![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Somalı bir işçi: Bir köpek kadar değerimiz yok
![]() Manisa’ya gelen otobüsten Akhisar’da inip, Soma’ya giden otobüse bindiğimde, saatlerdir duyduğum, Hayat Tv’de sevgili İzmir Temsilcimiz Emine Uyar’ın anlatımlarından dinlediğim o büyük acının içine doğru yol aldığımı hissediyorum. Araçta bu olay manşet. Muavin ile biraz sohbet edince o da uzaktan bir akrabasının madende henüz kendisinden haber alınamayanlardan biri olduğunu söylüyor. Kırkağaç’a geldiğimizde muavin çıkarın cesetlerin burada kavun depolamak için kullanılan soğuk hava deposunda tutulduğunu anlatıyor. ![]() Az sonra yol Soma’ya dönünce yol başlarında polis otoları ve çevik kuvvet otobüsleri dikkati çekiyor. Bunlar, işçinin can güvenliğini umursamayarak onu taşeronun insafına terk eden devletin kendi güvenliğini, olası bir infial durumuna karşı korumak için buradalar. ![]() Beni hastanenin yakınında polis barikatlarının olduğu noktaya kadar getiriyor. Görüntü, kritik önemdeki siyasi davalarda polisin adliye önlerinde yaşattığı manzaraya benziyor. Basın olduğumuz için herhangi bir sorun yaşamıyoruz ama Soma’lılar bu barikatların arkasından olan biteni izliyorlar. Onlardan birine yanaşıyorum. Adı Mehmet Ali Karakaçan. Eniştesi Halil Durmaz’dan dün saat 15.00’ten beri haber alamadığını söylüyor. Kendisi de madende çalışmış. Taşeronda. Çok dertli, hemen anlatmaya başlıyor: “Abi bize ‘gönder malı’ derler, gönder”. Araya girip ‘O ne?’ diye soruyorum, ‘kömür’ diyor, “Kömür çıksın da, senin hayatın hiç önemli değil. İstanbul’daki bir kedi köpek kadar değerimiz yok burada.” ![]() Harun Muzaç da 11 yıldır maden de çalışıyor. Madende şu anda çıkarılamayanlar arasında arkadaşları varmış, “Bazı şeyler ört bas edilmek isteniyor” diyor. “Ne bunlar?” diye soruyorum, “İhmaller” diyor tek kelimeyle çok şey anlatan bir yanıtla. Harun da, diğerleri gibi ölü sayısının 300’ü geçtiğinden emin gibi konuşuyor. Bu yazıyı siz okuduğunuzda muhtemelen bu rakamlar netleşmiş olacak. Ahmet Tanrıverdi de, 8 yıldır madende çalışan bir başka işçi. “Tamamıyla ihmal” diyor yaşananlar için. Trafo patlamasını, daha fazla kar hırsıyla kapasitesinin çok üzerinde zorlanmasından kaynaklanmış olabileceği yorumunu yapıyor. Maden de henüz çıkarılamayanlar arasında hem arkadaşları hem de akrabaları varmış. Buradaki kalabalık arasında dikkatimizi çeken Gülşah Güçlü ise, Trabzonluymuş. Burada üniversite okuyor ve dördüncü sınıf öğrencisi. Bir arkadaşının babası bu iş cinayetinde ölmüş, bir arkadaşının babasından da henüz haber alamıyorlarmış.Gülşah yaşananların kader ile açıklanmasına tepki gösteriyor ve “Resmen katliam” diyor. Ben bu yazıyı Soma Devlet Hastanesi’nin hemen yan sokağındaki bir pastanede yazarken, aynı anda da madende yaşamını yitirenler sesli olarak anonslanıyor. Cenazeleri ile ilgili bilgi veriliyor. İlçedeki madenci anıtı da çiçeklerle süslenmiş. Tüm bunları yaşarken aklım Emile Zola’nın Germinal’ine gidiyor. Zola’nın 1860’larda kuzey Fransa’da geçen şaheser romanı Germinal’de anlattığı koşullardan daha iyi değil 2014 Türkiye’sinde maden işçilerinin durumu. Kim bilir bu yaşananlar, belki o zamanki gibi görkemli bir grevin kıvılcımı olur. Kaynak : www.evrensel.net | Fatih POLAT | Soma
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |