|
|
MONSIEUR CHAUVIN IIIKategori: Makale | 1 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 11 Şubat 2014 06:08:24 Lâfı döndürdük dolaştırdık ama geldik mi zurnanın zırt dediği yere! Kimiz biz? “Irk” olarak Türk değilsek neyiz biz? Ya da daha dolambaçlı bir soru: Kendimize Türk diyorsak ve bu “ırk” temelinde değilse bunu neye dayanarak söylüyoruz? Genlerimizin yalnızca yüzde 3.4’ü Orta Asyalı çıktıysa, Mösyö Şoven’i ardımızda bıraktığımıza katılırsınız sanırım.
Gökçeada’nın Zeytinli köyünde 1940 yılında doğmuş, askerliğini Türk ordusunda 1961-63 yılları arasında (benim gibi iki yıl yapmış garibim) yapmış olan Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos Arhondoni 2012 yılında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu öneri paketinde: “Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı herkes, din mezhep, dil ve etnik köken gözetilmeksizin Türktür. Türklük, bütün Türk vatandaşlarının beraberce varlığı ve dayanışmasının ifadesidir” demiş. Ve buna tepki –hayret mi?- AKP ve BDP’den gelmiş. Adamcağız 72 yaşında hidayete mi erdi falan diye sormayın. Hele hele, Müslüman değil ki itirazınızı duymamış olayım. Avrupa’da Türk diye bilinen Osmanlı’nın ganimet, yağma ve haraç için bulduğu kılıf Müslümanlığı yaymaktı ve Avrupa için Türk eşittir Müslüman idi. Yugoslavya’daki iç savaşta Müslüman Boşnaklar kıyıma uğrarken saldırganlar onlara Türk diye saldırıyordu. Avrupa’nın bu “Müslüman eşittir Türk” aymazlığını nedense bizler de içselleştirmişiz ve Müslüman olmayanı Türk’ten saymamak gibi bir utanmazlığı benimsemişiz. Mösyö Şoven’in hayranları Osmanlı sultanlarının annelerinin çoğunun Türk olmadığını, vezirlerin, sadrazamların çoğunun devşirme Hıristiyan çocuklar olduğunu vurgularken sanki hepsi o yüzde 3.4’lük Orta Asya kanı taşısa Osmanlı batmazdı gibi bir budalalık sergiliyorlar. Oysa yalnızca Osmanlı sarayında değil, genelde yaygın bir şekilde Müslüman bir erkek çok kez gayrimüslim bir kadınla evlenip onu Müslüman yapıyordu. Aksi pek olmuyordu tabii, ataerkil toplum düzeninde. Anne tarafından soyağacı “mitokondrial DNA araştırmasıyla” saptanıyor. İsterseniz anneannenizin anneannesinin anneannesinin kim olduğunu bir araştırın, bakalım ne çıkacak. Birçok yönüyle saygıdeğer bir insan olan eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nca hazırlanan bir raporun beşinci bölümünde, "cemaat vakıfları"(Fethullah’ınkiler değil), yâni Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı gayrimüslimlerin kurduğu vakıflar, acıdır ki "yabancı sermayeli şirket" ve "yabancı şirket" başlıklarıyla birlikte yer alıyordu. Yâni yine Türk eşittir Müslüman! Ben üç kuşaktan daha eski “ecdadım”ın kim olduğunu bilmezken 500 yıldır Istanbul’da yaşayan, vergisini veren, askerliğini yapan Türk vatandaşı Yahudiler mi Türk değil? Futbolumuzun övüncü Lefter Küçükandonyadis mi, Türk tiyatrosunun kurucusu, Istanbul’da Türkçe oyunlar sahneleyen “Güllü” Agop Vartovyan ve ekibindeki Siranuş, Teresa ve Annik Çuhacıyan, Mari Nıvart, Tomas Fasulyacıyan, Mardiros Mınakyan ve Bedros Magakyan mı, besteci Tatyos efendi mi, Udî Hrant mı Türk değil? Yetim bir Ermeni çocuğu olan Ruhi Su mu, annesi tiyatromuzun gözdelerinden Toto Karaca olan Cem Karaca mı, Çingene kökenli sayısız klarnet ustalarımız mı Türk değil? Saymakla bitmez. Bırakın Müslümanlığı Türklüğe yapıştırmayı! Ateist Türk olmaz mı? Hıristiyan, Musevi, Yezidi, Şamanist Türk olmaz mı? Türkler kılıç zoruyla Müslüman edilmedikten önce Şamanist imişler. Doğa güçlerini yüceltip tapınan Şamanizm benim için de daha akla yakın ama Türk eşittir Şamanist denklemi de Türk eşittir Müslüman denklemi kadar yanlış ve dışlayıcıdır bence. Mustafa Kemal’i akıllarınca karalamak için aslında Yahudi dönmesi olduğunu söyleyenler kadar onun “öz be öz” Türk olduğunu kanıtlamaya kalkanlar da ne kadar acınası bir duruma düştüklerinin ayırdında değiller besbelli. “Türk” sözcüğünü bir etnik kimlik tanımı olarak kullananlar kimliklerini başka etnisitelerle tanımlayanlara çanak tutmuyorlar mı? Ben Patrik Bartholomeos’un tanımına katılmakla birlikte “kendisini Türk hisseden herkes Türktür” demek istiyorum. Kökeni ne olursa olsun. Bu değişik kökenler ayıplama, dışlama, ayrıştırma nedenleri değil, bizim zenginliğimizdir. Mösyö Şoven’i halâ terk edememiş olan bazı gafiller “efendim, meclisteki milletvekillerinin soylarını kurcalarsak kimi Rum, kimi Ermeni, Gürcü vs.’dir” türünden hezeyanlarda bulunuyorlar. Eleştirilecek yanı saymakla bitmeyecek Başbakan Erdoğan için Rum-Gürcü soyu, Emin’anıma Arap diyerek ırkçılıklarını kusuyorlar. Kendilerince ima etmeye çalıştıkları, “safkan Türk” –ne demekse!- (Bkz. Yüzde 3.4) olsalar dürüst, namuslu, saygılı falan olurlar. İsmet Paşa’nın ünlü lâfı ile: “Hadi canım sen de!” Neymiş efendim Abdullah Öcalan aslında Kürt değilmiş te Ermeni kökenli imiş. 40,000 insanın ölümünden sorumlu olan birisi Kürt olsa ne olur, Ermeni olsa ne olur? Üstelik o kendisini Kürt olarak görüyor ve tanımlıyorsa bize halt etmek düşer. Sorun, dönüp dolaşıp yine Mösyö Şoven’de kilitleniyor. Hangimiz hangi “ırk”tan dünyaya geldiğimizi seçebilmişiz? Ya da erkek ya da dişi olarak dünyaya gelmeyi seçme hakkımız olmuş mu? Hangi ülkede doğduğumuzu seçebilmiş miyiz? Anamızın babamızın kim olduğunu mu seçmişiz? Reenkarnasyona inanıyorsanız insan olarak dünyaya gelmeyi bile biz seçmemişiz. Bir alt kimlik-üst kimlik tantanası var havada. Yahu sadece kimliğiniz olsa olmaz mı? Türkiye Cumhuriyetinin verdiği kimlik kartı değil demek istediğim. Kimlikli insan olmak. İnsan kimliğiniz! Kendi kimliği olmayanlar kendilerini hep bir grup içinde tanımlarlar. Sevgili Aziz Nesin’in soyadını alırken düşündüğü gibi birisine “sen nesin?” diye sormak yeter. Ben Fenerbahçeliyim, ben Akepeliyim, ben Türk’üm, ben Kürd’üm, ben Müslümanım, ben Aleviyim, ben Çorumluyum, ben Denizliliyim yerine ne zaman “ben şu buluşu yapan, şu müziği yapan, şu şiiri yazan, şu yapıyı yapan, şu çiviyi çakan, şu musluğu tamir eden, şu tuğlayı duvara yerleştiren, şu madeni işleyen, şu tarlayı süren, şu takıyı yapan insanım” diyebileceğiz? Genlerimizi seçme olanağımız yok. Ama seçebildiğimiz, seçebileceğimiz şeyler var mutlaka. Birincisi insan olmak. Yalnızca biyolojik anlamda değil. Bu yazıyı okuyabiliyorsanız besbelli şempanzelerle aranızda aynı benim gibi yüzde 1.5’luk bir DNA farkı var. Demeye çalıştığım, Tevfik Fikret’in dediği gibi “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür”, doğru düzgün, dürüst, başkalarının haklarına saygılı insan olmak.
Yorumlaraykut
{ 22 Şubat 2014 08:46:04 }
bilgi birikimi ve yoğunluğu, yazım tarzı ve ifade zengiliğinin bir araya nadiren geldiği; anlamak veya anlamamakta ayak direten odun kafalara mülayim bir kibarkılla kakılan çok güzel bir yazı dizisi..
Diğer Sayfalar: 1. leş gibi çamurlu, pis ayakkabılarınla tertemiz odalara girip etrafı bir anda onarılamaz bir biçimde tarumar edenlerin karşısında; neden bir avuç tertemiz pabuçlarıyla o leş gibi odaları bir türlü temizleyemiyenlere hayret ediyorum.. ama onlarla hiç olmassa sessiz bile olsam ayni saflarda yer almaktan mutlu oluyorum.. sevgilerimle aykut
|
| Tüm Yazarlar |
|