|
NabızKategori: Nalına Mıhına | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 05 Şubat 2014 01:33:20 Her seferinde bindiğim her takside, şöfor esnafı ile sohbet etmeyi bir adet haline getirdim. Bildiğim bir konu var ise, o da bu esnafın toplumun nabzını doğru aldığıdır. Her gün bu taksilere yüzlerce insan biner ve şoförlerle sohbet eder. Geçtiğimiz günlerde ben de öyle yapmak zorunda kaldım.
Konuya ben başlamadan evvel şoför esnafı atıldı : “Abi bu memleketin hali ne olacak?”Sanki memleketi bu hale ben getirmişim gibi, benden hesap sormaya kalkmakta diye düşündüm. Halbuki ciğeri yanan esnafın, dertleşmek için bir yakın bildiği adama ihtiyacı var. Belki kendisine doğruları söyleyecek adam gibi adama ihtiyac duymakta diye düşünmeye başladım. Dinden, imandan bahseden insanların, haramı kendilerine göre tarif etmelerine şaşıran bir toplum, doğruları öğrenmek için bir ADAM’a ihtiyaç duymaları doğaldır. Geçen akşam çok sıkıldım, ferahlamak için saunaya gitmeyi düşündüm. Bir zamandır tanıdığım bir iş adamı dostum, saunada sırtını dayamış tahta duvara, uzatmış ayaklarını, bir kolunu dayamış bir üstteki oturmalığa, almış başını ellerinin arasına, loş ışıkta terleyip durmaktaydı. Ben de içerde yerimi alınca, göz ucu ile bana baktıktan sonra sordu. “Metin bey, ne olacak bu memleketin hali?”Hadi şoför esnafını anladım, şimdi bu beyefendiye ben ne anlatacaktım? Memleketi bu hale ben getirmişim gibi, bana soru sormalarını yadırgıyordum. Bir sürü iş ve ihale aldıklarında, her şey toz pembe idi, peki şimdi neden şikayet etmekteydiler diye düşünceye daldım. Beni Marko Paşa gibi bir adres olarak görmelerine de isyan edesim geliyordu. Genelde pazarda sebze ve meyva satan esnafla sohbetim çok iyidir. Kimi zaman onları ziyaret eder hatırlarını sorarım. Hatta bazen tezgah arkasında öğle yemeklerini yaparlar, tepsinin başına geçtiklerinde beni görünce hemen seslenirler. “Baba, fakir sofrasına gel de, bu menemenden ye.”O gün de aynısı oldu. Beni menemen yemek için sofralarına davet ettiler. Bir zeytin tenekesini ters çevirip oturmamı istediler. Ben de sofraya dahil oldum. Bir parça taze sıcak ekmeği koparıp, daldım menemenin içine. Daha ilk lokmayı henüz yutmuştum ki, Pazarcılar Derneğinin kurucusu Atila’nın ağabeyi Bekir atıldı. “Baba, ne olacak bu memleketin hali? Bizi bitirdiler be, ne yapacağımızı bilmiyoruz.”Şimdi bu esnafın da pek çok sıkıntısı olduğu bir gerçekti. Hele onların yaşam koşullarını insanlar seyretse, acırlar mutlaka. Ben onların hayatlarının bir bölümünü dinleyip çok üzülmüştüm. Sevdiğim bir arkadaşım vardı İzmir’de, babası pazarlarda soğan ve patates satardı. Akşamları eve çok geç gelir, sabah gün doğmadan giderdi. Ondan pazarcıların hikayelerini dinlemiştim. Onlara kestirmeden tepki vermek istemediysem de ağzımdan döküldü. “Bu iktidarı siz getirdiniz, ben onlara oy hiç atmadım, bu nedenle ben ne diyeyim?” Diğer herkes gibi onlar da aynı şekilde bana karşılık verdiler. Hiç yorumlamadan aktarıyorum. “ Baba, yeminlen, biz bunlara oy vermedik.”Konulardan konulara geçen Pazar esnafı daha neler söylediler: “Bu günler, çok kritik günler bey, kimse bir başka kimsenin vatanını ne şekilde sevdiğini sorgulamaması gerekir. “Havaalanından beni getiren taksi şöförü de demişti. “Ağabey milleti enayi zannediyorlar, kendileri hamudu ile yürütüyorlar, bizlerede din imandan nasihatle dem vuruyorlar, bizi aptal zannediyorlar.”Toplumun her kesiminden aldığım bu infiale kulak vermem gerektiğine inanmaktayım. Kimsenin kimseden daha akıllı olduğunu söylemeye, kendini Padişah görüp başkası için yalancı peygamber demeye hakkı olmasa gerek. Hikmetyan’ın eteğini öpenden, iktidar olmak için Amerika’ya gidip el öpenden bu ülkeye bir yarar gelmeyeceğini düşünürüm. Artık sıra bana geldi, ben de soruyorum kendime, ‘’ne olacak bu memleketin hali?‘’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|