Çocukluğumda güreş sporunu çok severdim. Genlerden gelme olsa gerek, dedelerimin yörük olduğundan mı nedir bilmem, güreş her zaman benim favorimdir. Çocukluğumda ilgilendiğim spor dallarından en önde geleni olarak her daim güncel kalmıştır. Hatta bir seferinde Ankara, Ulu`da Karpiç`in sırasında Hacı Bekir şekerci dükkanı vardı. Buradan validem şeker sardırırken içeri Yaşar Doğu girmişti.
Bütün dükkandakilerin ‘’Pehlivan Hoşgeldin’’ diye haykırmalarına tanık olmuştum. Bir büyük kutu içinde lokum vermişlerdi Yaşar Doğu’ya. 8 Ocak 1961 yılında Ankara Hastahanesinde vefat ettiğini duyduğumda da çok üzülmüştüm.
Onun güreşini Kemal Deniz’in anlatımı ile radyodan dinlerken, gözümde hep pehlivanı canlandırırdım. ‘Çift paça sarma’ , ‘El ense çekmek‘ , ‘Kle takmak’ gibi tarifleri hem söylerdi Kemal Deniz, hem de nasıl olduğunu açıklardı. O tarihlerde puanlı güreşmekten ziyade hakemlerin verdikleri oylarla güreşçi ya galip gelir ya da mağlup olurdu.
Bunlardan ayrı olarak Yaşar Doğu rakiplerini mutlaka künde ile kaldırıp omuzlarının üzerine mindere yapıştırırdı. Biraz da ağır olduğu için rakip güreşçinin iki omuzunu mindere yapıştırdığı zaman üzerine abanır, belirli bir süre tuttuğu için TUŞ yapardı. Rakip tuş olduğu anda benim sevincim doruğa çıkardı. Kısa boylu fakat çok tıknaz olan Yaşar Doğu gözümde canlanır, ‘Ben bu güreşçiyi gördüm’ diye sevinirdim.
O senelerde birçok dünya çapında güreşçi vardı. Celal Atik, Gazanfer Bilge, İsmet Atlı gibi sporcular tarihe geçmiş insanlardı. Daha sonraları kurallar ve kaideler değişip güreş sporu başka koşullarda yapılmaya başlandı. O tarihlerden sonra bu spora olan ilgim de azalmaya başlamıştı. Türk güreşçileri dünya sporunun kas gücü dengesinden ziyade, teknik yoğun spora yönelmesi sonrası minderlerde zayıf kalmaya başladı.
Bu düzenlenmeden sonra güreşte her hareketin bir puanı olması kural olarak ortaya konuldu. Bir başka deyişle puan getirecek oyunlarla maç kazanılmaya başlanması ile güreşin seyrine ilgi azalmaya başladı. Tuş olma haricinde yapılan hareketler artık çok sınırlı kalmaya başladı. Ters künde, salto gibi yapılması çok riskli hareketlerden güreşçiler kaçtığından, maçı seyretmek pek ilginç olmamakta. Ben hala o eski günlerdeki güreşi aramaktayım. Şimdilerde ise güreşçi tek ayağa dalıp, rakibini mindere indirdikten sonra bir hamle ile rakibinin arkasına geçince iki puan almakta.
Diğer güreşçinin de minderde başka puan vermemek için minderin kenar çizgisini aşıp ayağa kalkmak için çaba sarfetmesi, kediden kaçan fare görünümündedir. Birisinin kovalamakta, diğerinin ise kaçmakla zaman tüketmesi, güreşi seyir edilecek spor dalı olmaktan çıkarmaktadır.
Bu günlerde güreş sporu ile siyaset arenasının kıyaslanmakta olmasını üzülerek seyretmekteyim. Siyaset arenası da bir güreş minderine benzetilmekte. Bir farkı ise arena minderinde güreşen sadece iki güreşçi değildir. Burada çok güreşçi birbirleri ile bir minderde aynı anda güreşmekte. Bütün güreşçiler yeni kurallar çerçevesinde güreşip, puan alma yarışında bulunmaktalar. Hepsi birbirinin arkasına geçip iki puan alma sevdasında.
Geçtiğimiz günlerde bölücü terör örgütüne dayalı bir partinin kurgulanmış bir şekilde, mücadelelerinde silah kullanmama kararı almalarını ilan etmelerinin olumlu karşılanmasını, bir başka parti tarafından da endişe ile izlenmesini seyrettik. Telaffuz edilen eylem konusunda bazı konuların belirsizliğini koruması, ihtiyatlı olunmasını gerektirmekte. Bu ilan bir siyasi parti için puan toplarken, iktidarda olan başka bir parti tarafından endişe ile karşılanmakta.
Hele kendisini siyasi partinin Cumhur’u olarak gören kişiyi çok tedirgin etmekte. Hatta ‘ hele söylediklerini icra etsinler de görelim’ diyebilecek kadar taraf tutmasını endişe ile izlemekteyim.
Milletvekili Seçimleri arifesinde her partinin bir hareket veya bir çalımla, diğer partinin arkasına geçip iki puan alma sevdasında olduklarını izlerken, aç-açık kalan, ezilen halkın bu puan toplamayı ekranlardan, kendi hallerini unutarak seyretmeleri ibret verici diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.