|
|
Yaptıklarının utancıyla canına kıyan Amerikan askerleri...Kategori: Makale | 3 Yorum | Yazan: Aynur Çağlı | 15 Nisan 2014 14:07:54 Irak, Afganistan, Suriye... nerede olduğu hiç farketmez. Tüm silahlı çatışmalarda bir ölen, bir de öldüren taraf var. Ölenler ardında gözü yaşlı bir kuşak bırakıyor. Peki ya öldürenler, onlara sonradan ne oluyor? İstatistikler tüyler ürpertici: ABD’de günde ortalama 22 eski asker intihar ediyor. Rakamlara göre savaşta ölen her askere karşılık 25 asker kendi hayatına son veriyor.
Amerikan Savunma Bakanlığı’nın verilerine göre, 2001 yılından bu yana toplam 2.5 milyon asker Irak ve Afganistan’a gönderildi. Bunların 800 bini bir savaş deneyimi yetmezmiş gibi üstüste sıcak savaş bölgelerine sevk edildi. Bu askerlerin 700 binine savaşta ciddi olarak yaralandıkları ve psikolojik açıdan büyük zarar gördükleri için “Malül Gazi” statüsü verildi. Geride kalan yüz bin kişinin işlemleri henüz tamamlanmadı. ABD savunma yetkilileri ve askerlikten ayrılarak sivil yaşama dönen eski askerlerin ve güvenlik görevlilerinin hakları için mücadele veren kuruluşlar bu sorunun üstesinden nasıl geleceklerini şaşırmış durumdalar. 1999 ila 2010 yılları arasında günde ortalama 18 eski asker canına kıyarken bu rakam son yıllarda 22’ye yükseldi. İntihar edenlerin üçte ikisini 50 yaşın üzerindeki eski askerler (Irak ve Afganistan’da görev yapan), üçte birini ise genç yaştakiler oluşturuyor. Buna bir de intihar eden çeşitli rütbelerden ordu personeli eklenince ortaya korkunç bir tablo çıkıyor. Amerikan ordusunda her gün ortalama bir asker kendini öldürüyor. İntihar eden görevdeki ve eski asker sayısının savaşlarda ölen asker sayısından çok daha yüksek olması kamuoyunun yoğun tepkisine yolaçarken yetkilileri de rahatsız etmeye başladı. Savunma ve savaş gazilerinden sorumlu bakanlıklar, eski askerlerin tedavisi için yeni programlar geliştirip, telefonla yardım hatları hizmete sokuyorlar. Ama intihar edenlerin sayısı düşeceği yerde artıyor. Bu telefon servislerinden biri son zamanlarda 26 bin kişiyi intihardan caydırmakla övünürken, bunların hala kronik depresyonda ve her an intihar etme eğiliminde olduklarını özenle gizledi. İngiltere’deki durum da ABD’den farksız. 2012 yılında 50’den fazla eski asker canına kıydı. Aynı süreçte Afganistan’da ölen İngiliz askerlerinin sayısı 40 idi. Kanlı çatışmalara, katliamlara ve saldırılara doğrudan katılan ya da en azından tanık olan bu askerler geri döndüklerinde hiçbir şekilde normal yaşama uyum sağlayamıyorlar. Vietnam savaşında toplam 58 bin Amerikan askeri hayatını kaybetti. Bugüne dek intihar eden Vietnam gazilerinin sayısı ise 109 bini aşmış durumda. Sürekli olarak düşmana karşı dolduruşa getirilen ve nefretle beslenen askerler, gözünü kırpmadan adam öldürmeye koşullanıyor. Tümüyle yabancı oldukları bir ülkede hiç düşünmeden, komutanın emriyle otomatik olarak tetiğe basan gençler, öldürdükleri insanların arasında kadınların, çocukların ve yaşlıların olduğunu görünce şok oluyorlar. Arkadaşları yanıbaşlarında can verince sağ kaldıkları için suçluluk duygusuna kapılıyorlar. Çatışmalar kısa sürüyor, ama korku ve kabus dolu günler ve geceler uzadıkça uzuyor. Tanık oldukları ölümcül çatışmalar, ölümler ve yaranlanmalar savaştan uzaklaşıp eve döndüklerinde daha da dayanılmaz hale geliyor. Yaşadıklarını unutmak için ilaç ve uyuşturuculara başvuruyor, içlerindeki öfkeyi ve şiddeti çevrelerine saçmaya başlıyorlar. İngiltere’deki bazı cezaevlerinde yatan tutuklu ve mahkumların yüzde 6.8’ini (6000 kişi) Falkland Adaları, Kuzey İrlanda, Bosna, Irak, Afganistan ve Rwanda gibi ülkelerde savaşan eski askerlerin oluşturması bir rastlantı değil. Bu oran bazı hapisanelerde yüzde 14’ü buluyor. İşlenen suçların şiddetle bağlantılı olması, aralarında karısını, kardeşini ve en yakın arkadaşını hunharca öldürenlerin bulunması dikkat çekiyor. 1982 yılında Falkland adaları yüzünden Arjantin ile savaşan İngiltere’nin can kaybı 255 idi. Falkland adalarındaki 10 haftalık savaştan sonra yurda dönen 300 asker daha sonraki yıllarda kendini öldürdü. Yine savaş sonrası can kaybı, savaştaki can kaybının önüne geçti. Devlet savaşta kolu bacağı kopana destek oluyor, maaş bağlıyor ama akıl sağlığı bozulanlara, uyum sorunu yaşayanlara ve yoldan çıkanlara önem vermiyor. Cephede adam öldürürken kahraman ilan edilen askerler sonradan dağıtınca onları bu kirli savaşa alet edenlerin kılı kıpırdamıyor. Yakın dönemdeki savaşlara sırf yakın müttefiki ABD ile İngiltere’yi desteklemek için sembolik sayıda asker yollayan Avustralya’nın da onlardan kalır yeri yok. Avustralya’da 2014’in ilk iki ayında 15 eski asker canına kıydı. Sivil yaşama döndükten sonra depresyona giren askerler, sağlık giderlerinin karşılanması için hükümete başvurduklarında binbir engelle ve zorlukla karşılaşıyorlar. Brisbane’lı bir asker, bunun için aylarca uğraştı. Karısı başvurusunun kabul edildiğini bildiren mektubu açtığında bir gün önce kendini öldüren kocasının cenazesine hazırlanıyordu. Savaş muhabiri ve yazar Kevin Sites, on yıl boyunca dünyanın dört bir yanındaki onlarca savaşı cepheden izledi. ABC, NBC, CNN ve Yahoo!News için hazırladığı yüzlerce haberde savaşın insanı boyutlarını öne çıkarmaya çalıştı. 2003 yılında “The Things They Cannot Say: Stories Soldiers Won’t Tell You What They’ve Seen, Done or Failed to Do in War” adlı bir kitap yayınlayan Sites, askerlerin savaşta yaşadıkları ama asla kimseyle paylaşmadıkları öyküleri anlatıyor. Sites, Amerikalı onbaşı William Wold ile 2004 yılında Irak’taki Felluce kasabasında, kanlı bir çatışmadan hemen sonra karşılaşıyor. Az önceki çatışmanın heyecanıyla tir tir titreyen, adrenalin yüklü Wold nasıl kurtulduğunu şöyle anlatıyor: “Caminin yanındaki odaya gitmemi söylediler. Önden giden asker elinde Kaleşnikof olan bir adam gördü. Adamı hemen vurmasını söyledim. Ben de adamın solundaki 6 kişiyi vurdum. Diğer askerim de geride kalan iki adamı vurdu. Hepsini öldürdük. Küçücük bir odaydı, çok korktum...” Bir yandan küfür ederek hepsini nasıl öldürdüklerini anlatan Wold, 21 yaşındaydı. Toz toprak ve kan ter içinde olmasına karşın çok yakışıklı ve karizmatik görünüyordu. Wold liseyi bitirdikten sonra üniversiteye gitmek yerine askerliğe başvurmuştu. “Adam öldürdüğüm için gurur duymuyorum. Ülkeme hizmet etmekten dolayı onur duyuyorum. Burada olmaktan hem nefret ediyorum hem de mutluyum. Nişanlım savaştan sonra aynı insan olmayacağım diye kaygılanıyor. Ona burada yaptıklarımı anlatmam. Hiç kimseye anlatamam.” Wold’un nişanlısı haklıydı. Genç adam geri döndüğünde eski William değildi. Savaşta adam öldürmek o koşullarda insana doğal ve kaçınılmaz gelebilir ama savaştan uzaklaşınca insanlık suçlarının en ağırı olan öldürmeyi hiçbir şekilde haklı gösteremezsiniz. Bazıları onu kahraman gibi görse de, o yaptığının kahramanlık olmadığını biliyordu. Duyduğu pişmanlık, vicdan azabı ve utancın altında her geçen gün biraz daha ezildi. Aldığı yaralardan ötürü ağrı kesici bağımlısı oldu. Yetmeyince sokaktan uyuşturucu satın almaya başladı. Wold’un annesi Sandi, oğlunun eve döndükten sonra bunalıma girdiğini, hiç uyumadığını ve yemek yemediğini anlattı. Katıldığı televizyon programında Wold’un başından geçen bir olaydan söz etti. “Oğlum Irak’ta iken komutanı uzaktan gelen şüpheli minübüse derhal ateş açılmasını emretmiş. Emri yerine getiren Wold, minübüse gittiğinde ölenlerin çoçuk olduğunu görmüş. Ve bu çocukların cesetlerini tek tek evlerine götürerek ailelerine teslim etmiş.” Bu olayın Wold’u cami olayından da fazla etkilediği tartışılmaz. Ailesi Wold’a nasıl destek olacağını bilemedi. Psikiyatristlere, psikologlara götürdüler, herşeyi denediler, olmadı. Wold, ailesinin şiddetle karşı çıkmasına karşın “Arkadaşlarım bana bakar” diyerek orduya geri dönmeye karar verdi. Uyuşturucu kullandığı ortaya çıkınca geri yollandı. San Diego’da bir askeri hastanaye yatırıldı. Ziyarete gelen arkadaşlarıyla yemeğe çıktı, hep birlikte dövmeciye gidip dövme yaptırdılar. Dönünce ilacını alıp almadığını unuttuğu için tekrar aldı ve uykuya daldı. Arkadaşları ertesi gün geri döndüklerinde genç adamı aynı pozisyonda uyurken buldular. Bir daha kendine gelmedi Wold. Otopside uyuşturucu ve reçeteli ilaç karışımından öldüğü belirlendi. Wold öldüğünde Felluce’de Sites ile yaptığı heyecanlı görüşmenin üzerinden tam iki yıl geçmişti. Wold’un yaşamını en iyi anlatan şey, ölmeye yattığı gece yaptırdığı dövmeydi. Amerikan bayrağına sarılmış kadın ve kartalın resminin altında “All American Bad Ass” yazılıydı. Göğsünde ise bu kahramanlık sloganını yalanlarcasına bir çift yakaran elin altında “Only God Can Judge” (Sadece Tanrı yargılayabilir) yazıyordu. Başta ABD olmak üzere batılı devletler, o ülkeleri despotlardan kurtarma, teroristleri temizleme ve benzeri gerekçelerle başlattıkları işgaller ve savaşlarla yüz binlerce insanı öldürüyor. Ellerine silah tutuşturdukları binlerce askeri de gözü kapalı ölüme yolluyorlar. Sağ kalıp geri dönenler ise William Wold gibi pişmanlık ve utançla yaşamaktansa ölümü seçiyor. Hayatta kalanların ölüden farkı yok. Oysa kolay adam öldürecekleri düşünülerek özel olarak seçilmiş, yetiştirilmiş ve savaşa gönderilmişlerdi. Adam öldürdüler ama içlerindeki insanı öldüremediler. Sonuçta insan yanları galip geldi ve kendilerini cezalandırdılar.
YorumlarYanlız kartal
{ 28 Eylül 2017 16:03:00 }
Bu ne yazıdır gercekten harika soluksuz okudum evet savas kötü ve kötü olan her şey gibi bigun bununda sonu gelmeli
Aslan yürek
{ 06 Ekim 2016 20:18:23 }
Şu wold un durumuna gerçekten üzüldüm ama oadamlarda şunu unutmamalılarkı bu bi savaş ve savaşta her zaman insanlar ölür bu bi doga kanunudur
deniz
{ 15 Nisan 2014 14:29:28 }
mükemmel bir yazı. bize savaşın başka bir yüzünü, kahramanlardan geriye ne kaldığını, insan olmanın insan olarak kalabilmek olduğunu bu yüzden her türlü savaşa özellikle de emperyalizmin yarattığı, desteklediği savaşlara yılmadan sürekli karşı olmamız gerektiğini bir daha gösterdi.
Diğer Sayfalar: 1. yüreğine sağlık!
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|