|
|
Suz-i DilaraKategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 02 Temmuz 2014 10:48:08 Osmanlı Devletinde bir padişah vardır çok severim. Hani padişahların nesi sevilir diye sorarsanız, buna vereceğim yanıt sınırlıdır. İçlerinden birisi diğerlerine nazaran akıl yürüten, mevcut düzenden ziyade daha reformcu görüşü olan bir kişilik görünümü verir. III. Mustafa’nın Gürcü asıllı eşi Mihrişah Sultan dan 24 Aralık 1761 senesinde bir erkek çocuğu olur.
Selim adını verirler. Biz onu III. üncü Selim olarak biliriz. 1774 senesinde III. Mustafa vefat edince Selim henüz daha 13 yaşındadır. Bu nedenle Amcası Abdülhamit 1774 senesinde Padişah olarak sülüs dağıtır, ve hutbe okutturur. III Selim’e dokunmaz amma onu oda hapsinde tutar. Abdulhamit döneminde hem Rusya ile hem de Fransa ve Avusturya ile barışı sağlayamadığı için, zafersiz yağmasız seferler Yeniçeriyi rahatsız eder. Bu dönem 1789 senesinde Abdülhamit vefat edinceye kadar sürer. Yerine III. Selim tahta çıkar. III. Selim’in ileri görüşlü yenilikçi ve barışı seven bir tutumu vardır. Yeniçeri yerine, Nizam-ı Cedit adı altında yeni bir askeri teşkilata yönelmesi, bazı çevrelerin işine gelmez. Fransa ve Avusturya ile daha iyi bir zeminde olmak için bu ülkelerden önemli kişileri getirtip, hem orduya hem de Memalik-i Osmaniye’ye çeki düzen vermeye başlar. Reformlar arasında giyim kuşamdan tutun da birçok konuda Batı’dan örnekler almaya devam eder. Yetiştirdiği ordusunu memleketin her tarafına gönderir. Bunları yaparken özel ilgisi olan Türk Sanat Musikisinde de eserler vermeyi ihmal etmez. Sarayın önemli yerlerine devrin musiki ustalarını alır. Suz-i Dilara, ArazbarBuselik, Şevkefza, Neva Kürdi makamlarını ve bu makamlarda birçok eser kazandırmış olduğundan, sanatkar bir ruha sahip duruşunu ayrı severim. 18 sene padişahlık yapan III.Selim’in 64 eserinin elimize kadar ulaşmış olduğunu görmekteyiz. Suz-i Dilara makamı, tanrıya olan sevgisini anlatan bir makam olarak bilinir. Bu makamda birçok semai besteleyen III Selim’in eserlerini diğerlerinden ayırt etmeniz mümkündür. Batı musikisine temayül eden eserleri de bulunmaktadır. III Selim’in yenilikçi reformlarını hazmedemeyen Yeniçeriler ve onları destekleyen kesim, Kabakçı Mustafa isyanı ile reform istemeyen bir kitle oluşturarak Saraya yürür, bu değişimin sonunu getirirler. Bu 18 yıl içinde yapılan birçok ıslahat hareketinin içinde 1790’da Tophane’de bir okulun yapılması, Halıcıoğlu’nda bir Humbaracı ocağı kurulması, Eyüp’te Mühendishane kurulması, Camialtı semtinde bir tersane kurularak gemi inşaatına önem verilmesi de vardır. Kabakçı Mustafa aslında Eminönü’nde bir hamam tellağıdır, iri yapısı ve Yeniçerilerin sevdiği bir insan oluşu ile onların başına geçerek yeniliğe karşı olan isyana ön ayak olur. Ellerinden alınan gücün intikamını alırcasına saraya yürüyen Kabakçı Mustafa’nın dilekleri yerine getirilir, ve Sultan III. Selim 29 Mayıs 1807’de tahttan iner, yerine amcasının oğlu IV. Mustafa geçer. III. Selim yine oda hapsine gönderilir. Bu arada yenilikci olan Alemdar Mustafa Paşa’nın duruma müdahale etme girişimleri pek iyi netice vermez. Reformcu olan Alemdar Mustafa Paşa İstanbul’a yürüyünce IV. Mustafa, amcasının boğdurulması için emir verir. Cinayet okulu olan Topkapı Sarayı bir cinayete daha sahne olur. III. Selim 29 Temmuz 1808 de boğdurularak öldürülür. III. Selim’den geriye birçok eser ve kendine ait beş makam kalmıştır. Bunlardan Suz-i Dilara, ve Arazbar Buselik makamlarını ben de çok severim. III Selim’in yazdığı şiirlerde kullandığı mahlas, İlhami, olarak bilinir. III. Selim’in padişahlığı süresince birçok sanatkarı Enderun’da toplayarak, sanat ve kültüre çok katkılarda bulunduğuna inanmaktayım. Bunların içinde Enderun-i Vasıf Osman, Türk sanat musikisine birçok güfte vermiş bir sanatkar olarak Saray’da temayüz etmiştir. III. Selimin boğdurularak öldürülmesinden sonra, Saray’ı terk eden Vasıf Osman’ın, birçok eserinde bu acı olayı dile getirdiği söylenir. III Selim‘in bestelediği aşağıdaki eseri, sizin de sevdiğinizi düşünmekteyim. Usulü Aksak, Makamı Şehnaz sözleri şunu anlatır. Bir Nev-Civane Dil Müpteladır, Bu eserlerin içinde bir devrin sanata verilen değeri anlamak mümkün olmakta. Ne yazık ki batı medeniyetine yönelik yenilikci ve reformist bir dönem, elim bir cinayete kurban gitmiş, yok olmuştur.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|