Ankara’nın önemli bir sineması vardı, Büyük Sinema. Kızılay’ın ortasında, getirdiği filmlerle zamanın en güzel eğlence yeri idi. James Dean’in meşhur olduğu ‘Rebel Without a Cause’ adlı filmi de orada seyretmiştim. Hatta Rusya ile Türkiye Milli güreş takımlarının bir tarihte bu sinemada güreş müsabakaları bile yaptığını hatırlarım.
İç mekanın tavanı, halay çeken Anadolu kızlarının renkli resimleri ile süslü idi. Genelde alt kattaki salonda otururduk. Yukarıdaki balkon yerinde film seyrettiğimi pek hatırlamam.
Bu sinemada film gösterime başladıktan sonra gelenlere, yerlerini elindeki lamba ile gösteren Mustafa isimli bir ışıkcı vardı. Bu delikanlı dilsiz ve sağırdı. Yalnız iki kelimeyi düzgün telaffuz etmeyi becerirdi. Birincisi, iki yarı arasında boynuna astığı bir tabla üzerinde sattığı ‘’ Frigo Buzz ‘’ kelimesi idi. Diğeri ise gösteriye geç gelen seyircilere yerlerini gösterip bahşiş almak adına ‘NUMARALAR’ kelimesi idi. Kulakları duymadığı için her an etrafını kontrol eder, kimseyi kırmamaya gayret ederdi. Bu gün hala kulaklarımda onun sesi, aslında bu kelimeyi tam telaffuz etmiyor, fakat sesleri çıkarıyordu. NUMARALAR. Elinde yassı el lambası bir mekik gibi karanlıkta seyircileri oturacakları yerlere götürür, sonra koşarak tekrar kapıya geri dönerdi.
Üniversite günlerimizde çok önemli bir hocadan Symbolic Logic yani Sembolik Mantık adlı bir ders almıştık. Bu derste sadece 0 ve 1 rakkamları ile uğraştık. Hocamız Teo Gurunberg 1.50 metre boyunda ince, narin bir insandı. Yanında her dakika onu kollayan bir eşi vardı. Tina hanım derse hoca ile beraber girer, tahtaya tebeşirle yazı yazması gerektiğinde, Hocanın üzerine beyaz önlüğünü giymesine yardım ederdi. Ders bittiğinde bu önlüğü çıkarıp, hırka giymesini Tina hanım söylerdi. Hoca, Tina hanımın çocuğu gibiydi.
Beni çok severdi. Ben de onu severdim. Sınıfın iyileri arasında olduğumdan asistan kalmam için bir ara teklif de bile bulunduğunu hatırlarım. Bütün uğraştığımız sadece iki rakkamdı, 0 ve 1. Rakkamları çok severdim, ve bunlarla bütün ömrümce uğraştım. Hatta sembolik mantık kullanmayı ve onunla 1 rakkamının 2 ye eşit olduğunu isbat etme adına, denklemlerle çalışıp, matematik bilinci gelişmemiş insanlara, cebiri katarak yanlışı doğru olarak gösterip inandırmak işten bile değildi.
Bu gün hala matematiğe aklı yatmayan insanları, siyasilerin, çeşitli rakkamları kullanarak aldatmaya devam ettiklerini görmek, bilenlere acı gelmektedir. Son 10 senede bazı rakkamların kullanılıp, siyasiler tarafından abartıldığına sizler de şahit olmuşsunuzdur. Türkiye’de imam ve hatip sayısı ile doktor ve öğretmen sayısını karşılaştırdığımızda, aradaki acı uçurumu görmekteyiz. Bir başka önemli bulgu ise yine istatistik rakkamları içinde son 10 senede yapılan cami ve aynı dönemde yapılan okul arasındaki uçurumdur. Bu rakkamları doğrudan söylemektense çarpıtarak söyleyen siyasiler bakın nasıl anlatmakta:
Son 10 yılda yapılan Cami sayısı 7324 . Bununla birlikte toplam 82693 adet camiinin ibadete açık olduğunu görmektesiniz. Bunu inşaa edilen okul sayısı ile karşılaştırmak yerine, topluma şu cümlelerle ifade edilmekte: ‘’ Son 10 yılda 114,105 derslik okul yapıldı ‘’ denilmekte. Kaç adet okul yapıldı cümlesine doğrudan cevap bulamazsınız. Bu verilen değerden yola çıkarak günde iki tedrisat yapan bir Milli Eğitim kurumu ve sınıfları formüle ederseniz, toplamda 2852 okul yapıldığını bulursunuz. Rakkamları iyi anlamayan insanlar için 114,105 rakkamı, çarpıcı etki vermektedir. Camii ile Okul arasındaki uçurum 4472 kurum olarak açıkça görülmekte.
Bu gerçekleri gördükçe ebediyete intikal eden hocamın ‘aptalları her zaman rakkamla aldatabilirsiniz’ ifadesini ve kendisini rahmet anıyorum diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.