Doğuştan yetenekli insanlara hayranlıkla bakarım. Ellerine aldığı her hangi bir enstrümana, hemen bir iki vuruş veya nefesten sonra, sanki kırk yıldır bu musiki aletini çalıyormuş gibi melodileri sıralamalarına hayran hayran bakar, dinlerim. El becerileri olan insanların ürettikleri objelere bakarken, içimde hep böyle cisimleri yapmak arzusu uyanır. Hele güzel sesi ile şarkı söyleyen yetenekli insanları dinlerken kendimden geçerim.
Bazı insanlar vardır el çabukluğu ile bazı gösteriler yaparlar. Bu kişilere pek özenmem, çünkü el çabukluğu her ne kadar yetenek olsa da, insanların dikkatlerini bir başka tarafa çekerken bir marifet ortaya koyup sergilerler. Bu aslında bir aldatmacadır. Hani bir tarif vardır, ‘ne sihirdir ne keramet el çabukluğu marifet’ deyimi ile izah edilir bu yetenek.
Bir ressamın yaptığı bir tabloda renklerin uyumunu izlerken aklınızdan ne geçer bilmem ama ben hayranlık duyarım. Elinize bir fırça, bir tual alıp renklerle siz uğraşın, aynı tabloyu boyamanız mümkün olamaz. Renkleri doğada gördüğünüz tonlarda tualin üzerine işlemek bir yetenektir. Bir arkadaşım var Amerika’da yaşamakta, iki yüz elli parça tahtayı birleştirip, oyarak yapmış olduğu heykelle Aşık Veysel’i Chicago’ da bir büyük binanın girişini süslemişti. Bu heykeli hayranlıkla izledim. Bu bir yetenekti ve bu yeteneğin her insanda oluşması mümkün değildir.
Sevdiğim bir dostum vardı, Ankara radyosunda keman çalardı, Özer Altın, genelde önemli seslere eşlik ederdi. İnanılması zor bir kulağı vardı. Bir eserin çalınması sırasında vurulan yanlış bir sesi siz, ben duyamazdık amma Özer bey bunu hemen duyardı. Bu büyük bir yetenekti. Özer beyin oğlu Rahman ise genetik soya çekim olsa gerek, çok önemli bir yeteneği bulunmakta. Onu da hayranlıkla dinlemekteyim. Birçok filmlerin musikilerini besteleyen Rahman Altın bence çok önemli bir yetenektir.
Benim çocuklarımda böyle bir yetenek olmadığı için, Ortaokulda oğlumun müzik hocası ile tartışmıştım. Oğlum flüt çalamadığı için karnesinde müzik konusunda kırık notu vardı. Yıl sonunda ise oğlum bu flüt enstrümanını ateşte yakmıştı.
Okullarda ders anlatmak da bir yetenek olsa gerek. Aslında konuyu talebelere anlatmadan evvel o dersi öğretmenlerin iyi hazırlaması gerekir. Yoksa talebelerin, öğretmenler kadar akıllı olduğuna inanırım.
Bedensel yetenekler ise her insanda yoktur. Herkesin düz bir minderde takla atması mümkün olamaz. Sadi diye bir arkadaşımız vardı okulda, beden terbiyesi dersinde koşarak mindere gelir, takla atmak için başını mindere dayayıp yana düşerdi.
Bizler için beden terbiyesi, spor yapabilme yeteneklerimizin gelişmesi olarak algılanır. Birçok genç doğuştan bu konuda yeteneklidir. Kimisi bireysel sporlarda, kimileri ise kolektif sporlarda yeteneklerini sergiler. Başarı sağlayan sporculara gıpta etmiyorum desem o da yanlış olur. Hoş ben de bu yaşımda uğraştığım spor dalında başarı sağlamaktayım amma, bu başarı yaş grubumdaki insanların bu spor dalını ihmal etmelerinden kaynaklanmakta.
Toplum karşısında konuşmak da bir başka yetenektir. Hatta birçok toplumda konuşma üzerine gruplar kurulup, topluma karşı konuşma dersleri verildiği bir gerçektir. Söylemek istediği konuları birbirine bağlayıp, düzgün cümlelerle ifade etmek önemli bir yetenek olsa gerek. Herkes kalkıp toplum içinde konuşamaz. Hatta bazı insanların konuşmaya kalktığında, söylediği sözleri topladığınız zaman bir anlam çıkaramadığınız toplantılar mutlaka olmuştur. İş hayatıma atıldığım tarihlerde seminerler vermek mecburiyetinde kalmıştım. Konuşurken dikkatleri bir noktada toplamanın zor olduğu zamanlarımı hep hatırlarım.
Kimi insanlar vardır doğru bildiği konuları hiç zorlanmadan topluma aktarmada başarı sağlar. Kimileri ise inanmadığı konularda milletin gözünün içine baka baka yalanı, doğru gibi anlatır ve insanların bu yalana inanmalarını ister. Konuşurken toplumun dikkatini hep bir başka yöne çekip bir seri garip düzenlemeleri yapmak bile bir yetenek işidir. Yanlış olan bir konunun doğru olduğunu savunmak çok zordur, fakat bazı insanların bu becerilerini milletin gözünün içine bakarak gerçekleştirmelerini takdir etmemek mümkün değildir.
Ekranlarda halkın önüne çıkarak toplumun gözünün içine baka baka ‘’ülkemizde yolsuzluk yoktur’’ diyerek yanlışı doğru olarak göstermek, fezlekeleri geciktirerek delilleri karartmak, yapılanların üstünü örtmek, bir başka yetenek olsa gerek, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.