Tuhaf bir nen oldu bugün. Manavda elma kasalarının önünde durdum. Elmalar çok tanıdık gelmişlerdi. Öyle tanıdık ki, hepsi ile teker teker kucaklaşasım geldi bile diyebilirim. Yan yana kasalarda; sarı, yeşil, pembe, al elmalar, yuvarlanmış bir arada koyun koyuna; kiminin sapı kiminin çöpü üstte, gülümsüyorlardı.
Sanki karşılaştığım çocukluğumdu. Bir pencere açılmış, orada çocukluğumla yeniden buluşmuştum. Renkleri, kokuları, duruşları beni birden almış, beş duyumun ötesinde bir duyumsama içine bırakmıştı. Şöyleydi: Elmalarla Deniz’in yaşamının birleştiği, bir olduğu bir anlam vardı, o gelmiş birden bulmuştu beni.
Hiç bir ölçüye vurulamaz bir deneyim yaşamıştı Deniz böylece, ölçüye vurulamadığı için bir değeri, bir özelliği de olmayan bir duyumsayış deneyimlemişti. Hele günlük yaşamın koşturması, toplum yaşamının akıp giden gündemi içinde, gözünün üstüne düşen saç tutamı gibi bir eliyle kulak arkası yapabilirdi. Ama yapmadı. Değeri, yeri olmayan ama gülümseyen, saran, ısıtan bir duyumsayıştı... Gönül kapısını açık tuttu, kendiyle kalsın ya da gitsin isterse...
Düşünüyorum şimdi. Neden elma? Nasıl oluyor da elma çocukluğumun şirin yüzü olup gülümsüyor.
Çocukluğumda eve en çok giren meyve idi büyük olasılıkla. Hani çetele tutmuşluğum yok ama düşününce... Bol, çeşitli, her mevsimde bulunur, hem de en ucuz meyve. En sıradan çocukluk için en güvenilir olan... Her güne uyar. Güzel günlerin kıpkırmızı, sulu, tatlı elması... Üzgün ruhların, küçük yamru, üstü ezik elması... Yoksun güllerin, kabuğu donuk, tadı buruk, kurtlu elması... Anneannem memleketten gelince, kavuşmanın elması; kocaman kırmızı, ısırınca suyu dudaklarının iki yanından taşar içi pütürlü, dişleri kamaştırmayan, Amasya elması... Annem yeşil elma sever, mayhoş. Yüzünü buruşturarak bir yandan oh oh diyerek yer. Dedem hiç bir akşam hiç yemek yemez, yalnızca oturur bir kilo elma yer. Onun elmaları küçük pembemsi elmalar. Çocukken elma ağacına hiç çıkmadım. Dalından yediğim elmalar hep tatsız. Sorarlarsa en sevdiğim meyveler, muz, çilek... Üniversitede elma ile kırmızı şarap içtim. Dil peyniri ile dilimlenmiş elma çok güzel yenir. Elmayı soymam. Kabuğu, çekirdeği, sapı, çöpü ile yerim. Geriye bir nen bırakmam.
Elmalar hala gülümsüyor içimde...
teşekkürler Deniz. sımcıcak kucaklayan bir yazı. sık yaz lütfen.