Zamanla eskileri andığımız ve dile getirdiğimiz konuşmalarda, dinleyenlerden bir itiraz hemen gelir, ’ İhtiyarlıyorsunuz’ . Bu aslında bugün yaşananla, eski günler arasında bir mukayese yapma iç güdüsünden olsa gerek. Ben böyle durumlarda eskiyi hatırlayıp, yeniden ders çıkarmaya çalışırım. Her insanın her yaşta öğrenmesi gerekli dersler olduğuna inanırım.
Öğretenler bazen bilmeden bir hareket veya bir kelime ile öyle bir ders verir ki şaşıp kalırsınız. Torunumla yolda araba ile giderken trafik işaretlerinde durduğumuzda, pencereye yanaşan, torunum yaşta çocukların, dilendiğini görünce soruyu hemen yapıştırdı:
Dede bu çocuklar ne istiyor ?
Para istemekteler.
Neden istiyorlar ? Onların parası yok mu ?Burada tıkanmaktayım. Dilenme konusunu izah etmek için çaba sarf ederken hemen bir soru daha gelir karşınıza:
Onların neden yeterli parası yok ? Bu sorularla karşılaşmamak için trafik işaretlerinde durmayıp bazı kuralları çiğneyince, neden durmadığım konusunda sorularına verdiğim yanıtlar anlamsızlaşır. Dolayısıyla ben bir çok değerleri altüst olan ülkemin içinde kıvranıp durmaktayım.
Geçtiğimiz son 10 sene içinde ülkemizi değiştirmek için uğraşanlar, kısmen de olsa başardılar. Mahalle baskısı, Üsküdar baskısı, Keçiören baskısı gibi baskılardan kaynaklandığına inandığım bu değişim rüzgarına toplumun, kimi yerde ellerinden geldiği kadar direnmesinin sonuçlarının geç de olsa alınacağını düşünmekteyim.
Bir toplumu aç ve cahil bıraktığınızda, üç beş hamasi söz, iki torba kömürle kanmakta. Çıkarı olan iş adamları ise çarkı döndürme adına, bu yönetime katlanmak mecburiyetinde.
‘’Adam çok güzel konuşuyor, biz de inanıyoruz’’ deyip geçmekte. Yoksa eline geçen yardım paralarının kesilme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Böyle bir durumda muhakeme yapamayan çıkarcılar, körü körüne söylenen her söze inanmaktalar.
Çok iyi hatırlarım, çocukluğumda ipten yapılan fileler vardı. Her cumartesi günü rahmetli peder beni ve fileleri alır, Sıhhiye’de bulunan cumartesi pazarına giderdik. File enteresan bir yapıda idi . İçine erzak kondukca genişler, genişledikce ağırlaşırdı. Benim taşıyabileceğim miktarda erzak dolunca, ben filenin alt atkılarına parmaklarımı geçirir, öyle yüklenirdim. Yıllar sonra bu fileler kayboldu ve yerine naylon torbalar kullanılmaya başlandı. Bir gün televizyon ekranlarında bir parti başkanı elinde file ile göründü. Elindeki kağıt paralarla:
Bu file kaç liraya dolmakta, bakın? diyerek halka iktidarı şikayet etmişti.
Bu parti daha sonraları baş örtüsü konusunu işlemiş, iktidar arayışlarını bu konuyu deneyerek meclis kürsüsünden ;
Bu ülke değişecek, değişim kanlı mı olacak, kansız mı? diyerek partisinin hedefini göstermişti 13 Nisan 1994 tarihinde. Anayasa Mahkemesi’nde, açılan dava sonucu 16 Ocak 1998de Milli Görüş çizgisindeki Refah Partisi’nin kapanması gerçekleşmişti. Minareleri süngüye benzeten zatın, bu değişimin lideri sıfatı ile biraz kanlı, biraz kansız, dış güçlerin parasal desteği ile ülkenin bir çok asal değerlerini yerle bir ederek sivil darbeyi yaptığına inanmaktayım.
Toplumsal reaksiyonla bazı afetleri vasıta ederek Müslüman Myanmar ülkesi için toplanan paralar, Van depreminde toplanan paralar ve daha sayamadığım bir çok nedenle toplanan fonların nereye gittiği meçhul. Nerelere gittiği belli olmayan ve hesabı verilmeyen bu inanılmaz servetin muhasebesini sorma adına, bir hanımın bir ayakkabı kutusunu evinin balkonundan, o tarihte SerVekil olan kişiye göstermesi hakaret olarak algılandı. Hanım mahkemece sorgulandı.
İşte böyle bir ülke haline geldik. Kemani Bülbül-i Salih Efendi’nin usülü Curcuna ve Aksak, Hüzzam makamındaki şarkısını hatırlarım;
‘Vah Esef Vah, Biçare Ülkem Eyvah Eyvah’ şarkısındaki gibi gidişatı pek iyi görmemekteyim. Ülkemin filesi dolmakta, doldukça file ağırlaşmakta. Bir de Orta Doğu batağında kayıp 49 rehine yurtdaşımızı kaçıranlara çok şey borçluymuşuz gibi davranan yöneticileri gördükçe, yerle bir ettikleri ordumuzun itibarını şimdi kahve fallarında aramaktalar diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.