Fen Fakültesi binasının sağ tarafında Kimya bölümü vardır. Fen Fakültesi Dekanı Prof. Salim Saraçoğlu’ndan sonra Prof. Aral Olcay Hanım yönetmekte idi. Fen Fakültesinin üç dinamik kimya asistanlarından biri Tarık Pekel, diğeri Çakıl Erk ve üçüncüsü değerli adaşım Metin, ince uzun bir odada beraber oturmakta ve doktora çalışmalarını yürütmekteydiler.
Bu odaya sıklıkla giderdim. Zaman içinde bir kaç analitik cihaz almaları konusunda bu güçlü üçlü ile diyoloğum artmıştı.
Çakıl, Tarık ve Metin bence o dönemin çok değerli üçlüsü idi. Kendilerine tavsiye edebilebileceğim bir kaç sistem üzerinde uzun tartışmalar yapmıştık. Sistemler fakülteye geldiğinde birlikte kurup çalıştırmıştık. Bazı deneyleri de müşterek yaptığımızı hatırlarım. Bir süre sonra Çakıl hoca Diyarbakır Dicle Üniversitesine geçmek istedi. Dicle Üniversitesi yeni kurulmakta, bu nedenle bu üniversitede akademik maratonun önü açık görünmekteydi.
Bu arada bu odadaki Çakıl Hoca’dan kalan yere, sessiz bir araştırmacı kişi yerleşti. Kendisini bana tanıştırdıklarını hatırlarım. Hem Fen Fakültesindeki arkadaşlarım, hem de binanın yanında bulunan Eczacılık Fakültesinde akademik çalışma yapan birçok dost arkadaşım oluşmuştu. Tarık Pekel ile dostluğumuz uzun seneler devam etti, Çakıl Erk ile Diyarbakır’da birçok kez beraber olduk.
Hatta kimin yaptığı belli olmayan ve neden yerleştirildiği bilinmeyen bir konuda, Çakıl Erk’in arabasının altına patlayıcı konulmuş ve havaya uçan arabadan Çakıl Erk sağ kurtulmuştu. Bu olaydan sonra en ufak ani bir sesten çok etkilenen Çakıl Erk’in hayatını Ankara’da devam ettirmek için geri döndüğünü de hatırlarım.
Bu üçlünün odasına gelen dördüncü kişinin isminin Ekmel olduğunu yakın bir tarihte hatırladım. O dar ufak odada en çok Çakıl Erk’in sesi çıkar, Tarık Pekel de sık olmasa a önemli konularda konuşur ve dinlenirdi. Metin’in birçok teorileri ve planları bulunmakta idi o tarihte ve onun teorilerini hiç kaçırmazdım. Bunların arasında sıkışan Ekmelettin İhsanoğlu, tartışmalarımıza hiç karışmaz hep dinlerdi.
Hani derler ya bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur diye, kanımca Sayın Prof. Ekmelettin İhsanoğlu Bey hiç değişmemiş, sessizliği ve ağır başlılığı ile Çankaya yolundaki bu makama en yakışan doğru insan olduğunu düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.