Kim ne derse desin bu ülke vatandaşlarının bilmediği ve hatta ‘’ Devlet Sırrı’’ adı altında öyle olaylar olmakta ki, hakikati öğrenseniz dudaklarınız uçuklar. Bütün olayların odak noktası olan Milletvekili seçimlerinin yaklaştığı bu günlerde, olağan üstü konular gündeme gelmekte. Uzun müddet şimşekleri çeken bir istihbarat örgütünün başı, seçimler arifesinde görevinden istifa ediyor.
İsveç’te, bugün hala benim için terör örgütü olan PKK ile içli dışlı olan istihbarat kurumunun başındaki başçavuş emeklisi zat, seçim süreci başlarken görevinden ayrılıyor.
Bu görev için zaten yeterli olmadığını kendisi de gördüğünden görevini bırakmış olduğuna inanmaktayım. Bu kurumu sevk ve idare etmenin bir kurmaylık gerektirdiği aşikar. Benim ülkemin birçok kurumu gibi bu kurumun da bazı çivilerinin oynadığına inanmaktayım. Terör örgütü ile kol kola yürüyen bir kurumun başı, eski SerVekil’in görev değişiklik geçiş döneminde, yeni atanan SerAtaman ile uyum sağlayamadığından olsa gerek, görevi bırakmıştır. Hani Fidan, HDP kanadından bile milletvekili adayı gösterilebilir diye düşünmekteyim. Hatta neden olmasın? Her iki tarafın da en ince taraflarını bildiği muhakkak. Bundan daha iyi bir aday nereden bulunur?
Bir başka senaryo ise istifa eden istihbarat başkanın iktidar partisinden aday olma ihtimali. Bu doğru bir düşünce olmayabilir. Küçük İşlerin muzaffer kişisi Küçük Kral’ın, arada sırada meydanlarda kargalara bağırıp çağırması sırasında, kantarın ibresi taşınca, başkaları bu durumu düzeltmeye çalışmakta. Ayrıca Küçük Kral’a bağlı kurumun Cumhur Başı tarafından da komuta edilmesinin, sisteme iki başlılık getirdiği muhakkak. Nereden baksanız bir kuruma iki kişi hükümdarlık etmeye kalkarsa, filler tepişirken meydana gelen toz dumanda fareler ezilir.
Bu seçimlerin birçok konuya gebe olduğunu düşünmekteyim. Memlekette şenlik var. İstifa eden edene. Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi tüzüğünde bir maddenin, fasılasız milletvekilliğini engellediğini bilmekteyiz. Bu nedenle kimler gidici kimler kalıcı bu gün bile belirsizliğini muhafaza etmekte. Parti kurucularının başında bulunan birçok ismin, gemiyi terk eden kaptanın parti listelerine etkili olup olmayacağı bile şüpheler içinde.
Bir başka konu olan Başkanlık sisteminin bu seçimde vücut bulmasının uzak bir ihtimal olduğunu izlemekteyim. Fakat en önemlisi, bir meclise vekil olarak seçilip giren insanların kürsüden yaptıkları yemini düşündükçe, nasıl olur da yemin eden vekiller, mevcut anayasayı değiştirecekler diye düşünmekteyim. Kürsüde yapılan yeminin cümlesinde:
‘’Anayasaya Sadakatten Ayrılmıyacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim‘’Bu yeminden sonra da Anayasayı değiştirmek için ellerinden geldiği kadar gayret sarf edecekler. Hem sadakat yemini, hem yeni anayasa nasıl olacak, hatta bütün halkın menfaatinin korunduğu bir anayasayı siyasetçiler mi yapacak, yoksa Anayasa hukukçuları mı? Halkın yüzde 92 sinin kabul ettiği bir anayasayı değiştirmek için bence yüzde 93 e ihtiyaç olsa gerek.
Bazı vekillerin, cepleri dolduğu için tekrar seçime girmeme kararı verdiklerini mutlulukla okuduk. Siyasetin bir ülke için meccanen yapılması gerekir.
‘’ Seçim sürecinde ben çok para harcadım bunu çıkarmam gerek ‘’
felsefesi ile siyaset yapıldığında, yolsuzluk kaçınılmaz olmakta. Bizlerin ise bu dişli çarkın arasında ezilen halk olarak seyretmekten başka katkımız olmadığını düşünmekteyim.
Bu günlerde, Cumhur Başı’nın Afrika’yı keşfettikten sonra, Güney Amerika ülkelerini ziyarete çıktığını seyrettik. İlk durağı 1490lı senelerde bulunan ve Christopher COLOMBUS’ un ülkesi olarak adlandırılan KOLOMBİYA. Toprak olarak büyük, 46 milyon nüfus olarak ise orta büyüklükte bir ülke olduğunu bilmekteyiz.
Bu ülke bütün dünyada iki konuda önemli bir yer işgal eder. Birincisi kara para aklanan ve yolsuzluğun en fazla kol gezdiği bir ülke olarak bilinir. İkincisi ise dünya uyuşturucu üretiminde en önde gelen ülkeler sıralamasında olması dikkati çeker de, Hazret bu ülkeye neden gitti diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.