A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Üç “Ş”

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Mustafa Alagöz | 21 Mart 2014 14:27:30

Günümüzde politik gerilim öylesine doruk yapmış, gündem öylesine seri değişiyor ki, ilk elden ne olup bittiğini izlemek zormuş gibi gözüküyor. Evet! görünüşe takılırsak doğru, ama görünüşteki bu “hareketlilik” sadece niceliksel bir çeşitlilik - curcuna. Ama bu durumun öne çıkardığı bir olgu var; “Ahlak ve Vicdan”.

Her toplumsal hareketin, tarihsel olgunun kendine göre bir dinamiği; yani ortaya çıkış koşulları, günlük yaşama etkileri, toplumların ve bireylerin anlayışlarına yaptığı etkiler olur. Bütün bu karmaşanın içinde bir hakikat kendini mutlak biçimde korur ve adım adım gerçekleştirir; ÖZGÜRLÜK.

Zaman zaman geriye dönüşlere rağmen; yıkımlar, acılar olsa da her türlü bencilliğin, despotluğun, acımasızlığın ve vicdansızlığın karanlığı içinden sızan Özgürlüğün ışımasının  önüne geçilemez. Her olgu kendini besleyen başka olguların örgünlüğü yoluyla gerçekleşir, her Hakikat diğer hakikatlerin varlığı ve desteği ile etkin hale gelir.

Özgürlük ahlaksız ve vicdansız var olamaz. Adalet şeffaflık ve hesap verilirlik olmadan yaşayamaz. Tarihsel sorumluluk ve politik inisiyatif kullanımı, hakkaniyetli, farklılıklara karşı eşit duruşlu olmaz, kendini eleştirilerden muaf tutarsa adım adım zorbalaşmaktan ve yozlaşmaktan kurutulamaz.

Türkiye’de şu anda var olan iktidar bu söylediklerimizin açık bir delili. Bu iktidarın politik ahlakı yerlerde sürünüyor. En kutsal hak olan “yaşama hakkına” karşı bir hoyratlık tam bir utanmazlık ve vicdansızlık batağına sürüklenmiş, oy çokluğuna dayalı şımarıklık başbakanın nefsini şahlandırmış durumda.

Bütün bu yaşananlar bize nasıl bir devlet yapısına, nasıl bir yargı sistemine, nasıl bir eğitim, emniyet, devlet bürokrasisine mahkum olarak yaşamak zorunda kaldığımızı da gösteriyor. Bu konularda çokça şeyler yazıldı ve söylendi.

Uzmanlar bu konularda evrensel değerlerin ne olduğuna dair düşüncelerini açıklayıp fikirlerini ortaya koydular. Bunlardan çıkan sonuç şu; evrensel değerlere yüz çevirerek, bilimsellikten uzak durarak atılan her adım sadece yıkım ve zulüm getiriyor. Evrenselliğin ve bilimselliğin yaşantıda kendisini ortaya koyması ise öncelikle çok sesliliğin mutlaka korunması, farlılıkların bir zenginlik olarak desteklenip yaşatılmasıdır. Çünkü her türlü ekonomik, kültürel, bilimsel zenginlik ancak böylesi atmosferde nefes alıp canlanır; hoşgörü ve anlayış filizlenip yeşerir, demokratik yaşam serpilip gelişir.

Politik güç onu kullananı tarihsel bir kişilik yapabileceği gibi insanlığın lanetle anacağı bir zorba, ahlaksız ve vicdansız haline de getirebilir.

Müslümanların Hac ritüellerinden birisi de şeytan taşlamaktır. Taşlanan şeytan sayısı üçtür ve bu tamamen simgeseldir. Bu üç şeytan Firavun-Karun-Belam’ olarak isimlendirilir. Bunlar biz insanların doğamızda bulunan eğilimlerin simgesidir: Firavun insandaki iktidar hırsının; Karun servet, para, maddi zenginlik hırsının; Belam ise, bilgisiyle, inancıyla sahtelik yaparak insanların ruhlarına egemen olma isteğinin hırsıdır.

Aslında para da, iktidar da, bilgi de kendinde masumdur. Sorun insanın bunları nasıl ve hangi niyetlerle kullandığıdır; ancak insanların içlerinde taşıdıkları olumsuz tutku ve hırsların ortaya çıkmasına vesile olurlar.  Ama en pervasızı iktidarı ele geçirenlerde ortaya çıkıyor; çünkü başka insanların hayatların müdahale etme gücünü ellerinde bulunduruyorlar. Ne kadar çok insana hükmederlerse, arkasından ne kadar pohpohlanıp şişirilirlerse o denli iktidar sarhoşu olurlar. Kibir, üstencilik, ‘her şeyi ben bilirim’cilik benliklerini ele geçirir. Giderek şişen egolarının kurbanı olup öfke ateşinin içinde yanarlar.

Kendilerini yere göğe sığdıramaz olurlar. Tayyip Erdoğan, maşallah,  her ne olsa “biz biliriz”le konuşur oldu. Her “biz biliriz” tekerlemesinde parmağını göğsüne vurarak kendini gösteriyor. Bakanlarını, milletvekillerini, cumhurbaşkanını rencide etmekte bir beis görmüyor.

Genelde kişileri konu edinerek düşünce dile getirmekten uzak durmaya çalışırım, ancak kutsal kabul ettiği dini inancının kaynağı olan “Kuran-ı Kerim”in ayetleri öylesine açık ki, söylemleri ile inandığını söylediği “kitaba” bile saygısı yok. Olamaz da, çünkü ne zaman insanların vicdani-içsel sorunu olan dinsel inançlar politikanın malzemesi olursa ikiyüzlülük, temiz inançların kötüye kullanılması kaçınılmaz olur.

“hevasını ilahlaştıranı gördün mü” (Kuran; Furkan/43)

Her fırsatta  Yunus’un “severiz yaratılanı sevenden ötürü”, sözünü meydanlarda kükreyen, 75 milyonun başbakanı olduğunu tekrarlayıp duran  R.T. Erdoğan kendisine dokunulduğunda nasıl hoyratlaştığını ve zalimleştiğini ortaya seriyor. 14 yaşında öldürülen Berkin’in acısı daha tazeyken meydanlarda onun annesini yuhalatabiliyor. Kendisine karşı çıkanı, eleştireni, hatta yapıcı öneri tarzında bile olsa ağzından, “hain, alçak, ahlaksız” küfürleri saçılmaya başlıyor. Yıllarca iç içe oldukları, iktidarı birlikte kullandıkları “yol arkadaşları” nasıl oldu da bir çırpıda “hain, casus, ahlaksıza” dönüştü.

Kadim bir söz vardır: “bas müminin kuyruğuna gör Yezitlik nerden çıkar”. Evet kuyruğuna basılınca bağırtıları her gün her taraftan yükseliyor. “inlerine gireceğiz, didik didik edeceğiz” hırsıyla, zaten kırık dökük devlet organları tümüyle merkezileştirilip keyfi yönetimin temelleri sağlamlaştırılmak isteniyor.


Vicdanları sızlatan nice acı olaylar neden didik didik edilmiyor. 2004’de 12 yaşında 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz’ı öldürenler beraat ettirildi, ancak bu yüzkarası karara karşın AİHM’den Türkiye’ye ceza çıktı. Roboski’de (Uludere’de) 35 can paramparça edildiğinde bu “didik didik”  etme kararlılığı niye gösterilmedi, gösterilmiyor. Hrant Dink’in katledilmesinin arkasında güçlerin ortaya çıkarılması için araştırmalar neden sündürülüp duruyor?

Bu liste uzatılabilir. Şiddetle, zorbalıkla, toplumda kutuplaşmaya yol açmakla ve gerilim yaratmakla hiçbir sorun, çözülmek bir yana giderek daha da içinden çıkılmaz hale geliyor. Farklı olanı düşman görmek, sindirmek, görmezden gelmek yerine; ona saygı duymak, anlamaya çalışmak ve sorunların çözümü için muhalif enerjiyi kullanabilecek yollar bulmakla ancak demokratik bir yaşam inşa edilebileceği tarihsel deneyimlerle kanıtlanmıştır.


“Gezi Olayları” hükümetin kendisine muhalif olan her kim olursa olsun ne denli tahammülsüz ve baskıcı olduğunu göstermiştir. Sonraki gelişmeler zorbalığın, vicdansızlığın ve yozlaşmanın ne boyutlara vardığını ortaya koşmuştur.

Çoğunlukçu anlayış, güç konumlarından hareketle toplumsal sorunları çözebileceğini zanneden herkes, her iktidar kaçınılmaz olarak zorbalaşır. Kibir gözleri kör eder, güç insanı şımartır,  anlayışsızlık ise kabalaştırır. Yazıya başlık olan üç “Ş” çoğunlukçu anlayışları adaletle değil güç dayatması ile sorunları çözmeye yöneltir. Üç “Ş”; Şehvet, Şöhret, Şiddettir.

Elde ettiği güçle, eriştiği şöhretle kendini kaybeden kibirli tutum elbette kendisine karşı her türlü muhalefeti şiddet yoluyla sindirmek isteyecektir. Bu durum tek tek bireyler için olduğu gibi iktidarlar, liderler, “başbakanlar” içinde geçerlidir. Şöhret şehveti besler, haksız güç şiddeti kullanır. Ancak bu durum adalet, özgürlük ve demokrasi istemlerini kuvvetlendirmekten başka bir şey doğurmaz, geçici zorluklar ve zorbalıklara rağmen…

“Doğrusu insan azgınlık eder,
Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.”
(Kuran-alâk /6-7)

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış




Türkiye’de Engelli İşçiler ve Sınıf Mücadelesi: 3 Aralık’ta Görünmez Kılınan Emek Gerçeğine Devrimci Bir Bakış
MESEM Gerçeği: Çocuk İşçiliği, İş Cinayetleri ve Gözaltılar Karşısında Devrimci İnsan Hakları Mücadelesi
Zehirlenen yalnizca tabaklar değil: Türkiye’de gida güvenliği krizi ve sistemin çürümüşlüğü…
İngiltere’den Türkiye’ye £35 Milyonluk Ray Sözleşmesi: Fırsat mı, Çıkmaz mı?
Avustralya ve AB teknoloji devleri çocukların sosyal medya erişimini nasıl sınırlandırıyor?

Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi
Çin'in 'Salam Dilimleme' Stratejisi: Pekin, Güney Çin Denizi'nin Haritasını Nasıl Yeniden Çiziyor?

ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!
Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım
2025 Hazar Türk-Musevi Hakanlığı: Tarih Yeniden Yazılsaydı Dünya Nasıl Görünürdü?
Sürgün Devrim girdabında Isaac Deutscher ve Avraham İşcen
Eriyen Şövalyenin Gölgesinde Devrimci Moses Hess

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git