Üniversitede ilk senemizde bizim sınıfta sessiz, sakin, kimseyle dialog kurmayan bir arkadaşımız vardı. Her iki ayağı da aksaktı, çocukluğunda geçirdiği bir hastalıktan dolayı yürümekte güçlük çekmekteydi. Koltuk değnekleri kullanmamakta, fakat yürüyüşü kendisini zorlamaktaydı. Kendisi ile arkadaşlığım daha ilk günlerde başlamıştı. İsmi Servet’ti ve Adana, Osmaniye’li olduğunu söylemişti. Ankara’da ise Yenimahalle semtinin girişinde Yapı ve Kredi Bankası’nın yaptırdığı bloklarda ailesi ile oturmaktaydı.
O tarihte okulumuza, Amerika’dan hibe olarak gelen ‘et kamyonları’ olarak nitelediğimiz talebe otobüslerine, İçişleri Bakanlığı’nın önünden biner, okula bu araçlarla giderdik. Dönüşümüzde de bu otobüslerle Büyük Millet Meclisi’nin önüne gelirdik. Servet’le Meclisten Kızılay’a dek beraber yürürdük. O Yenimahalle’ye kalkan otobüslere binerdi ben de yürüyerek eve doğru devam ederdim. Daha sonraları bu arkadaşlığımız yakınlaşarak devam etti. Kimi zaman finallere beraber çalışırdık. Geç saatlerde Yenimahalle’ye otobüs seyrek gittiği için, Servet’lerin evinde ders çalışır, geç vakit eve geri dönerdim.
Kimi zaman gönül işlerini üzerine sohbet eder, kız arkadaşlarımızı konuşurduk. Benim kız arkadaşımdan ziyade onun kız arkadaşını konuşmak daha verimli olurdu. Ne de olsa ben ondan bir yaş büyüktüm. Çok cici bir kız arkadaşı vardı Servet’in, belki biraz da acıma duygusundan olsa gerek, Servet Bahçeli’yi severdi. Servet genelde hiç tebessüm etmez, komik olaylara bile tepkisi olmazdı. Ben ise kahkaha ile gülerken kendisine yan gözle bakar, hani niye bir tepkin yok dermişçesine gözlerimle sorgulardım.
Günler böyle geçmekteyken bir gün kız arkadaşlarımızı tanıştıralım diye düşünmüştük. Kızılay’da bir pastahanede buluşup onları tanıştıracaktık. Nasıl oldu pek hatırlamıyorum amma, Servet’in kız arkadaşı benim kız arkadaşımla birlikte buluşacağımız Bade Pastahanesi’ne beraber geldiler. Servet yekten ’’ Neden beraber geldiniz?‘’ diyerek kız arkadaşını azarlayıp, bizlerin bütün ısrarlarına rağmen, pastahaneden çekip gitmişti.
Servet’in hiç toleransı yoktu ve hiçbir konuya esnek bakmazdı. Servet’in bir de kardeşi vardı adı Devlet’ti. Zaman içinde biz Fizik bölümüne devam ederken, yeni açılan Matematik bölümüne transfer edilmek için başvurduğumuzda, Servet Bahçeli kabul edilerek bölüm değiştirdi ve bizim yollarımız ayrıldı. Servet’in daha sonra Devlet’le birlikte Bahçeli Koleji adı ile Osmaniye’de okul açarak eğitmenlik yaptığını öğrendim. Bir kaç kez telefonla konuştuğumu hatırlarım. Hal hatırdan sonra, ‘’o kızla evlendin mi?‘’ diye soramadım, belki ters bir cevap alırım diye çekinmiştim.
Bu gün ülkemizdeki siyasi arenada duruş sergileyen liderlere baktığımda, kişilerin aile yapısı ile siyasi duruşları arasında çok önemli bir bağlantı olduğunu düşünmekteyim. Erdal İnönü, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Devlet Bahçeli.
Siyasi partilerin başkanları siyasi konularda toplumun düşüncelerini bir baba edası ile mutlaka dinlemeli, benim dediğim dedik, öttürdüğüm düdük diye hüküm yürütmekte direnmemeli diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.