Her insanın çocukluk yıllarından başlayarak matematik ile mutlaka tanıştığına inanırım. Çocukken bakkala, manava gönderilip, bir kaç bir şey almış, hatta kaç kuruş ettiğini sormuşsunuzdur. İlkokulda bir hocam vardı, ders anlatırken “Çocuklar, bu derslerden evvel, önce matematiği öğrenmeniz gerekir. Hayat bu matematik etrafında dolanır.” derdi.
Aslında yaşadıkça hepimiz görmekteyiz, matematik insanın yaşam sürecinde kullandığı en önemli bir bilim. Matematik bilmiyorsanız yaşamınızda büyük eksiklik oluşur. Sadece matematikle kalsa iyi, hatta geometriyi de bilmek gerekir.
Geometri ile ilkokuldan sonra tanıştık. Ortaokulda hangi öğretmenin bize geometriyi okuttuğunu kesin olarak bilmemekle birlikte, kitabımın köşesine Mathews diye işaretlediğimi hatırlarım. Geometri denilince aklıma hemen Euclid, Pythagoras gibi önemli değerler gelir. Hani bir dik üçgenin dik açısındaki iki kenarının karelerinin toplamı, uzun kenarın karesine eşittir teorisi, benim en çok sevdiğim teoridir.
Hatta bütünü oluşturan parçalar hiç bir zaman bütünden büyük olamaz gibi cümleler beni hep etkilemiştir. Bu nedenle Pythagoras’ın hayatını okumaya merak saldım. Pythagoras hakkında 600dan fazla kitap yazılmış. Çeşitli kitaplardan elde ettiğim bilgileri, bir küçük klasörde birleştirdim. Aslında Pythagoras’ın hayatı, incelenmesi gereken bir felsefeyi içermektedir. Kendi felsefesinin doğrularını içeren bir yapı olan bu akım, birçok araştırmacı tarafından incelenip kitap yazılmıştır. Hiç bir dinin ortaya çıkmadığı bir dönemde yaşamış bulunan bu ünlü alimin hayatı ve ortaya koyduğu ahlak kuralları ile o dönemlerde çok saygın bir gelişimin önderliğini yaptığını okumaktayız.
MÖ. 590 senesinde doğduğu söylenen Pythagoras’ın, Grek medeniyetinde çok önemli düşünürlerden ders aldığını bilmekteyiz. Pythagoras yaşamı boyunca Mısır’ı incelemiş, hatta Zerdüşt akımından etkilendiği söylenir. 12 yıl Babil de yaşadığı da söylenen bu ilim ve ahlak alimi, kendine bir sistem kurmak için önce GREK, daha sonra Cratona şehrine gelir yerleşir. Daha sonra ahlak kuralları içeren bir mabet sistemi yaratan alim, zaman içinde ülkeye hükmetmeye başlayınca, ülke yöneticileri ve bilhassa çok tanrılı din sisteminin rahipleri, Pythagoras’a karşı çıkarlar. Meydana gelen kaosta, ahlak sistemine karşı çıkanlar, sistemi yok etmeye çalışmıştır. Hatta mabetlerini yerle bir edip, yaktıkları söylenmektedir.
Bu akım devam etmiş olsaydı ne olurdu? Pythagoras peygamber mi olurdu yahut dünyaya ahlak dini mi yerleşirdi bilinmez, amma mutlaka ilk KURALLI ahlak dini olurdu diye düşünmekteyim. Daha sonra Eflatun’un da, bu sistemin etkisinde kalan düşünürler arasında olduğunu biliriz.
Geometri denince de birçok konu gelir aklıma. Daire, çizgi, iki boyut, üç boyut, hatta 4 boyutta bu gün itibari ile iyi incelenmesi gereken sözler olduğuna inanmaktayım. Bir noktaya eşit uzaklıkta olan noktaların meydana getirdiği şekil, DAİRE, olarak tarif edilir. Başka şekillerin anlatımının da kelimelerle ifade edilmesi mümkün olur mu bilmiyorum.
Bir doğrultuda noktaların meydana getirdiği şekil ise bir doğruyu ifade eder. Hatta bir birine eşit uzaklıkta bulunan ve sonsuza dek kesişmeyen doğrulara PARALEL denir, diye ifade edilen bu cümle, bu günlerde siyasi gündemi oluşturmakta. Bir birine aynı uzaklıkta noktaların meydana getirdiği çizgi, sonsuza kadar kesişmezse paralel çizgi meydana gelmiş olur. Bu aynı zamanda düzlem olarak, yani iki boyutta ifade edilip, bir birini kesmezse, paralel düzlem diyebiliriz. Fakat bir yapının paralel olmasını nasıl izah ederiz, bilemiyorum, ancak yapı denilince üç boyutun ortada olması gerekir ki geometride bu ifade doğru değildir. Bu ifadeyi yanlış kullanmak ise cehaletten olsa gerek diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.