A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Zenginlikler ve farklılıklar...

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 4 Yorum | Yazar Yazan: Mustafa Alagöz | 27 Ocak 2008 23:05:00

Düşünce ve buna bağlı olarak oluşturulan tavırlar birbirlerine ne kadar uzak ve aykırı olursa olsun eğer özgürleştirici açınımlara yönelik ise buradan doğan fikirler insanlığın evrensel tinine bir katkı, eylemler ise tarihsel bir olay niteliği taşırlar.

Bilinç çelişkide kalamaz; o doğası gereği farklı ve karşıt gibi görülen belirlenimleri tümele getirmek, kavramına vardırmak ister, kendi tutarlılığını buluncaya kadar kuşkudan kurtulamaz. Bu durumda inançlara, alışkanlıklara, geleneklere sığınmak zorunda kalır. Gerçek kendinde nasılsa öyledir, o masumdur, herkese karşı eşit uzaklıkta durur ve biz insanlara hep çağrıda bulunur; bizler tarafından bilinmek için…
 
İnsan insan olarak belirli donanımlarla doğar ve bu donanımlarını işleterek kendini gerçekleştirir, vareder; sonuç olarak kendini yaratır. İnsan dışındaki tüm varoluşlar kendileriyle özdeş ve tamdırlar. Sadece insan bu özdeşlikten yoksundur. Onun için insan bir yok varlıktır. Donanımıyla var, bu donanımı ile ne yapacağı kendi iradesine bağlı olduğu için yoktur. Yani bu donanımla yaptıklarıyla kendini varkılacaktır anlamında. “İnsan geleceğe atılmış bir varlıktır” önermesi de bunu anlatır.
 
 
Düşünce arayışlardan uzak duramaz, başka bir ifadeyle düşüncenin akışı durdurulamaz; çapı ve düzeyi ne olursa olsun o kuşkularını aşıp, olup-biteni kendine katmak, gerçeğin sırlarına ermek ister.
 
 
Her insanın düşünsel çabası farklı kaynaktan hareketle farlı hedefe yönelebilir. Her yönelimin kendine özgü ilişkileri, aşamaları ve süreci vardır. İşte bu farklı kaynaktan hareket ve farklı amaçlar, özneler arası dinamik ilişkilerin temelini oluşturur.
 
 
Olgular insanların öznelliklerinden bağımsız olarak kendi süreçlerini izler, deyim yerindeyse kendi hayatlarını yaşarlar. Düşünce, nesnesiyle sınırlıdır fakat aynı zamanda ona aşkındır da; çünkü nesneyi yasasıyla kavrar ve bu yasallıkla ele aldığı nesnenin ötesine geçer. Düşüncenin kendisi bizzat varlıktır ve sonsuzdur, varoluşlar ise sonlu varlıklardır. Varlığın yasaları varoluşlarda somutlanır, gerçeklik kazanır, başka bir deyişle olgu haline gelirler. Bunun için düşüncenin kendi yasallığı, ki bu mantığın alanıdır, varoluşların yasallığı ile özde aynıdır. Kuvvet, ilke, yeti kavramları aslında birdir; bu kavram doğada kuvvet, düşüncede ilke, insanda ise yeti olarak vardır. Bu aynılık düşüncenin her şeyi bilebilmesinin olanağını oluşturur. “Yöntem… Kavramın kendisinin hareketidir. … dışsal bir şey olarak, akıldan uzak, akıldan bağımsız olarak kendisini sunması bakımından hiç bir nesne, yönteme karşı direnemez.” (Hegel)
 
 
 
 
Niyet tüm insani ilişkilerin atmosferini temiz tutabildiği gibi kirletebilir de. İnsan kendisini gerçekleştirirken ve duruş belirlerken bunu niyetlerinde ve kararlarında ortaya koyar. Niyet oluşturma ve karar verme insanın tanrısallık noktasıdır; çünkü bunu oluşturmakta mutlak anlamda sorumluluk kendilerine aittir ve bunu sadece kendileri kendileri için belirleyebilirler; kimse kimsenin yerine ne niyet oluşturabilir, ne de karar verebilir, eğer bu oluyorsa o kişi var değildir, herhangi bir araç gibi kullanılan bir olanaktır sadece. Düşünsel arayışlarda iletişim, paylaşım, karşılıklı etkileşim için iyi niyet gerekli bir koşuldur; burada iyi niyet derken kişisel kaprislerle değil, gerçeğin ele geçirilmesi amacına bağlı kalarak davranmayı kastediyoruz.
Akıl doygunluk arar, çelişkide kaldıkça huzuru bulamaz, bundan dolayı kendini dengede tutmak, güven içinde bulmak ister. Bu durumda ya karşılaştığı sorunları kendini tatmin edecek düzeye kadar çözümleyip emin olacak, ya da inanca sarılacaktır. İnanç, sorgulamayı işletmeyip bir kabule sığınmak olduğu, kendi içine kapalı ve kolay bir “güvenlik” sağladığı için akıl bunu çabucak seçebilir. İnanca dayalı düşünsel çaba üretkenlik değil, donuk ilkeler üretir. Olayların ve süreçlerin içerdiği yasallığı bulmak yerine inancın önceden belirlediği ilkelerin onaylanması yoluna gider. Düşüncede böyle akan süreç sosyal yaşamda dayatmacı, yasakçı, hoşgörüsüz ve zorbaca yöntemler uygulama biçiminde kendini gösterir. İnancına aykırı olan her şeyi güvenliği için bir tehdit gören akıl, giderek en acımasız kaba kuvvete başvurmaktan çekinmez. Fakat inanç aynı zamanda zorunluluktur, inançsız yaşanamaz; çünkü inanç aklın güvenlik evi, denge halidir.  İnançla da olmuyor, inançsızda. O halde ne yapmak gerekir? Basit; inançtan inanca geçebilme yetkinliği ile. Eğer inanç bilmeye bağlı olarak oluşturuluyorsa bunu yapmak kolaylaşır. Bilmeyle beslenen inanç tutarlıdır ve aklı doyurur, sağlam temellere oturan inanç ise kendini besleyen “bilmeye” kudret katar. Ancak inanç bilmeye –bilime- tercih edilirse kör inanca dönüşür. Onun için İbni Arabi “hiçbir itikadla itikadlanmayız, itikadsize kalmayız” der. Aynı durumu Nietzsche şöyle dile getirir: “İnancınızı terk etme cesareti gösterin.”  Cehalet bilgisizlik değil, bilgiye direnmektir. Bunu yapmak söylendiği kadar kolay olmadığını insan kendi deneyimlerinden görebilir. Fikirlerimize karşı çıkıldığında, eleştirildiğimize ya da yanlışlandığımız zaman içimizde ne tür duyguların köpürüp kabardığına bakmak yeterli olur.
 
 
İnancın metodik hali ideolojidir. İdeolojik tutum tüm çabaları belirli ve kutsanmış kurallar çerçevesinde hareket etmeye zorlar. Yenilikleri, gelişme potansiyellerini kendi kutsanmış ilkelerinin onaylanıp yüceltilmesine uygun düşüp düşmediğine bakarak değerlendirir.
 
 
Önyargılar beyni uyuşturan, düşünsel körlüğe yol açan başka bir tehlikedir; somut çıkarlar, kültürel değerler, bilgi yetersizliği, kişisel imaj kaygıları buna yol açabilir. Bağnaz inançtan kaynaklanan kötülüklerin benzerini önyargılar da doğurur. Her iki tutumun ortak yanı farklılığa hoşgörüyle bakmamasıdır. Ancak önemli olan farklılığı ortadan kaldırmak değil, onu bütünlüğe entegre edebilmektir. Zor olabilir, sabır isteyebilir, insanın kendinde vazgeçilmez saydığı kimi değerlerini gözden geçirip terk etmesini gerektirebilir; ama hayat böyle serpilip-gelişiyor. İnsanın varlığına uygun düşen özlemler bu yolla gerçekleşebiliyor. Farklılığı yok saymanın sonuçları her dönemde ve her alanda görülebilir. Ürünleri politik alanda baskı, zulüm, saldırganlık; düşünsel alanda bağnazlık, tutuculuk; kişisel alanda değersizleştirme, aşağılama ve sindirme biçiminde ortaya çıkmaktadır.  Farlılaşma aslında değişimin-gelişmin görünümüdür.
 
 
Farklılık bir yana yanlış ve eksik olan bile hakikate dair bir şeyler söyler. Yanlış olanın yanlışlanması gerçeğin o ölçüde bulunmasıdır. Düşünceye ait yanlışlar yine düşünce yoluyla silinebilirler. Toplumsal ve tinsel dünyamızda farklı olanı genel insanlık değerlerine katma anlayışı yaşamı daha hoşgörülü, sevecen kılabilir; zararlı ve anlamsız şeylerden ayıklanmayı sağlayabilir.  Farklılık bilinci diri tutar. Bu durum politik, kültürel, düşünsel alanda da geçerlidir.
 
İnsanların elindeki tüm olanaklar kendi başlarına masumdurlar. Onları yozlaştıran ya da kötüye kullanan insanlardır. Kötü niyet, bencillik, egemen olma isteği, iktidar tutkusu ne kadar ilişkilerin dokusuna işlerse karşılıklı güvensizlik, savunma dürtüsü, kendini saklama kaygısı o kadar artıyor. Böylesi tedirginliklerin yaşandığı ilişkilerde insanlar öncelikle birbirinin açığını ve zayıflıkların görüp öne çıkarmaya yelteniyorlar Sanki başkasının bir kusurunu görüp onu kötüye kullanmak bunu fark edeni yüceltiyormuş gibi. Hiçbir zaman bu “yücelme” yaşanmamıştır, yaşanamaz. Çünkü insan “Kavramının” doğasına uygun değildir. Önemli olan “olguların kendisindeki güdücü etkinin görünmesi”dir. “Eksik ya da zayıf noktaları gören birisi her şeyi fark ettiği ve son sözü söylediği” zannına kapılabilir. Anca bu böbürlenme aynı insanı, “her yerde olumluyu, sahiciyi gözden kaçırmak gibi büyük bir sığlığa da” sürükleyebilir. Kusur ve zayıflıkları dillendirme ve böbürlenme sorunları çözmüyor. “Bireyler etkinlikleriyle ortak yaşama katılır, özel katkılarıyla onu meydana getirirler.”  Akıl yanlışlıklar ve eksiklikler karşısında doğru ve tam olanı bulmak istiyor. Bu öneli bir tutumdur, en az bunun kadar önemli bir başka gerçekte, öteki akıl(lar)da da arayış, heyecan duygusu uyandırabilmek, açılım sunabilmektir.
 
 
 
Bireysel bir yetkinlik egemenliğin değil de iletişmenin  aracı olarak kullanılırsa yaşam zenginleşip güzelleşiyor. Ötekisi karşısında üstünlük taslamak, ayrıcalık elde etmek, Ben’ini şişirmek için kullanılan yetiler, onu taşıyan kimseye de huzur ve sevinç sağlamıyor. Yetkinlik bilişte değil oluştadır. Sevgiye dayanan ve özgürlük ereğine yönelmiş etkinlikler insanı var edip geliştiriyor. Özgür ilişki; egemenlikten uzak, yetenekleri ortaya çıkarmaya, ötekinin kendi olmasının yolunu açmaya, bağımsızlığını kabul etmeye dayalı bir yaşamdır. “İçte sevgi-dışta adalet-iradede özgürlük”, bunlardan herhangi birini kaldırın öbürleri de yok olur. Birbirlerine bağlı bu üçlü ilkeyi umursamayabiliriz, ya da fark ekmemiş olabiliriz; ancak o bir özsu gibi yaşamın kılcal damarlarında dolaşır durur.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 4 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

z.athour { 11 Şubat 2008 03:42:11 }
sayin Mustafaokudugum cok guzel bir makale .
Icinden bir yigin dersler cikarabildim. En guzeli
Nitche''nin yasdigi Inancini terk etme cesaretini gosterme,
2) onyargilarin bilinci koreltiyini hepimiz biliyoruz. Ama kacimiz kendi onyargilarimizin farkindadir
3)En onemlisi cehaleti tanimlamandir.Cehalet bilgisizlik deyil de bilgiye direnmeyi gostermen cok hosuma gitti.
esra dinçkal akyüz { 29 Ocak 2008 18:39:37 }
yazıyı çok beğendim bu yazı bence herkesin geçmişine, geçmişinde yaptıklarına bir yolculuk olup kendi kendini yargılayarak olumlu gelişmeler sağlayacaktır.Bence bu yazıyı okuyanlar geleceğe daha umutla bakıp, nasıl olmak istediklerinin belki ilk kez farkına varacaklar..Belki zaman içinde unuttukları için belki düşünmekten kortukları için erteledikleri şeyleri hatırlayacaklar.Bazıları kendilerini geliştirmeye , bazıları umutlanmaya başlayacaklar. Bu yazı insanı güçlendiriyor ,umutlandırıyor ve herşeyin temeli olan sevgiyi hatırlatıyor.
deniz gunal { 28 Ocak 2008 06:25:49 }
sevgili mustafa, cok tesekkurler.

gercek bir bas ucu yazisi olmus. degismek, daha iyi olmak icin cabalayan kisiye isik tutacak, guc, cesaret verecek.

"Gerçek kendinde nasılsa öyledir, o masumdur...."
icimde siir ruzgarlari estirdi.

"Niyet oluşturma ve karar verme insanın tanrısallık noktasıdır...."
bunu unutmadan yasamaya calisacagim.

"İnsan geleceğe atılmış bir varlıktır...."
burada nasil koyu bir huzun var. nasil derin bir yalnizlik! ama insani, hep yeniden anlamlandirarak yasayabilecek olmanin coskusuna, yaratmanin hazzina, daha guzel daha baska daha ozel yaratabilmek icin kendini gelistirme seruvenine surukleyen bir yalnizligin tanimi.

"Cehalet bilgisizlik değil, bilgiye direnmektir..."
bu yuzden kimi cahiller en egitimlilerden cikiyor.
ya da okumakla ille de insan olunmuyor.
cocuklarimizin yuregine sevgi tohumlari ekmeden onlar icin ne yapsak bosuna.

"İçte sevgi-dışta adalet-iradede özgürlük."
yurtta baris dunyada baris boyle kurulur degil mi?    

yalnizca ilk okuyusta icimde esenleri paylasmak istedim.

yuregin dert gormesin!

sevgilerimle,

deniz kizi

bunlar da ARDA`dan:
        
nihat ziyalan { 28 Ocak 2008 01:40:42 }
Bilinc Gelistiren Bir Yazi

bu guzel yazinizi okuyunca diger yazilarinizi tekrar okuma istegi duydum.

elinize saglik.

sydney`den dostlukla.

nihat
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git