|
|
Mahrem sırlar: Osmanlı'da eşcinsellikKategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | 24 Eylül 2014 14:06:21 #Tarih Dergisi Eylül sayısında ilginç bir konuyu işledi."Dünden bugüne eşçinsellik". Dergide yer alan makalelerde Osmanlı ve Doğu toplumlarında eşcinselliğin izi, edebiyatta ve dönemin tarihçilerinin metinlerinde sürdürülüyor ve minyatürler yer alıyor. Dergide anlatılanlar bugünkü ahlakçılığın geçmiş algısını epeyce bir sarsacak cinsten.
Olağandı ve öyle yaşandı #Tarih dergisinde anlatılana göre, Yakın Doğu toplumlarında eşcinsellik temaları, Binbir Gece Masalların'dan beri şahların, sultanların eğlence meclislerinden gündelik hayatın gerçeklerine kadar, örtülü tutulsa da olağandı ve öyle de yaşandı. Bir sosyal gerçekti İslamiyetin doğrudan doğruya Kuran tarafından yasakladığı eşcinsel ilişkiler, farklı dönem ve kültürlerde hem sosyal bir gerçek hem de yazılı-sözlü tarihin bir parçası olarak yaşamaya devam etti. Doğu toplumları bu konuda açık görüşlü #Tarih'te, Arap edebiyatının en büyük şairlerinden Ebu Navas'ın (757-815) gazelleri; İranlı İbn Davud'un (886-909) İbn Kuzman'ın (1080-1160) İbn Hamdis'in eserleri; Abbasi döneminin ünlü bilgini El Cahiz'in (779-869) çeşetli yazıları, Kelkavus'un (öl. 1012) meşhur Kabusname'si, Arap, Fars ve Türk-Osmanlı sanatındaki nice minyatürlerin, onlarca edebiyat veya bilim eserinin gerek nasihat gerekse bir tür homo-erotizm şeklinde yansıttığı eşcinselliğin, bir yönüyle de Doğu toplumlarının bu konudaki zenginlği ve açık görüşlülüğünü belgelediği belirtiliyor. Haremlik selamlık eşcinsel ilişkiye zemin hazırlıyor #Tarih'te anlatılana göre; Bizans dünyası da eski Yunan'dan ve Doğu toplumlarından aldığı harem (gynakionitis) - selamlık (andronitis) geleneğini sürdürmüştür. Hemcinsler arasındaki duygusal ilişkiler için zemin hazırlayan bu ortam, Osmanlı toplumunda da devam eder. Yine erken Bizans dünyasındaki Roma hamam geleneği, Osmanlılarda da homoseksüelliğin 'örtülü' bir sosyal buluşma alanı olur. Sarayda da halk arasında da yaygın #Tarih dergisinde anlatılana göre, sarayın Enderun koğuşlarını dolduran seçme içoğlanlar arasında önlenemez ilişkiler, harem hayatına dair eşcinsellik hikayeleri, kimi zaman Osmanlı sultanlarının cinsel yönelimlerine kadar uzanan geniş bir alandır. Burada çoğu zaman rivayet ve tarih birbirine karıştırılır. Gerçek olansa, ister sarayda, ister halk araında olsun, bu tür ilişkilerin Osmanlı toplumunda oldukça yaygın şekilde yaşandığıdır. Kimi tarikatların dayattığı yaşam tarzları da eşcinsel ilişkilere kapı aralamıştır. Tanzimata kadar göreceli bir serbesti içinde #Tarih dergisinde yer alan makalelerde, Osmanlı toplumundaki eşcinselliği, bugünkü anlam ve algısıyla, bir kimlik ve tercih olarak görmenin doğru olmayacağı belirtiliyor. Efendiler, köleler dünyasında gönül ilişkisi veya gönüllülük nadirdir. Bununla birlikte her ne kadar dinen yasak olsa da Osmanlı toplumundaki eşcinsel ilişkilerin Tanzimat dönemine kadar göreceli bir serbestlik içinde yaşandığı, aynı şekilde günümüzle mukayese kabul etmeyecek biçimde yazılıp açıklandığı görülür. "Emred ve sâde-rû gılmana rabet hüsnü cemal kadınlardan fazladır" #Tarih dergisinde "Gelibolulu Âli: Sâde-rû, seferde sevgili olur" başlıklı yazıda tarihçi Gelibolulu Âli'nin Mevâ'idü'n-Nefâ'is fi Kavâ'idi'l Mecâlis (Görgü ve Toplum Kuralları Üzerine Ziyafet Sofraları) adlı eserinde anlatılanlar işleniyor: "Emred (yeni yetme) ve sâde-rû (yüzünde tüy bitmemiş) gılmana (oğlanlara) rağbet, hüsnü cemal (güzel) sahibi kadınlardan fazladır. Çünkü nigârların (güzel kadınların) namahremleri şunun bunun korkusundan kapalı, yani gizlidir. Oysa civanlar (genç, güzel oğlanlar) ile söyleşme ve buluşma kapısı daima açıktır. Kaldı ki, sâde-rûlar, seferde ve barışta sahibine yakın ve yâr (sevgili) olur. Emred (yeni yetmeler) cinsinden oğlanlar tazelik dönemlerinde Yusuf-ı Mısri (Hz. Yusuf) gibi alıcı bulurlar. Tıraşları gelinceye kadar bilgi öğrenmeye ve görgülerini artırmaya güzellikleri engeldir. Çünkü ünlü kişilerin kendilerine düşkünlüklerinden fırsat bulamazlar." "Oğullarınızı aşık-perest oğlanlardan koruyun" Dergide yer alan bir yazıda IV. Murad döneminde yazılmış bir akaid-i ilmihal kitabında ana babalara yönelik öğütler yer alıyor. Anlatılanlardan o dönemde subyancılığın, eşcinselliğin, seviciliğin yaygın olduğu açıkça görülüyor: "Oğullarınızı aşık-perest oğlanlardan koruyun. Yani çocuğu ona dikkatle bakıp aşık yüzlü gösterenlerden gayetle sakınmalıdır. Çünkü ona da sirayet eder. Zira bulaşıcıdır. Bir de kekezlik ve yuvşaklık eden oğlanlar vardır. Bunlardan da sakınalar." "Ömründe oğlana meyl etmeyenler, zaruri meyl edeler" "Oğullarına fahir feraceler, sincefler, fâhir kaftanlar libaslar ve kuşaklar ki ibrişimden ve gümüşten ola, fâhir dolamalar giydirmeyeler. Nakışlı ipekten çakşır dizden yukarı ki görenlerin aklı gide ve ömründe oğlana meyl etmeyenler, zaruri meyl edeler. Bunlar hâtunlar içindir ki erlerinin meyil ve muhabbetleri ziyade ola. Onları öpüp koçup kendi nefislerini tatmin edeler." #Tarih'te Enderunlu Fâzıl adlı şairin, Enderun ortamında çarpıldığı aşklardan vurgun yemiş bir serseri olarak atıldığı saray surlarının dışında geçirdiği perişan 12 yılın sonunda Reisülküttap Raşid Ebubekir'e ve onun aracılığıyla III. Selim'e ve Valide Sultan'a kasideler sunarak kurtulması da anlatılıyor. Tarih'te bir de Osmanlıcada eşcinselliğe ilişkin argo bir sözlük yer alıyor. Çin'de duygusal hikayeler olarak geçiyor #Tarih'de Doğu toplumlarında da eşcinselliğe ilişkin bilgiler ve minyatürler yer alıyor. Bunlardan biri ve altına düşülen not şöyle: "Erkek eşcinselliği eski Çin yöneticilerinin biyografilerinde duygusal hikayeler olarak geçer. Rulo üzerine çizilmiş Wan Sheng imzalı resim, Ming hanedanının sonlarına 17. yüzyıl başlarına tarihleniyor." Japon kültüründe çizimleri yaygındı "Erotik sanatın Batı sınırlarını tanımayan Japon kültüründe, eşcinsel çizimler de yaygındı. Ağaç üzerine yapılmış 1821 tarihli eser, bir genelev sahnesini canlandırıyor." Tarih dergisinde ayrıca İran'da Safeviler dönemindeki (1502-1722) eşcinselliğe ilişkin minyatürlere de değiniliyor. Bunlardan 1627'de yapıldığı belirtilen birinde, dönemin İran Şahı Abbas'ın, saray oğlanlarından biriyle halvet halinde gösterildiği anlatılıyor. Hint sanatı cinselliği her tür formda ele alıyordu "Cinselliği her türlü formda ele alan Hint sanatında dünyevi ve ruhani olanın birliği sembolize ediliyor. Kanarak Şehrindeki Surya tapınağındaki taş oyma, sevişen iki kadını gösteriyor. (13. yüzyıl)"
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|