|
|
HASS...Kategori: Ayorum Güncel | 4 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 10 Şubat 2008 01:45:13 'Hass' Almanca nefret demek. Geçtiğimiz Pazar günü Almanya'nın Ludwigshafen kentinde beşi çocuk, Gaziantepli dokuz Türkiyeli göçmenin ölümüne yol açan bir yangın çıktı. Polisin açıklamasına göre zemin katında Türk Kültür Merkezi bulunan binanın duvarında iki tane 'Hass' yazısı varmış ve sözcüğün sonundaki iki 'S' harfi Nazilerin SS'i biçiminde yazılmış.
Bildiğimiz gibi SS, Schutzstaffel (koruma mangası) adının kısaltılmışıdır. 1925 yılında önce Hitler’in korumaları olarak kurulan örgüt daha sonra Gestapo adıyla bilinen Alman Gizli Polisini de yönetmeye başlamış ve Alman askerinin bile çekindiği, katliamları düzenleyen bir korku aygıtına dönüşmüş. İki kız çocuğu bir adamı binayı tutuştururken gördüklerini söylemişler. 11 aylık bir bebeğin üst kattan aşağı atılırken çekilen resmi tüm dünya basınında yer aldı. Onur adlı bebeği aşağıda bekleyen polise atan dayısı çaresiz kaldığı için bunu yaptığını söylemiş. Bebek kurtulmuş. Ama engelli Kamil’i karısı Hülya yanan binadan kurtardıktan sonra iki çocuğunu kurtarmak için tekrar binaya girmiş, fakat ne kendisi, ne de iki çocuğu kurtulabilmiş. Dokuz ölünün yanısıra 60 ta yaralı var. Bild gazetesine göre polis 2006 Ağustosunda binaya bir kaldırım taşı fırlatıldığını ve iki petrol bombası atılarak kundaklanmaya çalışıldığını açıklamış. Bugünlerde Almanya’ya resmî bir ziyarette buluna Başbakan Erdoğan "Bütün kurbanların Türk olduğu bu olayda kasit olması ihtimali bizi çok endişelendiriyor. Bu üzücü olayın gerçek nedeni umarız ki yabancı düşmanlığı değildir” demiş. Yangının Neo-Naziler tarafından çıkarıldığı henüz kanıtlanmış değil. Soruşturmalar devam ediyor. 1993’te yine Almanya’da, Solingen kentinde bir takım Alman gençleri tarafından çıkarılan yangında beş Türk kadın ve çocuk ölmüştü. Birçok kişi Almanya’da yaşayan 3-4 milyon Türkiyeli için “Almanya’nın yeni Yahudileri” terimini kullanıyor. Yabancı basında “xenophobia” sözcüğü kullanılıyor. Bu, “yabancılardan duyulan korku” demek. Xenophobia, “Hass” ile aynı şey değil. İnsanlar genel olarak bilinmeyenden, kendilerine yabancı gelenden korkarlar. Peki nedir bu korkuyu nefrete dönüştüren, masum insanların yakılmasına giden yol? Bireysel düzeyde kötülük gördüğümüz birinden nefret edebiliriz. Nefretin kaynağı kıskançlık ta olabilir. Şu veya bu biçimde sizden daha başarılı olan, daha akıllı, daha zengin olan kişiye duyduğunuz kıskançlık kolaylıkla nefrete dönüşebilir. Bu bile insanın sağlığına zararlıdır. “Keskin sirke küpüne zarar” sözü öfke için söylenmiş ama nefret için de benzeri bir söz var: “Nefret asit gibidir. Üstüne dökülen şeyi yok ettiği gibi içinde tutulan kabı da yok eder”. Bireysel açıdan bile nefretin kimseye yararı yok. Peki, hiç tanımadığı insandan, salt Türk diye, ya da Alman diye, Yahudi diye, Ermeni diye, kısa boylu, uzun boylu, mavi gözlü, kara gözlü diye nefret etmek nasıl oluyor? Alman yazar Hesse şöyle diyor: “Bir insandan nefret ediyorsanız, o insanda kendinizde bulunan bir özelliği gördüğünüz içindir. Kendimizde bulunmayan birşey bizi rahatsız etmez”. Eşcinsellere yönelik saldırıların saldırganın kendisinde eşcinsel eğilimler bulunduğu ve bunu bastırmaya, maskelemeye çalıştığı için olduğunu bugün herkes kabul ediyor. Almanya karanlık geçmişinden ötürü ırkçılık konusunda belki birçok ülkeden daha duyarlı bir ülke. Her ülkede olduğu gibi orada da arada bir çıkan ırkçı politikacılar ırkçı söylemlerle prim yapmaya çalışsalar da yasalar bu konuda oldukça katı. Politikacılar kendi başarısızlıklarını yükleyecek şamar oğlanları aradıklarında ya da bizim sabık Başbakan misâli biraz daha fazla oy almak uğruna ırkçı söylemlerden medet umabiliyorlar. Ama politikacıları eleştirmenin yanısıra Solingen’de, Sivas’ta insanları yakarak öldüren yaratıkların kafa yapısını anlamamız gerekiyor. Binadan atılan küçük bebek Onur’un resmi kadar kafamda yer eden bir görüntü daha var. Müslüman bir ülkede şu veya bu şeriat hükmüne aykırı davrandığı iddiasıyla taşlanarak öldürülen bir kadının katiller tarafından çekilen videosu. Azgın bir güruh ortalarına aldıkları kadını taşlıyor ve en sonunda da –işi sağlama almak için- kafasını kocaman bir kayayla eziyorlar. Sonra da kadının açılan eteklerini –herhalde abdestleri bozulmasın diye- özenle kapatıyorlar. Daha 1923’te Halide Edip “Vurun Kahpeye” romanında şehvetten gözü dönmüş ticanilerin “kedi erişemediği ciğere mundar der” misali genç bir kadını nasıl öldürmek istediklerini pek güzel anlatmıştı. Solingen’de beş kişiyi yakan Alman gençlerinin ruh hali neydi? Ludwigshafen’de –eğer sorumluları Neo-Naziler ise - bunların kazınmış kafalarından neler geçiyordu? Darlinghurst’te eşcinselleri hastanelik eden, Cronulla’da Ortadoğu görünümlülere saldıran, Türkiye’de Alevilere saldıran, yakan, öldüren yaratıkların ruh hali neydi? Akla iki şey geliyor. Birincisi –bilinçli olmasa da - “o haklıysa, doğruysa, ben haklı ve doğru olamam” ile ifadesini bulan güvensizlik. “Kendi doğrularımı korumak için bunları dayatmalı, gerekirse öldürmeliyim” sapkınlığı. Hele kendi doğrularının mutlak doğrular olduğu şu veya bu dogma ile küçük yaştan kafalara yerleştirilmişse... Orta Çağda da Hıristiyan kilisesi insanları diri diri yakıyordu. Çünkü mutlak doğru onlarındı, farklı görüşler tehdit oluşturuyordu. “Tapınak şövalyeleri”nin reisi yakılırken bir yandan da onların varlıklarına el koymak amacı vardı elbette. İkincisi de beylik deyimiyle –bir baltaya sap olamamak”. Bu türden her örgüt bilir ki adam toplamak için en verimli ortam toplumda ezilmiş, umutsuz, verimsiz, cahil takımıdır. Kendisi birşeyler üreten insanın nefrete ayıracak zamanı ve enerjisi yoktur. Çünkü nefret, nefret edeni yer, bitirir. Almanya’yı kınarken, çuvaldızı kendimize batırmayı da unutmayalım.
YorumlarMunevver Gencer
{ 02 Haziran 2008 05:00:18 }
Cok guzel yazmissin.
Hidayet Ceylan
{ 13 Şubat 2008 04:35:23 }
Dunyanin heryerinde irkci dusunceye sahip kisiler var ve dusunce yapilari birbirine cok benzer. Ana vurgusu kendi irkinin ustunlugu ve diger irklarin asagiligi uzerine kurulu bu dusunce kendinden olmayanlara dusman gozuyle bakar. "Turk'un Turk'ten baska dostu yoktur." gibi.
Simdi su canalici soruyu sormak gerekir; Biz ne kadar irkciyiz? Bilerek yada bilmeyerek irkciliga ne kadar destek veriyoruz? Bir insan Yahudi'ye karsiysa bilin ki size de karsidir. Cunku dunyaya irkci gozlukle bakmaktadir. Ve irkci gozlukle bakan ancak irkci gozlukle bakani gorur. Isin ikinci yanida Turkiye basbakani RTE, yangin nedeniyle Almanya ya gidiyor ve incelemelerde bulunuyor. Bunda yadirganacak bir yan yok. Ama ne yazikki Madimak'ta yakilanlari gormezden geliyor. Yada koyleri yakilarak issiz,assiz, umutsuz birakilan Kurtleri gormezden geliyor. Bunu yapan insanlarin ruhsal sagligi yerinde midir? Bunu nasil aciklayacagiz? Bana gore bu toplumda yasayan bireylerin hayatlarindan bagimsiz olamaz. Aile ici siddetin yogun olarak yasandigi aileler kendi siddetlerini gormez ama baskalarinin yaptigi kucuk seyleri bile gorurler. Bizim geldigimiz topraklar olan Turkiye de de aile ici siddetin yogun olmasi nedeniyle ulke icindeki katliamlar, haksizliklar hep hasir alti ediliyor. "Kol kirilir, yen icinde kalir." deyisi bunun bir yansimasi olsa gerek. Bunun sonucunda sadist yoneticiler ve mazophist yonetilenlerin sayisi artiyor toplumumuzda. Cocuklugumuzdan baslayip bizi cocuktan katil yaratmaya getiren surecleri sorgulamadikca toplumda siddetin dahada artacagini dusunuyorum. Sevgi, baris ve dostlukla Hidayet Ceylan zeitoun athour
{ 11 Şubat 2008 04:53:32 }
Gun her zaman oldugu gibi biri diyerinden ilginc yazilarini okuyorum.Toplumun bagnaz uclari ne kadar kinci, dar goruslu, ykici olduklarini gozler onunde seriyor. Bunu yapan insanlarin baskalarina ne kadar lolay alet olduklarini da tarihimizden ve alman tarihlerinden ornekler vererek anlatiyor
Aklima Freud'un anlatmaya calistigi baba katili geliyor. Orada En kuvvetli genc babayi oldurup onun sahip oldugu kadinlari ele gecirmek isteyi yatiyor. Ama Nazilerde yorum baskadir. Onlara gore kendinden asagi insani yok edersen ustun insan yaratabilirsin gibi mantiksiz akla ve bilime sigmayan bir dusunce yapisi. Bilmiyorum Nazileri kendi mantiklari cercevesinde dahi anlamak ta zorluk cekiyorum Zeitun nadir akoren
{ 10 Şubat 2008 09:45:56 }
Hezeyan yuklu bir toplum karakteri ciziyor da olabiliriz veya ben oyle dusunuyor da olabilirim. Ama demek istedigim o ki Turk kamu oyu ve ozellikle cok etkili bir secmen sayisina hakim Almanya Turkleri olarak Turban simgesi altinda anayasal yapiyi kokunden degistirmeye yonelik seriatci mucadele surerken insanlarin gundemine cok etkili bir perdeleme unsuru olarak tezgahlanmis ve kullanilmaya cok musait nazi cilginlarina ihale edilmis bir faaliyet de olabilir mi diye dusunmeden edemiyorum. Cunku show amacli olduguna inandigim Erdogan in Almanya seferi Turban yasasi oncesinde bana biraz enteresan geldi. Bu arada memlekette - 30 larda yasam mucadelesi veren ve aclik siniri olarak ifade edilen 2000.- ytl lik gelirin oda biriyle yasamak zorunda kalan onbinlerce vatandas doguda donarak olme tehdidini yasarken degil basbakan bir milletin vekili bile kilini kipirdatmazken bu Almanya ziyareti biraz kuskulu geldi. Kaygim sizleri huzursuz kildiysa ozur dilerim...
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|