|
Abidinpaşa - Paşa Dedenin Ressam TorunuKategori: Çağın Abi ile Aspor | 3 Yorum | Yazan: Ahmet Çağın | 08 Kasım 2014 08:34:27 Akdere Ortaokulu`ndan 29 Ekim Ortaokulu`na nakil olunca okul saatlerimle birlikte okul yolu ve yol arkadaşlarım değişmişti. Okula benim gibi öğlenci olan Hüseyin’le birlikte gidip geliyorduk, arada bizden bir sınıf üstte olan Tuncay ile Başkent Lisesinde okuyan Emir de bize katılıyordu. Biz futbol oynamaya devam ediyorduk ama siyaset, ortaokul ve liselere inmişti.
Okul Abidinpaşa’da idi ve yol üzerinde bu ismi taşıyan o kadar çok şey vardı ki. Salı pazarını geçince Abidinpaşa Barbaros Spor Kulübünün lokal olarak kullandığı kahvehane gelir, onu da geçince bir kaç yüz metre ileride kalan birbirine çapraz yerleşmiş Abidinpaşa Lisesi ve Abidinpaşa Endüstri Meslek lisesini ulaşır, zamanımız ve paramız varsa Abidinpaşa Camiinin karşındaki pastahaneyi ziyaret eder, cevizli böreklerimizi alır ve Abidinpaşa durağını geçip okula ulaşırdık. Abidin Paşa yalnızca semte değil o kadar çok şeye adını vermişti ki.. Yukarıda saydıklarım yalnızca ana yol üzerinde bulunanlardı. Abidinpaşa Abidinpaşa… Yorgun gözlerimi çaktığım alacakaranlık dünyam… Abidinpaşa… Geçmişle gelecek arasında tepinen salıncağım… Abidinpaşa… Deli dolu gençliğimin gece karası saçları… Anılarım, kavgalarım, bitmez tükenmez haftalarım… Abidinpaşa… İçimdeki isyanın çarptığı duvar… Ben, yalnızlığım, yarınlarım… Abidinpaşa… Başkaldırırcasına karanlık… İçinde bilinmezlerle kilitli bir sandık… Ve ve ben bekliyorum Tükenmez mehtabında gecenin Ay bir başka… Yıldızlar bir başka… Abidinpaşa… Gelmese miydim keşke? Abidinpaşa… Hayatımda hırçın bir bayır… Bir yanım kurtuluş… Bir yanım tuzlu çayır… Anlıyor mu ki beni? Yok… Hayır… Abidinpaşa… Sağır ateşten bir mezar… Abidinpaşa… Katlime ferman yazar… Ellerim boşlukta… Dünya dönüyor… Dönüyor Abidinpaşa… Abidinpaşa… Gül yaprağında kör kurşun… Söyleyin yıldızlar, kara gökler konuşun! Damla damla yağıyor Abidinpaşa! Büyüdü sel oldu içimde… Bir zaman seli… Abidinpaşa… Onca hasretlerimin yeli… Ve ben hasretim hasretlerime… Özlem duyduğum nicesine hasret… Abidinpaşa… Soğuk duvarda nefret… Yine de gülüyor toprak rengi gözlerim… Zaman akar, yer direnir, gökyüzü kanat gerer… İçimde kabarır yemyeşil denizlerim… Ve ben Abidinpaşa’da sonsuzluğu özlerim… Süleyman Demir Bu semtle birlikte okullara, işyerlerine, ibadethanelere de neden Abdinpaşa denmişti? Abidinpaşa kimdi? Bu sorunun yanıtını yıllar sonra Fethiye’de alacaktım. Fethiye 80li yılların ortalarında emlakçılar açısından çok bereketli bir yerdi. 1985 yılının sonlarına doğru bizim şirket de Fethiye’de inşaatlara başlamıştı. Bu nedenle beş yıl boyunca Fethiye’de yaşadım. Bir yaz akşamı 1.Karagözler’de Güneş Pınara Pansiyonunda denize karşı oturuyoruz. Fethiye’ye bir kaç günlük tatil için gelmiş iki arkadaştan birisi Ankaralı olduğumu öğrenince önce burada ne yapıyorsun diye sordu? Belediye İşhanı İnşaatını yaptığımızı öğrendikten sonra sözü yine Ankara’ya getirdi. Nerede oturuyorsun? Nerede okudun? Derken, Abidinpaşa’ya takıldı. Abidinpaşa’nın adının nerden geldiğini biliyor musun? Galiba bir paşadan almış. Bak, evet bir paşadan almış ama o paşa Ankara’nın yedi ayrı yüksek tepesine taze ciğer gönderip sürekli o ciğerleri kontrol ettirmiş. En son Abidinpaşa’daki ciğer bozulmuş. O zaman adını verdiği Abidinpaşa köşkünü yaptırıp oturmuş. Semte de adını vermiş. Yıllar geçti Abidinpaşa’ya hep gidip geldim ama Abidin Paşa’nın 1843 te Preveze’de doğmuş, Osmanlı Devleti'nin son döneminde hizmet vermiş bir devlet adamı ve yazar olduğunu Avustralya’da öğrendim. Arnavut asıllı Abidin Paşa. Devlet hizmetine girdikten sonra doğduğu yer olan Preveze'nin mutasarrıflığına getirilir. Tekfurdağı, Varna, Sofya, Mamüret'ül Aziz ve Diyarbakır'da görev yaptıktan sonra Rumeli Beylerbeyi olur. Sivas Valisi ve sonra da Selanik Valisi olduktan sonra 1880 yılında kısa bir süre Hariciye Nazırlığı yapar. Daha sonra Adana (1880), Sivas (1884), Ankara (1885) ve Cezayir-i Bahr-i Sefid (1894) Valiliklerinde bulunur. Ve 1906 yılında İstanbul'da vefat eder, Fatih Camii mezarlığında defnedilir. Arapça, Farsça, Arnavutça, Fransızca ve Yunanca bilen Abidin Paşa'nın yazar olarak en önemli eseri Mevlana'nın Mesnevi'sinin Osmanlıca tercümesi olan Tercüme ve Şerh-i Mesnevî-i Şerif adlı eseridir. Abidinpaşa’nın köşk yaptığı yıllarda Cebeci’den Tuzluçayır’a hatta Tuzluçayır’dan da İmrahor ve Seyranbağları’na kadar geniş bir alan bağlarla kaplıymış. Ve Ankara adını işte bu bağlardan almış. Engürü, Farsçada üzüm demekmiş. Yetmişli yıllarda çocukluğumun geçtiği Türközü, Seyranbağları, Samanlık Bağları ve Abidinpaşa’da kısmen de olsa o güzel bağları gördüm. Ortaokul yıllarımda Abidinpaşa Bağlar caddesinin çevresinde, henüz apartman kondurulamamış yerler vardı, üzüm kütükleri ve asmaları olan. Bağlar yalnızca Samanlık Bağları ile bugünkü General Zeki Dogan Mutlu, Peyami Sefa ve Kazım Orbay mahallelerinin bulunduğu bölgeler ve çevresiydi. Bağların içinde taştan yapılmış bağevleri, kuyular vardı. Ne yazık ki bugün ne Abidinpaşa’da ne Samanlık Bağları ne de Seyranbağları’nda korunabilmiş ya da yenilenmiş bir bağ evi yok. Belediyelerimiz, saygıdeğer belediye başkanlarımız bu tarihi evleri korumaya gerek görmemiş, daha doğrusu gerekliliğini kavrayamamış. Bir eski taş bağ evini korumak kime ne çıkar sağlar ki? Oysa koy beş on katlı bir apartman, alan memnun satan memnun. Apartmanlar yapılmış, bağ evleri gibi kuyular da yok edilmiş Ankara’ya adını veren o bağlardan eser yok artık. Ama Ankara’nın bağ evlerinden kuşkusuz biri ve en önemlisi hala ayakta. Çankaya Köşkü! Milli Mücadele yıllarında Ankara’da bulunan Ermenilerin şehri terk etmesi sonucu Dikmen Köyü'nün hudutları içerisinde, İngiliz tüccarı Edward’ın yaptırdığı bağevi, daha sonra Kasapyan isimli bir Ermeni tarafından satın alınır. Kasapyan’ın şehri terk etmesi sonucu ev Ankara Belediye Reisliğine geçer. Belediye, bu evi Ankara eşrafından Bulgurluzade Mehmet Bey’e satar. Mustafa Kemal Paşa ise bu tarihlerde Ankara Tren İstasyonunda bulunan “Direksiyon” binasında konaklamaktadır. Bu duruma razı olmayan Ankaralılar, evi Ankara Belediye Reisi Kütükçüzade Ali Bey marifetiyle Bulgurluzade Mehmet Efendi’den satın alarak Mustafa Kemal Paşa’ya hediye ederler. Mustafa Kemal Paşa, Ankara Belediyesince kendisine hediye edilen bu bağ evine 1921 yılı yaz başında taşınır. Daha sonra bu köşk, Mustafa Kemal Paşa’nın taşınmasından sonra "Çankaya Köşkü", "Çankaya" ya da yalnızca "Köşk" olarak anılmaya başlar. Son gittiğimde çocukluğumu hatırlatan her şeyi yerle bir edilmiş gördüm. Hadi gecekondulara, bakkallara, kahvehanelere, fırınlara acımadınız. Keşke eski bir bağ evini korumaya alsaydınız, yenileseydiniz. Elbette çevreyle, şehir planlamasıyla ilgili birimlerin başına Çevre Mühendisi, Şehir Planlamacısı yerine İnşaat Mühendisi hatta çok ilgisiz mesleklerden atamalar yapan Belediyelerimiz, şehrin hatta bir ülkenin tarihini yerle bir etiklerinin farkında olmadan diktikleri beton yığınlarını gelişme modernleşme sanıyorlar. Taa dünyanın öbür ucunda Avustralya’yı gezmeye gelen Belediye Başkanlarımız ve ona eşlik eden belediye görevlileri hemşeri ve dernek ziyaretinden zaman ayırıp da Avustralya’da eski yapıların hatta teneke barakaların korunması için harcanan çabayı fark edemeden döner, sözüm ona belediye hizmetine kaldıkları yerden devam ederler. Abidinpaşa’ya dönersek, devlet adamlığı, yazarlığının yanında servet düşkünlüğü ile de ün salan Abidin Paşa aynı zamanda kendisine Nazım Hikmet’in bir şiirinde mutluğun resmi istenen Abidin Dino’nun da dedesidir. Muhtemelen, Ankara’nın bağlarla çevrili halini Abidin Dino da görmemiştir.
YorumlarUzay Çabalar
{ 22 Mart 2018 15:16:51 }
Tebrik ve teşekkür ederim, Büyük babamızı tanıma ve hatirlatmaya teşvik ve sebep olduğunuz için .
Muammer Ateş
{ 20 Eylül 2016 05:10:29 }
Güzel bir yazı kalemi bize sağlık.
Ramazan YILMAZ
{ 06 Şubat 2016 22:03:16 }
Ahmet merhaba, çok güzel bir yazı bir solukta okudum kutlarım, devamını bekleriz. Bağ evleri konusunda sizi çok haklı buluyorum. Habbenin bag evi Süleyman Amcanın baktığı ya da en son bozulan onun ilerisinde Sivaslıların oturduğu yerin yanındaki bağ evi kalsa çok iyi olurdu.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|