Ben halkın sözüne güvenmiyeceğim de kime güveneceğim. Benim vatandaşım doğru söyler, kimseyi aldatmaz. Benim yurdum insanı yalan, talan bilmez, herşeyi doğru dümdüz çekinmeden söyler. Pazarda gezerken satıcının kulakları yırtarcasına `organik dokates bunlar organik` diye bağırarak sattığı domates için hemen yanına iliştim;
- Nasıl yani, organik domates mi olur ?
diye şaşırtmaca bir soru sordum, adam hiç fitursuz;
- Bu domateste hormonlu gübre kullanmıyoruz, gübre olarak hayvan dışkısı kullanılmakta, bu nedenle bu domates organik ağabey.
- Peki sertifikası var mı?
- Ne sertifikası bey, ben beyan ediyorum ya ben, yetmez miyim sana ?
Adam haklıydı, bu ülkede benim vatandaşımın beyanı yeterli olmalıydı. Ben halkın sözüne güvenmiyeceğim de kime güveneceğim. Benim vatandaşım doğru söyler, kimseyi aldatmaz. Benim yurdum insanı yalan, talan bilmez, herşeyi doğru dümdük çekinmeden söyler. GDO su ile oynanmış elmadan nasibini almamış, armudi şekilli domateslerde eski tat, eski lezzet kalmadığı için, genleri ile oynanmamış domates tohumları ile tarlalara dikilen domates fidelerinden elde edilen domatesler, daha başka bir damak tadına hitap etmekte.
Buna organik domates denilmekte pazarlarda. Yalnız bu domateslerin raf ömürleri çok kısa olmakta ve içleri hemen çürümekte. Gavur, domates tohumlarına öyle bir kültür aşılamakta ki, başka bir domates tohumu o tarlaya girdiğinde, tarladaki domatesler fazla ömürlü olamamakta. Belki bu da bir başka gen mühendisliği.
Ben hala bir Elazığ patlıcanına, Ayaş domatesine ve Çanakkale biberine hasretim. Genleri ile oynanmamış, zararlı haşereler için ilaç kullanılmamış tarla mahsulü sebzeyi ve meyvayı son elli senedir özlemekteyiz. İşte pazarcının söylemeye çalıştığı en önemli gerçek bu , organik tarım mahsulü yenilmesi gerekir.
Diyarbakır’ın Lice kasabası ile Orta Asya’da bulunan Afganistan çok önemli iki mekandır. Bu iki yörede yapılan tarımın, uluslararası ticarette çok önemli bir rolü vardır. Bir de Etiyopya’nın başkenti Adisababa’nın etrafındaki dağlık bölgede yetişen kahve ağaçlarından elde edilen kahvenin önemi bulunmaktadır. Dünyanın başka yörelerinde de aynı doğa koşulları belki vardır .
Bu yüksek ovalarda gündüz ısısı ile gece sıcaklığı arasında çok büyük bir farklılık olduğundan zararlı haşerelerin buralarda fazla barınmaları zordur. Bu nedenle bu yörelerde zırai ilaçlama yapılmaz. Lice’de ve Afganistan’da üretilen uyuşturucu hammadesinde zırai ilaçlama olmadığından, dünya pazarlarında yüksek fiyat ve çok alıcı bulmasından dolayı, revaçtadır. Buralarda
ORGANİK uyuşturucu üretilmektedir.
Amerika’nın Afganistan’dan sonra Diyarbakır’ın Lice kasabasına olan aşırı ilgisi, bu nedenden olsa gerek. Yoksa aynı koşullarda Etiyopya’da yetişen kahveye kimse bakmamaktadır. Brezilya’da yetişen kahveden çok daha lezzetli olan Etiyopya kahvesi alıcı bulmakta zorlanmaktadır. Hani derler ya;
Kahve Yemen’den gelir, bülbül çimenden gelir,
Yari güzel olanın hergün hamamdan gelir,
Kahve güğüm neylesin bülbül çimen neylesin,
Yari çirkin olanın hergün hamam neylesin.
Güneydoğu uyuşturucu pazarında, Kolombiya’ki uyuşturucu tarımı özel ordusu gibi, PKK’nın LİCE’de bir özerlik aradığını düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.