Kadın, erkek ve çocuk, kim olursa olsun, ağlamalarına tahammül mümkün değil. Belki herbirimizin gözyaşı dökmesi birbirinden farklıdır. Birbirinden acıdır. Birbirinden ayrılır. Ama gözyaşı dökümüne dayanmak gerçekten zor. Gözyaşı gözyaşını çeker alır. Hiç farkına varmadan siz de ağlamaya başlarsınız. İnsaniyet.
Hele yaşlıların gözyaşları. Yetmişlerindekilerin, seksenlerindekilerin ağlaması hakikaten farklı. Acı. Ayrı.
İşte geçen cumartesi günü, takvim yapraklarının ve bilgisayarlarımızın / bilgisaraylarımızın gösterdiği gibi 3 Ekim 2015’te, televizyon ekranlarına yansıyanlar : Bir saatte evet toplasak ta çıkarsak ta tam altmış dakikada, Fransa’nın pek ünlü, « yaşlılar cenneti », «emeklilerin ölümü bekleme odası », « Film Şenliği » ile dillere destan Cannes, Nice ve çevrelerindeki Biot, Vallaruis, Mandelieu gibi köy, kasaba ve kentlere bir aylık yağmur düştü. Gözyaşı değil yağmur. Yirmi kadar insan öldü. Onlarca yaralı. Binalar enkaz. Yaşlılar yaşadıklarını anlatırken onurlu ve cesur durmaya çalıştılar ama hikayelerinin bir noktasında gözyaşlarını tutamadılar. İzleyenleri de sarmalayarak. İnsaniyet.
Canlarını kurtaranlar birkaç dakika ölümle yarıştılar. Yaşlı bir kadın, « İtfaiye birkaç dakika daha geçikseydi boğuluyordum » dedi, hüngür hüngür ağlayarak. Kıyamet.
Yaşamlarını yitirenlerin pek çoğu, pek şık ve pek bakımlı evlerinin geniş, kapıları otomatik acılıp kapanan parklarındaki otomobillerini kurtarmak için indikleri yeraltı mekanlarında aniden kskocaman bir deniz içinde kalıp yaşama elveda dedi. Balkonlu, balkonları nadide çiçeklerle donatılmış güzelim binaların yeraltındaki park yerleri birdenbire suyla doldu ve otomobillerin lastiklerini yerden kesti, otomobiller otomobil olmaktan çıktı, birer « serseri mayına » döndü, birbirine çarparak, duvarlar arasında kalarak, ezilerek, tuzbuz olarak, birer fincan gibi kırılıp döküldüler. İçlerindeki yaşlı kadın ve erkekler canlarını kurtarmaya çabaladılar. Canlarını maalesef kurtaramadılar. Mal canın yongası değil can malın yongası oldu. Ve sekizi belki onu canını böyle yitirdi. Kıyamet. Evet.
Canlarını mallarını kurtarmak için ve hızlı yağmurun kıyamete dönüşeceğini bilmeden, tahmin edemeden yitirenler yanında, canını, eşini, kızını, oğlunu, komşusunu kurtarmak için tehlikeye atanlar da oldu. İnsaniyet. Evet insaniyet. Ölmemişti işte insaniyet.
Burada birini, yetmişlerinde veya seksenlerinde, Akdeniz güneşinde yılın oniki ayını geçiren ve esmerliği artık bir tür kimlik gibi taşıyan birini anlatmalıyım : « Genel olarak sessiz ve sakin akıp denize dökülen dere yağmurla aniden canavarlaştı. On dakikada diz boyuna, ondan sonraki on dakikada ise çene hizamıza kadar yükseldi. Parkingde sıkışıp kaldık. Eşim benden daha kısa boylu, eşimi dizlerimin üstüne oturttum, bir elimle iri bir çelik boruya tutundum, o sırada komşumuz Bayan Coline’in boğulmak üzere olduğunu görünce öbür elimi ona uzattım, « Tutun » dedim, can derdiyle ve gözleri korkudan kapkaranlık elime sarıldı. O sırada otomobiller, motorsikletler, bisikletler, birer ölü yaprak gibi, su içinde dönerek, birbirine çarparak, akıntıya kapılmış gidiyor, önüne çıkanı da, insan, eşya ne varsa alıp götürüyordu. Kıyamet anını yaşıyoruz sandım. Kaç dakika dayandım bilemiyorum (Burada Yaşlı Esmer, « Vitamin Dede » aniden ağlamaya başlıyor, yüzünü kameradan saklamaya çabalıyor, kamera izliyor, Yaşlı Esmer, « Vitamin Dede » kendini topluyor ve devam ediyor :) komşularımız yardımımıza koştu, o sırada itfaiye takımı yetişti ve canımızı onların sayesinde kurtardık, yoksa ... » (Yaşlı Esmer yeniden göz yaşlarına boğuluyor).
İnsaniyet ölmediğini gösterdi bir kez daha : Hiçbir şeyi umursamaz, varsa yoksa kendi küçük hayatları, yalnızlıkları, köpekleri ve/veya kedileri denilen yaşlıların, günlük yaşantılarında bir « bonjour »u bile çok gören komşuların birbirinin yardımına koşması önce onları şaşırttı. Yardıma koşanları ve yardımdan yararlananları. Kimse böyle bir insaniyeti beklemiyordu. Ama insaniyet beklenmeyen anda kendini gösterdi. Ah ! Bir de beklenen zamanlarda kendini gösterebilse ! İnsaniyet ! Ah ne olur bize de ugrasa ! Can almak yerine cana can katılsa !