Türkiye'deki Yahudi cemaatinin yayın organı Şalom'un yazarlarından Mois Gabay bugünkü köşe yazısında Türk Yahudileri'nin ülkeyi terk etmekte olduğunu yazdı. Kendiside Yahudi asıllı Türk olan Mois Gabay, "Türk Yahudileri gidiyor mu?" başlıklı yazısında Yahudi cemaatinin gençlerinin yüzde 37'sinin üniversite eğitimi için yurtdışına gitmeyi tercih ettiğini yazdı.
Yazısına "Sevgili kardeşim, şimdi sana anlatacaklarımı dikkatle dinle" çağrısı yaparak bağlayan Gabay, Yahudi cemaatinin gençlerinin sessiz çığlığına kulak verilmesini istedi.
HİÇ DE BU KADAR BASİT DEĞİL!
"Son zamanlarda sık sık duymaya başladığımız antisemit söylemler, dinimize, kutsalımıza edilen hakaretler bir özürle unutulup gider diye düşünebilirsin, ama birçoğumuz için bu durum hiç bu kadar basit değil" diyen Gabay yazısına şöyle devam etti:
"Sözü çok uzatmayacağım, sayısal veriler şimdilerde aksini söylese de sana günlük hayattan somut örnekler vereceğim.
Mesela “Yaratıcı ortamda üretken bireyler yetiştiren” sevgili okulumuz mezunlarının bu sene yüzde 10’u, cemaat genelinde de lise mezunlarının yüzde 37’si bu yıl eğitimine yurtdışındaki üniversitelerde devam etmeyi seçti. Yüzde 37’lik oranın yüzde 24’nün Kanada ve Amerika’da eğitimi seçtiği düşünülürse beyin göçünü daha iyi anlayabiliriz. Okulumuz gençlerinde başvuranların çoğunun yurtdışından kabul görse de burada kalmayı tercih etmesi dışında, genelde yüzde 20’lerde kalan yurtdışı eğitim oranının bu yıl neredeyse iki misli arttığını görmekteyiz. Bu gençlerin mevcut ortamda yüzde kaçlık bölümü geri gelecek bunu da zaman gösterir.
Gelelim benim yaştaki, hani şu genç profesyoneller dedikleri ister holdingde, ister patron şirketinde çalışan geleceğin ebeveynlerine… Geçtiğimiz hafta iki ayrı ortamda yakın dostumla muhabbet ederken konu dönüp dolaştı ileride yaşamaya yönelik farklı ülke arayışlarına geldi.
Sohbetimizde arkadaşım “Zaten kimliğimizi saklamak zorundayken, dayatılan bu yeni hayat tarzında çocuğunu büyütmek istemediğini ve Kanada, Panama, Avustralya gibi alternatifleri araştırmaya başladığını anlattı.
Bir sonraki gün, bu kez tekstil mefruşat ile uğraşan başka bir dostumun yanına uğradım. Unkapanı’nda iki Yahudi esnaf kalmışlardı. Duyduklarım daha da içimi ürpertti. Dükkânlarının hemen yanındaki mescitten her cuma namazı sonrası İmam Efendi tarafından verilen vaazı anlatmaktaydı. “Yahudiler mikser gibi tüm dünyayı karıştırırlar” tarzı antisemit açıklamaları ile tanıdığımız Cübbeli Ahmet Hoca’nın müritlerinden olan imamın cuma namazı sonrası alenen halka “Yahudi-Hristiyan ile dostluk yapmayın” çağrısını boğazı düğümlenerek dinlemekteydi dükkânından bu genç tüccar arkadaşım.
Geçtiğimiz günlerde sevgili Mario Levi’nin hatırlattığı “Günün birinde bu ülkeyi terk edebilirim” sözü hiçbirimiz için artık uzak bir ihtimal değil ne yazık ki.
Tahammülsüzlük, antisemitizm gittikçe hayatımızın içine daha da yerleşmiş durumda, zaman geçtikçe alışmaya başlıyoruz. Çocuğunu dilediği gibi büyütüp, yetiştiremeyeceğini düşünen ve durumu olanlar alternatif aramaya başlamış. Geride kalanlar, buradan başka Vatan olmadığının bilincinde gittikçe küçülen bir umut taşıyor.
Peki ya ben?
Çoğu kez sokakta, takside “Siyonist” kılıfı altında Yahudi’ye hakareti reva gören birçok muhabbete şimdilik kulaklarımı tıkayıp, burada kalmayı yeğliyorum. Sayıca az da olsa geniş toplumda ses getiren ustalarım, bana umut veriyor. Biliyorum zamanla o şimdilerde susan azınlık bir gün yine “Yeter, artık buramıza geldi!” diyecek.
Ey bir zamanlar Ada’da, Moda’da, Şişli’de, Suadiye’de Yahudi komşularımız, bize borekitas yapan Madam Sara’lar, Raşel’ler vardı diyen sevgili kardeşim. Bu topraklarda ilerde de Müslüman bir gencin Yahudi bir kıza aşkı üstüne romanlar yazılsın istiyorsan kulak ver anlattıklarıma.
Bizimkiler durumun farkında. Gün ortasında sonunu beklemek yerine, “Hadi yürüyelim, adımlarımız birlikte atsın.” deme vaktidir. Siz sahip çıktığınız ölçüde, bu topraklar farklı renkleriyle yeşerecektir!