Çocukluğum hep Ankara’da geçtiği için kendimi bildim bileli Ankaralıyım derim. Aslında doğum yerim, babamın görevi nedeni ile Çorum`du. Aynı sene Ankara’ya tayini çıkan babam, evi Ankara`ya taşımış. Kurtuluş semtinde bir evde uzun seneler oturduk. İlkokulu Ankara`da okudum, Kurtuluş İlkokulu’nda. Ortaokul için yatılı okula gönderdiler, Kayseri’ye. Bu benim isteğimle oluşmadığı için yorum bile yapmak istemem. Yatılıokulda bir çok haslet kazandım. Bazı konularda ise bir çok değerden yoksun kaldım.
Daha sonra lise yıllarımın bir kısmını Tarsus’ta, son sınıfı Ankara’da okudum. Üniversite yıllarım da Ankara`da geçti. Büyük Millet Meclisi yeni açılmıştı ve bizim barakadan bozma üniversitemiz, Meclis’in bahçesinde, ısı santralının etrafındaki, Meclis’in inşaasında çalışan işçilerin barakalarından bozma dershanelerde başladı. Bu nedenle Ankara’nın hayatımda çok derin izleri vardır.
Üniversite yıllarımda da bazı öğrenci hareketlerine karışmış, 555K da Kızılay’da yürüyüşe dahil olmuştum. Ankara aslında Kurtuluş Savaşı’nda karargah olarak seçilen bir kent. Kale etrafında oluşmuş eski Ankara, Saman Pazarı, At Pazarı ve Hamamönü gibi semtleri olan şehirde Erzurum’dan göçüp gelen ailelerin kurduğu bir Erzurum mahallesi bulunmakta idi. Şehrin büyüyen yeni semtine Yenişehir denilmiş. Kızılay binasının bulunduğu yere de Kızılay adı verilmiş. Bakanlıkların bulunduğu yer de Bakanlıklar adı ile halen anılır. Bu yerleşim yerlerinin arasına Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kurulan mahalleye de Kurtuluş adı verildiği bilinir.
Bizim ev de Kurtuluş’ta idi. Ankara’nın göbeğinde, Sıhhat Vekaleti’nin bulunduğu, bir kıyısında belediye otobüslerinin garajınında olduğu yeri kapsayan mekan, Sıhhiye adı ile anılır. İşte Ankara’nın çekirdek mahalleleri bu mekanların çerçevelediği yerlerdi. Tren Garı, şehrin dışında, uzak bir yerde kalmakta idi amma, Mustafa Kemal Atatürk’ün seyahatlerinde kullandığı araç tren olduğundan, Gazi’nin GAR tutkunluğu bulunmakta idi.
Seyahatlerde kullandığı vagonun bu gün hala burada sergilendiği Ankara Tren Garı, her gün yüzlerce insanın gelip gittiği bir mekan. Terörün bu mekanda eylem yapabileceğinin imkan dahilinde olduğu bilinen bir gerçekti. Bu nedenle terör örgütlerinin Ankara’da eylem hazırlığı içinde olduğunu, Türkiye dışındaki bütün ülkelerin istihbarat kaynaklarının bile bildiği söylenmekte.
Cumartesi günü öğleye doğru onlarca mesajların geldiğini duyduğumda, bir şeylerin ters gittiğini anladım. Telefonuma kan ihtiyacı iletileri geldiğini okudum.
Aracımda hemen radyoyu açıp anonsları dinlemeye başladım. Radyo, Gar’daki patlamayı anlatıyordu. Onlarca insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce yaralı insanın olduğunu duyunca, kimin yapabileceğini tahmin etmek pek zor değildi. Eğer siz bir başka ülkede bir kargaşa yaratırsanız, ürettiğiniz canavar döner gelir sizi ısırır. Nasıl 11 Eylül’de Amerika’da ikiz kulelere saldırı yapılmışsa , keser sapının geri dönmesi, menfaatlerin zedelenmesine bağlıdır. Bir gün gelir seni can evinden vurur.
Orta Doğu’nun zaten bir orman yangınından farkı yok, bu nedenle bir ateşi de sizin yakmamanız gerekir. Ülkede önemli bir çok Temel Mülk değerlerini yitirdik. Her birini tek tek saymanın gereği olmadığını düşünmekteyim. Liste o kadar uzun ki, yaz yaz bitmez. Bu nedenle elimizde olan gerçekleri sıralarsak, neleri kaybettiğimizi anlarız.
Şu anda elimizdeki var olan gerçek: TERÖR. Gerisini zaten yitirmiş olduğumuzu biliyorsunuz diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.