Bir yazıya konan başlığın çok önemli olduğunu düşünürüm. Bu yazıya ne başlık vereyim diye düşündüm, aklıma ilk gelen kelimelerle başlık ve yazdığım yazı, iki ayrı konu oldu. Çocukluğumda rahmetli pederim, biri Sivas Gemerek’ten, diğeri ise Kars’ın Çakmak köyünden iki kız çocuğunu büyütüp okutmak için ailelerinden almıştı. Biri Arife diğeri ise Remziye idi. Sekiz yaşlarında alınan bu iki kız çocuğu, mahalledeki okula gider, ev işlerinde de anneme yardımcı olurlardı.
Masanın kurulması ve yemekten sonra masanın toplanması Arife ile Remziye’ye aitti. Bazen küçük olan mutfağa her ikisi de girip sofradan kalkan tabakları yıkamak isterlerdi. Bu sırada mutfaktan gelen tabak kırılma sesine annem koşar, konuya müdahale etmek isterdi. Remziye hemen atılır, “Ben kırmadım bu kırdı.” diyerek Arifeyi gösterirdi. Kaşlarını çatar, birbirlerine düşmanca bakarlardı. Arife hemen inkar eder, “Niye ben kırayım , elimi bile değmedim, Remziye kırdı.” diyerek kendini temize çıkarmaya çalışırdı. O gün bizim evde kırılan kimbilir kaçıncı tabak olurdu bu. Bir kaç ayda bir, eve yeni bir tabak takımı alınırdı .
Yaşadığımız bu günlerde ülkemizde çok önemli hadiseler gelişmekte. Son oniki senedir bir seçimle idareyi ele alan ve kendilerini ılımlı insanlar olarak tanımlayan bir kurumun oluşmasında, iki ayrı grubun bir araya gelip iş birliği yaptığı artık açık seçik anlaşılmakta. Grubun biri, diğer gruptan isteklerinin birisinin yerine getirilmemesinden rahatsız olduğunu söyler, bu birlikteliği bozarak, nikahın düştüğünü ilan eder.
Kendilerini Hizmet Grubu adı ile tanımlayan bu grup, yasal zemini olmayan faaliyetlerini hiç çekinmeden açıklamakta. Bu oluşumun Ergenekon diye adlandırılan veya Batı Çalışma Grubu gibi faaliyetlerde bulunanlardan ne farkı olabilir diye düşünmekteyim. Bu gün ekranlarda hiç bir sakınca görmeden konuşanlar, kırılan tabakların esas suçlusunun, diğeri olduğunu iddia etmekteler.
Daha da ileri giderek Silivri’de tutuklu olan insanların bir hiç uğruna yattıklarını ifade edebilecek kadar sorumsuzluk örneği göstermelerini dehşetle izlemekteyiz. Toplumun diline düşen telefon konuşmaları, evlerde bulunan milyon dolarlar, bir ülkenin yönetilmesinde Yasama- Yürütme – Yargı erklerinin bir elde toplanması konusunda verilen büyük uğraşın, neyi amaçlamakta olduğunu göstermekte ancak bu bilgi benim yurdum insanından kaçırılmakta. Vatandaşın bu konularda hiç bir fikri bulunmamakta…
Ekranlarda telaffuz edilen iki ayrı grubun kurduğu bu koalisyonun kırılmış olduğu ilan edilmekte.
Ekranlardaki programlara her iki gruptan konuşmacı çıkararak programcılar ‘Horoz Dövüşü’ne konu yapılmaktalar. Her konuşan diğerini suçlamakta, kendilerinin sandıktan aklanarak çıkacaklarını ifade etmekteler. Hizmet Grubu olarak kendilerini tanımlayan grubun, kime ne hizmet vermek için kurulduğu ve üyelerinin kimler olduğu ve kime hizmet ettiği bilinmemektedir. Diğer taraftan Adalet ve Kalkınma adı ile kurulmuş bulunan bir parti ile hukuk konusunda nereye gittiğimiz, ekranlarda tartışılmakta.
Ülkemdeki kalkınma adına kapatılan sanayi kuruluşları, yok edilen bir tarım toplumu, bitirilen hayvancılıkla et ithal eden bir ülke haline gelmemize, hangi kalkınmanın sebep olduğunu düşünmekteyim. Bu günleri yaşarken hep çocukluğumda mutfakta kırılan tabaklar, kırılma sonrasında söylenen sözler gelir aklıma :
"Tabağı ben kırmadım o kırdı"
Ülkemin Mutfağında sadece bir tabak kırılmamakta, mutfak zelzele geçirmekte, her taraf paramparça kırılan tabak parçaları ile dolu, kim ne kırıyorsa, ülkem bu kırılmadan çok zarar görmekte diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.