Ne zaman ruhum sıkılsa, hemen bir şarkı terennüm eder, içinde kendime ait bir çıkış yolu ararım. Çoğu zaman bu sıkıldığım anların boşluktan olduğuna inanır, geçiştiririm. Şarkıların içindeki kelimeler, kimi zaman bir zaruretten ortaya dökülür, bazen ortamı anlatan ‘en güzel sözler bunlardır’, derim ve çıkış yolunu bu sözlerde ararım. Şarkılar birçok kez kendime konuyu izah etmeye yeterli kalır. Her zaman bu sözleri kim yazmış diye düşünürüm. Hatta bu kelimeleri bir araya getirmenin notaya dökmekten daha zor olduğuna inanırım.
Şiir ve şarkı terennüm etmek insanı her zaman rahatlatır, hatta bazen de hüzünlendirir. Bazı şarkıları dinlerken kendimi kaptırır gözlerimden inen damlalara hükmedemem. Ağlamanın insanı rahatlattığına da inanırım. Hani derler ya ‘’erkekler ağlamaz‘’, bunu söyleyenlerin, insan psikolojisinden anlamadığına inanırım. Bazı şarkıları her dinlediğimde, bu ruh halimden kurtulamam. Bunlardan bir tanesi, çok sevdiğim sanatçı dostum Cansın’ın şiiri ,’Güneşin battığı yerde bir dönülmez ufka gittin’, beni inanılmaz etkiler. Yaşanmış olumsuz bir hayat hikayesinin, hissiyatın kelimelerle şiire dökülmesinden, bir değerli bestekarın bu dizeleri notalara işlemesinden meydana gelen hüzünlü bir Kürdil-i Hicazkar şarkı.
1885 yılında Beşiktaş’ta, Üsküdarlı kemençeci Onnik Suciyan efendinin bir oğlu olur ve ismini Sarkis koyarlar. Genlere işlemiş olan kabiliyetten mi nedir bilinmez, Sarkis de babası gibi musikiye meraklı olduğundan, onun eğitimi için Tophane dergâhından Kemani Aliksan Ağa’dan müzik dersleri aldırırlar. Osmanlı İmparatorluğunun çöküş sürecinde İstanbul da aranan bir sanatcı olarak temayüz ettiğini okumaktayız. İstanbul’da sanat çevrelerinde anılan Kemani Sarkis efendi, 1910lu senelerde, Osmanlı devletinin Anadolu’daki otoritesinin boşluk oluşturduğu dönem olan bu senelerde, Doğu Anadolu’da meydana geldiği söylenen olaylardan aşırı etkilendiği için korku içinde yaşar.
Ruh hali bile bozulan Sarkis Suciyan, ailesi ile korku içinde İstanbul’da yaşamaktansa, ülkeyi terk etmeyi bile göze alır. Bu dönemler hakkında bilmediğimiz bir çok rivayetler vardır fakat gerçek nedir, neyi içerir kimse de kanıtlı bir tarih belgesi bulunmaz. Kemani Sarkis Efendi içinde bulunduğu bu ruh haliyle bir çok eser besteler. Bu bestelerin bazılarının güftelerinin kime ait olduğu bilinmez. Belki kendisi yazmıştır, belki de duyduğu şiirleri bestelemiş olabilir. 100 den fazla beste yaptığı bilinir ve bu besteleri ERMENİ NOTASI olarak bilinen Hampartzumda toplanmıştır.
Kemani Sarkis Efendi’nin 1921 senesinde ailesi ile birlikte İstanbul dan çıkarak Fransa’ya göç etmiş olduğunu biliyoruz. Kemani Sarkis Efendi, Osmanlı Devletinin sonu ve Yeni Türkiye Cumhuriyetinin başlangıcı dönemine rastlayan bu senelerde, mutlaka birşeylerden çekinip, doğduğu vatanını bırakıp Paris’e gittiğine inanmaktayım. 1943 yılında gurbette vefat eden Kemani Sarkis Efendi’nin Türk Sanat Musikisine büyük katkıları, unutulmaz eserleri olduğu doğrudur.
1916 senesinde bestelediği bir eserini dün 10 Ağustos 2014 Pazar günü defalarca, çeşitli seslerden dinleyip, bu eserin bestelenmesine neden olan olayları düşündüm.
Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Makam Nihavent, Usül Curcuna diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.