A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Mutlu bir yaşam mı, anlamlı bir yaşam mı?

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Aynur Çağlı | 25 Eylül 2014 06:01:11

Çoğu anne-baba “Tüm dileğim çocuklarımın mutlu olması” derken, çocuklarının idealleri doğrultusunda anlamlı bir hayat yaşamasını dileyene nerdeyse hiç rastlanmaz. Mutluluğun ve anlamlı yaşamın tanımı kişiden kişiye değişirken, yapılan araştırmalar mutluluğun tanımı ile yaşamı anlamlı kılan unsurların bazen örtüştüğünü gösteriyor.

Amerikalı psikolog Roy F Baumeister, hayata anlam katan uğraşların mutluluğun ön koşulu olabileceğini söylüyor. Buna ek olarak bazı insanların sadece mutlu olmak için değil, sonucu ne olursa olsun yaşamlarına anlam katmaya çalıştıklarını vurguluyor. Baumeister, kendisi gibi sosyal psikoloji uzmanı üç arkadaşıyla birlikte 400 kişiyi kapsayan (18-78 yaş grubu) bir araştırma gerçekleştirdi. Ankete katılanlara belli bir tanım verilmeden bir dizi soru yöneltildi.



İnsanların mutluluk ve anlamlı yaşam tanımları benzerlik göstermesine karşın bazı temel farklılıklar gözlemlendi. Birincisi, insanın istediği ve gereksinim duyduğu şeylere sahip olmasıyla bağlantılıydı. İstediğini elde etmek insanları mutlu ederken hayatlarına bir anlam katmadığı, kolay kazanımların güçlükle kazanılanlardan çok daha fazla mutlu ettiği görüldü. Mutlu olduğunu söyleyenler istediklerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak maddi olanaklara sahip olduklarını belirtirken, sağlığın mutlu ettiği ancak yaşama anlam katmadığı belirlendi. Maddi olanaklar açısından kendini iyi hissedenler olanakları arttıkça daha mutlu olduklarını ifade ettiler. Ama bu durumun hayatlarına asla anlam katmadığı anlaşıldı.

Paranın mutluluk getirdiğini düşünmek şu ya da bu kültüre özgü değildir. Değerler karmaşasının yaşandığı, gerçek anlamda yozlaşmış, içten içe yolsuzluğun ve aç gözlülüğün egemen olduğu her toplumda mutluluğun para ile satın alınabileceği zannediliyor. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. Yılbaşı mesajlarından, doğum günü kutlamalarına varıncaya dek her fırsatta insanlar birbirlerine bol para, bol kazanç diliyorlar. Oysa 30-40 yıl önce paradan söz etmek görgüsüzlük sayıldığından o zamanki mesajlarda böyle bir dilek yer almıyordu. Bazı insanlara göre para hileyle, yolsuzlukla ve zorbalıkla bile kazanılmış olsa mutluluk getirmenin çok ötesinde statü, saygınlık ve güvenceyi beraberinde getiriyor. Ve insanlar mutluluk, maddi rahatlık ve benzerleri adına paraya tapar hale geliyorlar. Atadan kalma “Parayla saadet olmaz” gibi deyişler birkaç harfin yer değiştirmesiyle “Parasız saadet olmaz” şeklini alıyor.

Geçmişi ve geleceği düşünmeden bugüne odaklanan, yaşadığı anın tadını çıkarmaya çalışanlar kendilerini daha mutlu hissederken, geçmişteki sorunlara ve gelecekte olabilecek olumsuzluklara takılanların mutsuz oldukları görüldü. Böyle olunca günü birlik yaşamak mutluluk getirebilir ama bu türden mutluluklar biraz sabun köpüğüne benziyor, çabuk sönüyor.

Yaşanan ana odaklı mutluluğun özelliği geçiçi olması, oysa hayatını anlamlı uğraşlara adayan insanların yaşadığı doyum ve mutluluk çok daha uzun ömürlü oluyor. Bu nedenle anlık ve geçiçi mutluluklar yerine kalıcı mutluluklara yönelmek yaşama gerçek anlamda derinlik katıyor. Mutluluğun dışarıdan geldiği sanılırken gerçek mutluluk insanın kendisinden, hayata yaklaşımından ve olayları ele alış biçiminden kaynaklanıyor.

Tahmin edilebileceği gibi insanın yakın çevresiyle ve toplumla ilişkileri, mutluluğun ve anlamlı yaşamın en belirleyici yanını oluşturuyor. Yalnızlık ve kendini yalnız hissetmek mutsuzluğa yolaçarken insanlara yararlı olmak, topluma katkıda bulunmak insanları sadece mutlu etmekle kalmayıp hayatlarına anlam katıyor. Kişinin insanlığa katkısı hayata anlam katarken, bunun kişiye hissettirdiği doyum belli bir mutluluk getiriyor.

Doyum ile mutluluk her zaman başabaş gitmiyor. Mutluluk hali bireyin içinde bulunduğu ruh halini yansıttığından, örneğin Afrika’daki Ebola salgınını kontrol altında tutmaya çalışan gönüllü sağlık personelinin mutlu olduğunu düşünmek yanlış olur. Tam aksine çok büyük bir özveride bulunarak ve hatta kendilerini aşırı mutsuz hissettikleri halde yardıma koşuyorlar.

İnsanlar giderek daha bireyci, daha bencil ve ben merkezci oluyorlar. Herşeye ne kadar işime yarar, ne kadar fayda sağlar, kazancım ve çıkarım ne olur mantığıyla yaklaşılıyor. Karşılıksız kimse parmağını dahi kıpırdatmak istemiyor. Annelerimiz evde pişen et yemeğinin kokusu yoksul komşuya giderse “ayıp olur, canları çeker” kaygısıyla ya kokuyu engeller ya da komşuya bir kap yemek yollardı. Şimdi herkes bırakın böyle incelikleri, yediğiyle içtiğiyle, arabasıyla ya da eviyle hava basıp, karşısındakini ezmek için fırsat kolluyor. Türkiye’nin sonradan görme zenginleri, bir yandan herkese inanç ya da nasıl para kazanılır dersi verirken, öte yandan cebini dolduruyor. Aç gözlülüğün sınırı kalmadı, bazı insanlar mala mülke, güce ve mevkiye doymak bilmiyor.

Ankete katılanlara çocuk bakımına ne kadar zaman ayırdıkları soruldu. Çocuk sahibi olmayanların çocuk bakmaktan özel olarak zevk almadıkları, bunun kendilerine ek bir mutluluk vermediği gibi yaşamlarına anlam katmadığı gözlenirken anne-babaların tam aksini hissettikleri görüldü. Ankete katılanlardan kendilerini “verici” ya da “alıcı” olarak tanımlamaları istendiğinde, özverili insanların hayatlarını anlamlı buldukları, vermek yerine almayı yeğleyenlerin ise kendilerini daha mutlu hissettikleri belirlendi.

İrili ufaklı tüm topluluklarda bir alanlar, bir de verenler vardır.  Aile düzeyinde de böyledir. Ailelerin bazı üyeleri aşırı sorumlu ve özverili olur, herkesin yardımına koşar, herkesin acısına ortak olurlar. Alıcılar ise bir köşeye oturup herkesten hizmet, yardım, destek, sevgi, saygı ve şefkat bekler. Herkesin ve dünyanın onlara iyi ve mutlu bir yaşam borcu varmış gibi davranırlar. Kimsenin sıkıntısı umurlarında olmaz, çünkü önemli olan onların nasıl hissettiğidir. Böyleleri mutludur, vericiler ise vermekten yorgun düşerler. Alıcılar her zaman mutludur, vericiler mutsuz.

Arkadaşlarına zaman ayıranların mutluluk hissi artarken, hayatlarının daha anlamlı olmadığı anlaşıldı. Ancak sevdiklerine, eşine, çocuklarına, kardeşlerine, anne ve babasına zaman ayıranlar mutluluk bir yana yaşamlarının çok daha anlamlı olduğunu söylüyorlar. İlişkinin derinliği ile doğrudan bağlantılı olan bu durum, sığ ve sıradan zevklerin paylaşıldığı arkadaşlık ilişkilerinde yaşanmıyor. Arkadaş işinize gelmeyince değiştirilebilir ama aileyi terketmek kolay olmuyor. Bazen çok yoruluyor, çabalıyor, karşılığını alamadığınız için öfkeleniyorsunuz ama sorumluluğunuzu yerine getirmenin gönül rahatlığını yaşıyorsunuz.

Hayatı anlamlı hale getiren çabalar çoğu zaman sıkıntı, üzüntü, acı ve bunalıma yolaçarken, mutsuzlukla sonuçlanıyor. Kendisini mutlu ya da çok mutlu olarak tanımlayan insanlar, sorunlardan uzak, kaygısız bir yaşam sürdürüyorlar. Örneğin emekliler, artık iş yaşamının stresinden uzaklaştıkları için kendilerini mutlu hissederken, topluma katkıda bulunamadıklarından dolayı yaşamlarının pek anlamlı olmadığını düşünüyorlar. Öyle gözüküyor ki, mutlu olmak için biraz tuzu kuru olmak, hayatını anlamlı hale getirebilmek için ise sıkıntıyı göze almak gerekiyor. Bu arada yaptığı işlerle kendisini ifade edebilen, kendini geliştiren ve zenginleştiren insanlar hayatlarını anlamlı hale getiriyorlar.

Özet olarak, mutluluk istediğini elde etmekse insanın kendisini ifade edebildiği işler yapması yaşamına anlam katıyor. Bunun doğal olarak kişinin değerler sistemiyle yakından bağlantısı var. Toplumcu ve idealist biri ile bencil ya da dindar birinin değerler sistemi birbirinden çok farklı olabileceği için hayatlarına anlam katan unsurlar arasında ciddi farklar gözlemleniyor.

Araştırmaya göre, anlamlı yaşamların hepsinde bir amaç olduğu görülüyor. Çevresel ve kültürel faktörlerin yadsınamayacağı belirtilirken insanların kendi değer yargılarını yansıtan seçimler yaparak hayatlarını anlamlı hale getirdikleri söyleniyor. Gelip geçici, içi boş mutluluk arayışı yerine her türlü sıkıntıya değen, insanlığa ve dünyaya katkıda bulunan, ne kadar küçük olursa olsun akıllı, onurlu ve anlamlı seçimler.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 5.5 / 4 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







DEPREM : Hangi ülke, ne yardım gönderiyor?
YAS...
YAKIŞMIYOR
İşte Millet İttifakı'nın 9 ana başlıklı Ortak Mutabakat Metni'nin önemli maddeleri
Turkey’s Looming Dictatorship | Türkiye diktatörlüğün eşiğinde

Almanya: İş gücü göçünü kolaylaştıran yasa kabineden geçti
ABD'nin demokrasiler ittifakında Türkiye yine yok
YALAN
Twitter'da bot hesaplar arttı: Seçim manipüle mi ediliyor?
Yeni Zelanda, ayrılık acısı yaşayan gençlere destek programı başlattı

Türkiye Irak’a yaklaşık 1,5 milyar dolar tazminat ödeyecek
Türkiye’de halk borç batağında! Bankaların alacaklarında dev artış
AKP ekonomideki enkazı kaldırabilir mi?
Depremlerin Türkiye'ye maliyeti 100 milyar doları geçecek
Türkiye'nin en büyük zincir marketlerinin sermaye yapısı nasıl?

Rüya...
Kocaman bir aile gibi
Yeni Zelenda: 2009 sonrasında doğanlara sigara yasağı
Avrupa’nın ardından ABD’de maymun çiçeği virüsü alarmı
Ötenazi makinesi “Sarco” İsviçre’de yasal oldu

Değerli Dost Aydınlık Yürek - HASAN MEYZİNOĞLU
“ŞAİR LÂFI”
"Goblin Modu", “Metaverse”, “I Stand With”
YENİDEN E-KİTAPLARIMIZLA
Peter Gerasimon’un Avustralya Güzelliklerini Gösteren 21 Tablosu

“BİZİM HERAKLİTOS” DEĞERLENDİRMEMİZ (1)
Günümüz reel düşüncesi gerçekliğin dizgesi içinde mi dışında mı işliyor.
Çocuklar
HAYRETTE OLABİLMEK
O kadar da şey etmeyin yani

'Ekosistemi yeniden dengele': Dingoları ve şeytanları geri döndürme planı
Doğayı korumak için 'tarihi' anlaşma
Avustralya tehlike altındaki türleri korumak için kolları sıvadı
Akdeniz’e Türkiye’den günde 144 ton plastik atılıyor
Avustralya’nın doğası hiç olmadığı kadar tehlike altında

Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?
Apple'dan iPhone Uygulamalarına Dev Zam: 1 Dolarlık Uygulama 17 TL Oldu
Yapay Et Şirketi Üretime Hazırlanıyor

Leonardo da Vinci'nin annesi Çerkes bir köle
UÇAN KÜÇÜK ŞIRINGALAR
Kanser hücrelerini öldüren virüs hastalar üzerinde olumlu sonuç verdi
Çin'de havadaki Covid-19'u tespit eden maske geliştirildi
Orta Çağ'da Bir Mühendislik Dehası Cezeri

Türkiye'de temelsiz yargılamalar devam etti
Türkiye’de çocuklar ekmek veya makarna ile besleniyorlar...
Türkiye yine
Birçok ülkede IQ oranları giderek düşüyor
Millet İttifakı’nın adayı açıklandıktan sonra ilk anket sonuçları geldi

ABİDİN DİNO İLE HAYALİ SÖYLEŞİ
56 YIL ÖNCE YAZILDI
FAHRİ PETEK SERGİLERİ VESİLESİYLE : “Fotoğrafcılık Bende Çok Eski Bir Tutkudur”
Yepyeni
AFTER MATCH (MAÇTAN SONRA)

KAYITLI ANLAR
KIZILAY
Biri Hesabı Ödeyecek
ARAP...
ZELZELE

Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış
Antik Çağlarda Kendi Memleketlerine Karşı Savaşan Paralı Askerler
Sümer Atasözleri ve Özdeyişler
Museviliği benimsemiş tek Türk devleti : Hazarlar


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git