her zaman görüyordum.” (sayfa 18)Kavramlar dünyasında yaşıyoruz aslında, ve elimizde sembolik bir silah var. Bu silahla işimize gelmeyen kavramları anında yok ediyoruz. Oysa nedir farkındalık? Vicdan nedir? Aşırı heyecanların, uyarılmışlıkların, bastırılmışlıkların, travmaların ve daha birçok iniş çıkış halinin birer sahne gibi çöküp gerisingeri temel ve tarih-öncesi bir imgeyle bırakması bizi: bir harita. Evet. Herbirimiz için özgün olan bu sürece Gül Haritası diyelim. Annemizin öz-suyunu yudumladığımız ilk mekanın anne rahmi olduğunu düşünürsek, haritamızın başlangıç noktasını burada işaretleyebiliriz. Bir hata işleyip te kaza eseri bile olsa birini incittiğimizde ve vicdanımızla yüzleşebilme cesaretiyle söz konusu mağdurdan özür dilediğimizde aslında Gül Haritamızın doyurucu, tamamlayıcı ve iyileştirici bir noktasına geri dönüyoruz. Aile içinde sevgi dolu olup ta, dış dünya ile olan ilişkilerinde öfke, haset, kıskançlık ve dedikodu gibi sevgisizlik hallerini yansıtan bir bireyin haritası da bulanıktır. Yolunu kolay kolay bulamaz. Özellikle annemizle kurduğumuz ilişki ve temel bağ, dünyayla kurduğumuz ilişkiyle önemli derecede bağlantılıdır. Eğer annemiz çok acı çektiyse ve biz de tanık olup bu acıyı paylaşmışsak, bir tuzağa düşmüş sayılmayız. Tam aksine ruhumuzu yeniden bütüncül kılıp kalbimizi iyileştirirken aslında annemizi de çektiği acılardan arındırırız. Dolayısıyla iyileştiririz onu. Çünkü anne ve evladı arasındaki bağ dil-öncesi ve psişik bir bağdır (doğumun ardından kesilmesine rağmen aslında var olmaya devam eden sihirli bir kordon bağı!). Kendimizi en çıplak halimizle egonun süslemelerinden ve şımarıklığından sıyrılmış bir halde yakalayabilmek büyük bir fırsattır çünkü: İngilizcede ‘reset’ olarak nitelendirilen yeniden kurma işlevinin temelidir, yapı taşıdır. Vicdanımızın sesini duyacak duyarlılığı korudukça hep yeniden başlama sansımız olur, böylece yeniden kurarız varlığımızı, ruh-evimizi. Göçebeyim, çıplağım. Ama annemin o biricik varlığının ve özünün sevgisine tutundukça hep güvenilir bir haritam olacak. Bu noktada diyebiliriz ki hem unutabilmek hem de hatırlayabilmek bir yetenektir. Gerçi bu nitelik neyi unutup neyi hatırladığımızın seçenekleriyle belirlenir. Bana zarar verenleri, çıkar peşinde hassasiyetimden yararlanmaya kalkanları, aldatanları ve yarı yolda bırakanları affetmeyi ve unutmayı seçiyorum. Aynı zamanda benim şu anda tüm benliğimle var olan Elif olmamın kaynağı sevgili annemi hep hatırlamayı seçiyorum. Bu anlamda, doğru zamanda doğru bir şekilde uygulayabildiğimiz taktirde, hatırlayabilmek ve unutabilmek hayatın en vazgeçilmez yoldaşlarındandır diyebiliriz. Yaşamımızın ışıklarını diri ve tükenmez kılacak önemli metaforlarımızdan ikisidir: Haritamızın arı ve temiz kalmasını sağlarlar çünkü. Yazımı Thich Nhat Hanh’ın sözleriyle tamamlamak istiyorum: “Burada sakın size bir ahlak dersi vermeye çalıştığımı düşünmeyin. Annenizi sevebilmeniz sizin yararınızadır: Bir anne arı bir kaynak suyu gibidir, bal ve şekerin en hasıdır, tatlı bir pilavın en iyisidir. Bunu hayatınıza alamıyorsanız, oldukça şanssız bir durumdasınız demektir. Günün birinde hayatta hiçbirşeyinizin kalmadığından şikayet etmenize engel olmak için bu duruma dikkatinizi çekmek istiyorum. Eğer annenizin varlığı hediyesi sizi tatmin etmiyorsa, ister başkan olun ister dünyanın kralı, hiçbir zaman tatmin olamazsınız. Bu yüzden kardeşlerim, lütfen annenizi unutmayınız. Unutmak büyük bir kayıptır ve umarım siz cahillik ya da ihmalkarlık yoluyla bu kayıba yol açmazsınız. Cebinize kırmızı bir gül koyuyorum ki mutlu olunuz. Hepsi bu.” (sayfa 109-110) KAYNAKÇA A Lifetime of Peace: Essential Writings by and about Thich Nhat Hanh, editör: Jennifer Schwamm Willis, 2003. Bu makalede yer verilen alıntıların çevirileri Elif Sezen’e aittir.
YorumlarElif
{ 29 Kasım 2015 21:31:36 }
Sevgili Deniz ve Mustafa, icten yorumlariniz icin tesekkurler,
Sevgiler, Elif Mustafa Alagoz
{ 31 Ekim 2015 12:11:24 }
İnsanlaşma özür dilemekle takdir etme arasında salınarak örülür; bu örgü sevgidir. En güçlü yaşamsal enerji olan sevgi her türlü hoyratlığın, zulmün ve zorbalığın biricik panzehiridir. Toplumsal yaşam düzenli, hakkaniyetli hatta özgür olabilir, ama bu bile insanın bireysel olarak mutlu olmasının, sevgiyi yaşamasının güvencesi değildir. Sevgi içsel bir enerjidir ve insandan karşılık beklemeksizin akar. Bunun tecellisini ve kanıtını anne sevgisinde görebiliriz ancak.
Şu kâmil sözün gücünü insan kendi yaşadığı zaman anlayabiliyor. ‘’insan zaman zaman kendi türüne yaptığı zararlardan dolayı kendi kendiyle çatışır ve vicdanı uyanmaya başlar. İşte bu insan olmanın ilk basamağıdır.’’ Sevgili Elif’in derin duy arlılığı hakikatleri kavramasını kolaylaştırıyor; söylemlerine tam bir sahicilik ve etki veriyor. Pek çok güzel belirlemeleri içinde şunu anmak istiyorum, anmak derken yaşamıma bir uyarıcı olarak katmak istediğimi belirtmeliyim: ‘’Kendimizi en çıplak halimizle egonun süslemelerinden ve şımarıklığından sıyrılmış bir halde yakalayabilmek büyük bir fırsattır çünkü... vicdanımızın sesini duyacak duyarlılığı korudukça hep yeniden başlama şansımız olur, böylece yeniden kurarız varlığımızı, ruh-evimizi.’’ İnsan kendi içine bakarak, vicdanına danışarak, kendi duyumsamalarını dile getirdiğinde hepimizde bulunan ortak insani değerleri bize hatırlatıyor ve etkiliyor. Sevgili Elif bu içtenliğine ve duyarlılığına saygı duyuyorum. Sevgilerimle…. deniz
{ 23 Ekim 2015 07:19:22 }
mükemmel. içim titreyerek okudum.
Diğer Sayfalar: 1. şu saptamanı bir de ben paylaşmak istedim: "Anne sevgisi dünyaya gelen bireyin içindeki sevebilme potansiyelini de ortaya çıkarır çünkü. O doğal besini alabilen kişi, yaşam boyu kendisine sunulan değerlerin özünden fışkıran sevgi hediyesini de bahanesiz kabul edebilendir." ❤
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|