|
Hak ve AdaletKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 28 Ocak 2015 03:00:05 Hani derler ya ‘’sene 1998, aylardan Ocak, hem de günlerden 16 Pazartesi, mevsimlerden kış olduğundan soğuk bir Ankara günü idi’’. Kanımca sohbetin böyle başlaması gerekir. Milli Selamet Partisi uzantısında kurulan Refah ve Fazilet Partileri zaman içinde açılan davalarla kapatılmaktan kurtulamamışlardı.
Genel Başkanları Necmettin Erbakan ile düşünceleri paralellik arzetmeyen Kayseri Millet Vekili Abdullah Gül, Ankara’da Turan Güneş Bulvarı üzerindeki 51 numaralı sitede 5 numaralı villayı tutar. Villanın kapısına koyduğu tabelada ise ‘’Politikalar Araştırma Merkezi‘’ gibi bir şey yazar. Siyasi hayatında, Necmettin Beyden ayrılışı o tarihlere rastlar. Kendi düşünceleri doğrultusunda bir siyasi akım geliştirmeye başladığı dönemlerde, bu siteye en fazla gelip gidenler arasında Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, Salih Kapusuz ve Bülent Arınç, Sayın Gül’e gerekli desteği vermekteydiler. Abdullah Gül’ün bindiği koyu renkli Mazda arabası her gün öğleden sonra yukarıdaki adrese gelirdi. Ne kadar ilginç tesadüftür ki 1 numaralı villada Doğru Yol Partisinin ‘’ Siyaset Geliştirme Bürosu ‘’ bulunmakta idi. Kimi zaman sarışın kadın Tansu Çiller siteye geldiğinde refakatci araçları ile koruma araçları siteye doluşur, site sakinlerini tedirgin ederdi. Bu parti uzantısı büroların siteden uzaklaşması yönünde site yönetimi, yasal girişimlerde bulundular. Bu iki büro yetmezmiş gibi 9 numaralı villada Kürdistan Demokratik Parti bürosu açılması, site sakinleri için bardağı taşıran son damla oldu. Bardak bu damla ile de yetinmemiş, Yeni Türkiye Partisi adı altında İsmail Cem’in kurmaya çalıştığı hatta Kemal Derviş’in de ilk dönemlerde sıklıkla ziyaret ettiği yer, bu sitenin 1 numaralı bloktaki 1 nolu dairede kurulan parti bürosu idi. İşte kıyamet bu dönemde başlamıştı site sakinleri istisnasız bütün siyasi büroların tahliyesi için mahkemede dava açtı. Konuyu sosyal boyutunda inceleyen Doğru Yol Partisi yönetime bir yazı yazarak ‘’Partimizin mevcudiyeti sizlere rahatsızlık veriyorsa, biz burayı terk ederiz’’ diyerek sitedeki yerlerini boşaltmışlardı. Bu arada siteye Abdullah Gül’ün bürosuna, çeşitli illerden destekleyici insanların gelmeye başlamaları , sitede yaşamayı zorlaştırmaya yeter. Onlarca araç site içinde bir kaos yaratır. Bu arada yeni oluşan parti için bir isim ve birde başkan arayışını sürdüren Abdullah Gül, partisinin adını Adalet ve Kalkınma Partisi koyar ve bir başkan arayışına çıkar. Birçok isimle konuşur. Hatta Kayseri için çok önemli olan kişilerle de konuştuğunu bilmekteyiz. Zaman zaman Nazlı Ilıcak gibi hem siyaset sahnesinde, hemde gazetecilik mesleğinde önemli yerde olanlarında uğradığı yer olur, Turan Güneş Bulvarı 51 numaralı site. Adalet ve Kalkınma Parti başkanlığı için temas edilen son kişi Recep beydi. Hem Recep Bey hem de Melih Bey önemli şehirlerin belediye başkanlıklarını işgal etmekteydiler. Tercih Recep Bey’in yönünde olunca, parti başkanı olarak siyasi yasaklı durumu bulunması, Türk Siyasi tarihine geçer. Kuruluşun hemen akabinde parti merkezi Balgattaki Ceyhun Atıf Kansu caddesindeki binaya taşınır. Bu siyasi oluşumun başına Recep Bey yerleşir. Öyle bir yerleşir ki, önce iktidarı ele geçirirler, daha sonra önlerindeki bir çok engeli aşama aşama yok ederler. Erbakan’ın dediği gibi ‘ Kanlımı olacak Kansız mı bilinmez’ tarifi yavaş yavaş gerçekleşir. Bir büyük engel vardır önlerinde, o da hukuken siyasi yasaklı olan Recep Bey’in durumu. Nasıl olur da düzeltilir?. Bu dönemeçli yolda bir vatansever aranır. İşte bu dönemde çok önemli bir Muhalefet Partisi Başkanı Vatansever olarak ortaya çıkar ve ‘’İktidar Partisi Başkanının yasaklı olması beni yürekten yaralar, verin bir önerge destekleyelim‘’ diyerek, yasaklı parti başkanın af edilmesine ön ayak olur. İşte bundan sonra partinin psikolojik olarak Adalet ve Kalkınma Partisi olan adı bırakılarak, AK parti olarak kabuk değiştirir. AK olunca bir partinin adı, her şey tertemiz zannedersiniz amma, ülke siyasi bir deformasyona uğramaya başlar. AK adı altında temiz olmayan birçok icraatın merkezi olmaya başlar. Bu kadar yozlaşmış bir siyasette yine iktidarda kalmak başarı olarak bilinir. Hani Aziz Nesin ustanın dediği gibi ‘’Benim ülkemin yurdum insanının %70 aptaldır’’ . Bu sözü biraz ağır, biraz da aşağılayıcı olarak düşünsek de, bu cümlede gerçek payı var mı, onu incelememiz gerekir. Adamı aç bırak, açık bırak üşüsün, sonra oylarını almak için bir paket makarna, bir paket un, bir çuval kömür verince, benim yurdum insanı dört senede bir gün mutlu olunca, oylarını bu partiye vermesi doğaldır. Onları da kınamıyorum. Ama bu ülkenin doğru yönetilmediği bir gerçek. Bir sene evvel ortaya çıkan ve yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı konularda Meclis Araştırma Komisyonu tarafından kuşa dönüştürülen ‘soruşturmaya gerek yoktur’ kararını, Meclis Genel Kurulu 245 e karşı 255 oyla tasdik ederse, vicdanların rahat olmadığı anlaşılır. İsminin başında AK olması ile bir partinin her konuda sütten çıkmış AK kaşık olmadığını aydın toplum görmekte. Toplum vicdanın9n bu sonucu çok iyi değerlendireceğini düşünmekteyim. Bir parti başkanının hukuken af edilmesine ön ayak olan zamanın muhalefet parti başkanının ülkemizi ne kadar kötü bir karanlığa ittiğine şahit olmaktayız, AK deyince her şey beyaz olmamakta, bir gün gelecek ‘ak’ lanan bu kişiler de kanun önünde hesap verecekler diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|