Hayatımızda mutlaka belirli dönemlerde gerçeklerle yüzleşmemiz gerekir. Çocukluğumuz hatta delikanlılığımız dönemlerimizde nerede yanlış yaptığımızı bilmediğimiz zamanlar olmuştur. Geri dönüp yaşamımızı hiç değerlendirdik mi? Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğimiz, sesine ve tonuna hayran olduğumuz bir sanatcıyı yitirdik. Kayahan.
Bir sanatçı, güzel sesli bir insan olarak dinlediğimiz Kayahan`ın yazdığı şarkıların sözlerini hiç düşündünüz mü? Bakın 80 li senelerde yazdığı bir şarkının sözü ne kadar anlamlı :
‘
Allahım neydi günahım ‘ ve devamında söylediği söz ‘
Ben nerde yanlış yaptım ‘
Kayahan’ın bu şarkı sözlerini çok genç yaşlarında söylediğini biliyorum. Tanrıya yalvarıp nerede yanlış yaptığını sormakta. Yaşadığımız ömür içinde hangi dönemlerde bu soruyu kendimize sorarız, bir düşünün benim gibi.
Ben her dönemde hem kendime, hem eşime yaşadığımız bu ömür içinde nerede yalnış yaptığımızı hem sorar, hem de düzeltmek için gereken davranışlar varsa, onları azami derecede uygulamaya çalışırım.
Allah’ım nerde yanlış yaptım?Bu yalnızca bana özgü bir soru olmasa, kendime olan sorumluluğum ve öz benliğime olan saygımdan kaynaklanmasa gerek. Herkesin kendisine sorması gereken bir soru olduğuna inancım tamdır. Bir Başbakan da Cumhurbaşkanı da et ve kemikten oluşan bir yapıya sahip olduğundan mutlaka bir veya belki birçok yerde yanlış yapmıştır. En önemlisi ise, bir davranıştaki yanlışı kabul etmeyen düşüncenin, artarak başka yanlışları da mutlak getirecek olmasıdır. İnsanların toplumda davranışlarını murakabe eden bir kurum bulunmamakta. Varsa, belki mahalle baskısı olarak nitelendirebiliriz. İnsanların yanlışlarını anlayıp düzeltmeye çalışmaları, kemale erme yolunda atılmış olan en önemli adımdır.
Hani devlet içinde yasama, yürütme ve yargı erkleri vardır ya... Aslında bu kuvvetler dengesi geçtiğimiz son 15 senede yok oldu. Şimdi sadece yürütme bulunmakta. Yasama, yürütmenin emrinde olduğu müddetce, hatta yargının sona erdirildiği bir ülkede HUKUK adına söylenecek pek fazla bir şey bulunmamakta. Ekranlarda dinlediğim konuşmacıların dile getirdiği ‘ Yargının yürütmenin emrinde olduğu bir ülkede, Hukuktan bahsetmek abesle iştigal olsa gerek’ demekteler. Ben de aynı görüşü paylaşmaktayım.
Yürütmenin, kendi işlerini tartışmasız, murakabesiz ve sorgusuz icra etmek adına istediği kanunu çıkartmasına YASAMA adını koymaktayız.
Ya Sa Ma veya kanun çıkarma, yapılan her yasal olmayan işler için bir kılıftan ileri gitmemekte. ‘Benim başvekil olarak yaptığım yolsuzluklar için bir kılıf kanuna ihtiyacım var, kabul edin çıkaralım.‘ denildiğinde veto edeceğiniz yeterli oyunuz olmadığı için, bu kanun, bağırsanız da ağlasanız da çıkar mantığı içinde kanunlaşır.
Demokrasi bu mudur?Bence demokrasi bu demek değil, ve de bu konuda benim gibi sizin de aynı görüşü paylaşmakta olduğunuzu düşünmekteyim. Ülke menfaatlerinin şahsi menfaatlerin önünde olduğu ve hatta aklın bütün hırsların önüne geçtiği yerde olmamız gerekir. Çünki katılımcı demokrasilerde muhalefetin hiç bir seferinde sözü geçmeyen bir durumda olmaması gerekir.
Bu bencil davranışlardan kurtulmak için erdemli bir beyine ihtiyaç vardır. Eğer bu da yoksa
‘Allahım Neydi Günahım‘ diye Kayahan’ı anarak bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına...