Genelde otomobil kullanmayı çok severim. Hele uzun yolda kendim, kullandığım arabanın emniyeti için pür dikkat kesildiğimden, aklımdan bütün dertlerimi atar, kendimi o anda yaptığım işe veririm. Direksiyon sallama adı ile de anılan bu otomobil kullanmada kaç adet araç eskittiğimi unuttum.
Hani derler ya her şeyin ilki unutulmaz diye, ben de öyle ilk aracım olan Anadol marka tek kapılı bir aracımı hiç unutamam. O tarihte Anadol marka araçların komposit malzemeden yapılan kaportasının hasar görmesine kimse aldırmazdı. Bir iki fırça darbesi ile düzelebilir olması önemli idi. Motor bölümü ise Ford markaydı, küçük hacimli basit bir motoru vardı.
Hatta bir gün İstanbula giderken yolda debriyaj sıyırmıştı, ben de Düzce’de bir oto tamirciye dalmıştım. Motorla şanzumanın ayrılmasında ustaya yardım edip, yarım günde işi bitirmiştik. Bu arabamı hiç unutmam. Çocuklarımda bu aracı hiç unutmazlar. Arka alt döşemede bir delikten bazen yolu izleyip, tozlu yollarda ayakları ile bu deliği kapadıklarını çok sonradan öğrenmiştim.
Şehirlerarası yolda Anadol marka arabamla giderken, radyo dinlemek mümkün olmazdı. Araçtaki bütün elektrik donanımının parazitlerini radyo çeker, topraklama yeterince olmadığı için parazitten başka bir şey dinlemek mümkün olmazdı.
Şehir içinde lüzumlu veya lüzumsuz işaret ve lambalara azami dikkat ederdim. Tek yönlü yoldan giderken karşıdan gelen araca yol vermez, yanında durup “Ters yönde geldiğinizi biliyor musunuz?” diye mahcup ederdim. Fakat kimi zaman benim de zorlandığım anlarda ters yöne doğru arabamı sürdüğüm olmaktadır. Yine bir gün tek yönlü yolda giderken karşıdan bir hanımın, aracı ile ters yönde bana doğru geldiğini gördüğümde, kenara çekilecek yer bulamadığımdan, yolun ortasında durdum. Karşımdaki kişiye tam “Hanımefendi geldiğiniz yön yanlış, niye dikkat etmiyorsunuz?” demeye kalktığımda kendisini tanıdığımı anlayıp ne şiş yansın ne kebap diyerek vaziyeti idare etmeye çalışmıştım.
Aynı duruma düştüğümde, “İlerdeki yol kapalı mecburen buradan gelmekteyim.” diyerek zevahiri kurtarmaya çalıştığım çok olmuştur. Eskilerin birçok sözü boş söylemediğine inanırım. Bu sözler mutlaka bir konu sonucunda ortaya çıkmıştır.
“Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma.”
“İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.”
Bunlar gibi aynı anlama gelen pek çok deyim var, hepsini burada sıralamaya gerek olmadığını düşünüyorum. İnsanın her yaşta birçok konuyu öğrendiği doğrudur. Fakat bazı insanlar yalnız kendi düşüncelerinin doğru olduğuna inanır ve mantık dışı bu yanlışları doğru gibi savunmaya çalışırlar. Bir insanın inanmadığı bir konuyu savunması kadar gülünç ne olabilir ki!
Televizyon ekranlarında izlediğim konuşmacılar inanmadıkları konuları savunurken aciz duruma düşmekteler. Ellerine verilen birçok bilgi notunu, kendi araştırmaları gibi gösterip, haklı olduklarını ifade etmelerinde bile bir abesle iştigali izlemek mümkün.
Geçtiğimiz senelerde ülkemizi nereye götürdüklerini henüz kestiremediğim yöneticilerimizin ‘’Arap Baharı’’ adı altında Arap dünyası ülkelerini ziyaret ettiğini hatırlarım. Gittiği ülkelerdeki yöneticilere ve basına oralarda verdikleri demeçlerde:
“ Laiklikten korkmamanız gerekir, iyi bir şeydir.”
gibi sözlerle öğüt vermeye cesaret ettiğinde, gelen eleştirilerden rahatsız olan yöneticilerin, Almanya Cumhur Başkanı Sayın Joachim Gauck’un Türkiye’de zedelenen hukuk ve adaleti eleştirmesine tahammül edememesini hayretle karşılamaktayım.
Uzantılarının Almanya’dan başladığı basit bir DENİZ FENERİ davasında, Almanya’da Adalet ve Hukukun işleyişinin neticesinde gönderilen dava dosyalarının akibetini ele alırsanız, bir tek bu konuda bile Almanya Cumhurbaşkanının böyle konuşmaya hakkı olduğunu düşünmekteyim.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine verdiği kararları da tanımamaya yeltenen Kasımpaşalının, hukuk konusunda ne düşündüğünü gerçekten merak etmekteyim.
“Yutamayacağın lokmayı ağzına almayacaksın. Yoksa boğazını tıkar kalır.”
Kaldı ki fezlekeleri hazırlanan birçok dava dosyasının, yargı önünde hesap vermesini haftalardır, aylardır merakla beklemekteyiz, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.