A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Var mısınız, ben varım.

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 0 Yorum | 05 Ocak 2014 23:36:33

Hükümetten yargıya yönelik gelen eleştirilerin ardından başta Ergenekon ve Balyoz olmak hukuskz davalara ilişkin çözüm önerileri ortaya koyan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, çözüm önerilerini ve kaygıları anlatan bir yazı kaleme aldı. İşte Feyzioğlu'nun o yazısı:

Neler oluyor? Ne yapıyoruz?

Gelin dostlarım bazı hususları açıklığa kavuşturalım.

Hukuk devletinden, demokrasiden, insan haklarından, yurttaşlarımın üstün menfaatlerinden yana tarafım.

Özetin özeti:

Hukuk devletinde ve demokraside;
Yolsuzluklarla sonuna kadar mücadele edilir.
Paralel devlete, derin devlete izin verilmez.
Bu iki zorunluluktan birini görüp, diğerini görmemek olmaz.

Adil yargılanmak her yurttaşın hakkıdır. Çözüm önerimiz de birkaç davayı değil, geneli kapsamaktadır.

Adil yargılama istemek, darbelere destek vermek veya yolsuzluk soruşturmasını gölgelemek değildir.

NE YAPIYORUM

Vakit ayırır, devamını okursanız ne yaptığımızı daha iyi anlatabilirim:

1. Ben Türkiye'ye, Türkiye'nin kurumlarına, hukuk devletine ve demokrasiye sahip çıkıyorum. Söylenmek, sızlanmak, "ne yaparsak yapalım boş, hiçbir şey değişmez" demek yerine, hem sözümü sakınmıyor hem çözüm üretiyorum.

2. Cumhurbaşkanı ve ardından Başbakanla gerçekleştirdiğimiz görüşmelerden sonra yapılan yorumları okudum. Desteklerini ifade edenlere teşekkür ederim. Kaygılarını ifade edenlerin bu kaygılarına dair açıklama yapmayı ise gerekli görüyorum.

3. Bazı yorumlarda, Cumhurbaşkanı ve Başbakanla niçin görüştüğüm sorgulanıyor. Cevap vereyim: Ben yargı erkinin en başındaki kişilerden biriyim. 79 baroyu, 82 000 avukatı temsil ediyorum. Şu anda milyonlarca yurttaşımız Türkiye Barolar Birliği'nin ne diyeceğini, ne yapacağını yakından izliyor, umutla bekliyor. Yaşanan devlet krizinin, özünde bir adalet krizi olduğunu görüyorsunuz. Bu durumda, kuşkusuz, yargının kurucu unsuru olan avukatlar ve barolar çözüm üretmeli, çözümün bir parçası olmalı.

Peki, devletin ve yürütme organının başlarıyla, siyaset mekanizmasıyla görüşmeden nasıl çözüm üretebiliriz?  Sırada Meclis Başkanı ve TBMM'de Grubu olan siyasi partilerin genel başkanları var.

KİMİNLE GÖRÜŞEYİM

4. Niçin görüşüyor diye yorum yapanların, kiminle görüşmemi beklediklerini gerçekten çok merak ediyorum. Meksika Cumhurbaşkanıyla mı yoksa Yeni Zelanda Parlamentosuyla mı? Dostlarım, elbette devlet kurumlarının başlarıyla ve siyasi partilerle görüşecek, çözümlerimizi sunacak, eleştirilerimizi doğrudan yapacağız. Zaten yeteri kadar söz üreten var; bizim çözüm üretmemiz lazım.

5. Soranlara hemen cevap vereyim: Evet, görüşmelerimde bugüne kadar ne dediysem onları söylüyorum, çözüm öneriyorum, eleştirilerimi yapıyorum, dinliyorum ve cevap veriyorum. Merak etmeyin, ben Türkiye Barolar Birliği’nin Başkanıyım. Milletimden başka kimseden bir beklentim, hukuk devleti ve demokrasiden başka bir talebim yok. Kimseden de çekinmiyorum. Niçin çekineyim ki? Yıllardır konuşması gerekenler sus pus dururken benim ne söylediğim, nasıl söylediğim ortada değil mi?

6. Ne dediğini ve kim olduğunu bilen insanlar, başka insanlarla görüşmekle birilerinin korktuğu gibi "taraf" değiştirmezler. Benim tarafım belli: Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, hukukun üstünlüğü.

BİR YERLERDEN BAŞLAMAK GEREKİYOR

7. Demokrasi ve hukuk devleti böyle bir şey işte; konuşmak ve iletişim kurmak gerekiyor. Alışacağız. Bir yerden başlamak lazım. Benim tarafım belli: Daima hukuk devleti, demokrasi ve özgürlükten yana tarafım. Bu düşüncelerimi doğrudan devlet kurumlarının başlarına söylememden rahatsızlık duyanlar, lütfen derin bir nefes alsın. Ben düşüncemi söylerim, gerekçelerini anlatırım, yurttaşlarımızla da paylaşırım. Sonra herkes kendi değerlendirmesini yapar.

8. Bugüne kadar yanlışa yanlış, doğruya doğru demeyi ilke edindim. Siyasi iktidarı seviyeli, fakat en ağır, en etkili şekilde eleştirdim. Eleştirmekle kalmadım,  yapılması gerekenleri de ortaya koydum. Sadece siyasi iktidarı değil, yanlış yaptıklarını düşündüğümde bütün siyasi partileri ve yargı organlarını da eleştirdim. Dava açmamız gerektiğinde dava açtık, suç duyurusunda bulunmamız gerektiğinde suç duyurusunda bulunduk.

9. Karış karış Türkiye'yi gezdim defalarca. Halkımla kucaklaştım; güzel ülkemin candan insanlarından çok şey öğrendim, aynı zamanda düşüncelerimi paylaştım. Vatanım ve Milletim adına vermem gerektiğine inandığım hiçbir mücadeleden kaçmadım; şık ofislerde, lüks makam araçlarında rahata ermeyi değil, mücadele etmeyi seçtim.  Gelip geçici siyasi menfaatlerin peşinde koşmadım; hava ve su kadar ihtiyacımız olduğunu düşündüğüm hukuk devletinin ve demokrasinin mücadelesini vermenin vatan borcu olduğunu düşündüm. İlkeli duruşun Milletim tarafından takdir edileceğine ve destekleneceğine inandım. Bu inancımın yerinde olduğunu gördüğüm için çok mutluyum. Bugün, her zamankinden bile daha azimli ve kararlı olduğumu bilmenizi istiyorum.

YOLSUZLUK SORUŞTURMASINDA TAVRIM

 10. Dostlarım, yolsuzluk soruşturmasında ilk günden itibaren tavrımı koydum: Soruşturma, gittiği yere kadar gitmeli, siyasi iktidar tarafından asla engellenmemeli dedim. Sadece oturduğum yerde konuşmakla kalmadım, yurttaşlarımızı bilgilendirmek için şehir şehir konferanslar verdim. Yargı üzerinde idarenin denetimini getiren Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliği cumartesi günü Resmi Gazete’de yayımlandı, Pazartesi sabah 9.00’da iptal davamızı açmıştık bile. Danıştay, yürütmeyi durdurma kararını Türkiye Barolar Birliği'nin ve Ankara Barosu'nun bu davaları üzerinden verdi. Böylece yolsuzluk soruşturmasının engellenmesine neden olabilecek önemli bir düzenleme ortadan kaldırıldı. Yani dostlar, biz daima iş yaptık ve çözüm ürettik. İş yapanlar elbette eleştirilir. Eleştirilerden ders çıkarabilmek gerekir. Bu sebeple lütfen

doğru bildiğinizi hep söyleyin ki biz de doğru işler yapmaya devam edebilelim.

DEVLET KRİZİ

11.  Bugün ülkemizde çok vahim bir devlet krizi yaşanıyor. Siyasi iktidar, devlet içinde paralel devlet kurulduğunu iddia ediyor. Devletin kurumları birbirleriyle ve kendi içlerinde ağır bir hesaplaşmanın içinde. Biz, bir yandan bu iddianın delillerinin ortaya konulmasını istiyoruz, diğer yandan "madem paralel devlet var diyorsunuz, bugüne kadar niçin buna izin verdiniz" diye soruyor, sözümüzü sakınmıyoruz. Yalnız dikkat edin lütfen, "niçin izin verdiniz" diye sormak,  iddianın ciddiye alınmasına ve delilleriyle ortaya konulmasını talep etmeye engel değil.

KUMPAS VE ADİL YARGILANMA

12. Dostlarım, ortada en yetkili ağızlardan dile getirilen büyük bir iddia var: Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve Poyrazköy davalarında Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulduğu. Biz yıllardır, bıkmadan usanmadan, sadece bu davalarda yargılananlar için değil, bu ülkenin tüm yurttaşları için adil yargılanma hakkını istedik. Adil yargılama olmadan sap ile saman, doğruyla yanlış, suçluyla suçsuz birbirinden ayrılamaz dedik. Esasen suçsuzluklarını haykıran insanlar da af değil, adil yargılama istiyorlar. Zaten biliyorsunuz af,  yakın gelecekte mümkün görülmüyor.

13. Şimdi kendinizi sahteliği sabit delillerle, PKK'lı gizli tanıkların ifadeleriyle mahkum edilmiş gazetecilerin, avukatların, subayların, akademisyenlerin, milletvekillerinin, yerel yöneticilerinin yerine koyun. Ne isterdiniz? Adil yargılama, özgürlük ve iade-i itibar, değil mi? İşte bunun yolunu anlatıyoruz biz de. Şu anda cezaevlerinde özgürlük bekleyen yurttaşlarımız için adalet istemek, nasıl olur da yolsuzluk soruşturmasını gölgelemek olarak takdim edilebilir!

ŞİKE DAVASI DAHİL

14. Üstelik bizim çözümümüzün kapsamına sadece kamuoyunda çok konuşulan bir kaç dava girmiyor. Antidemokratik olduğu doğrudan TBMM tarafından kabul edilmiş Özel Görevli Mahkemelerde görülen her dava ve yargılanan her yurttaşımız giriyor. Soranlar için söylemiş olayım, Şike Davası dahil.

15.  Adım adım çözüm önerimiz şu:

- Özel görevli mahkemeleri antidemokratik olduğu için kaldıran kanun (6352 sayılı kanun) 5 Temmuz 2012'de yürürlüğe girdi.

- Peki, gerçekten özel görevli mahkemeler kaldırıldı mı? Hayır. Kanuna bir geçici 2. madde konuldu ve denildi ki, bu mahkemeler ellerindeki işler kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar bunlara bakmaya devam edecekler. Benzetme yapayım: Şu ilacın öldürücü yan etkisi vardır, üretimini durduruyoruz dedikten sonra, stoklar bitinceye kadar eczanelerde satılmaya devam edilsin denilmesinden hiçbir farkı yok bu yapılanın. Yani, çok ama çok yanlış oldu.  Bu geçici 2. madde olmasaydı, söz konusu davaların hiçbiri özel görevli mahkemelerde görülmeye devam edilmeyecekti.

NE YAPILMALI

 Öyleyse ilk yapılması gerekenler neler?

 İki ayrı kanuni düzenleme yapılmalı.

A- Birinci kanuni düzenleme şunları içermeli:

Madde 1’in içeriği:

Hukukla ve mantıkla çelişen geçici 2. maddenin kaldırılarak özel görevli mahkemelerin gerçekten kapatılması, ellerindeki işleri devretmelerinin hükme bağlanması.

Böylece Poyrazköy ve Casusluk davası gibi henüz ilk derecede özel görevli mahkemelerde görülmekte olan davaların, genel görevli mahkemelere aktarılmasının sağlanması.

Madde 2’nin içeriği:

  - Özel görevli mahkemelerin 5 Temmuz 2012’den sonra verdikleri ve halen Yargıtay'da bekleyen kesinleşmemiş mahkumiyet hükümlerinin başka hiçbir değerlendirme yapılmaksızın görev yönünden Yargıtayca bozulacağına dair mutlak bir düzenleme yapılması.

Böylece bir gün içerisinde, Yargıtay'ın Ergenekon ve Şike davası gibi davalarda verilen hükümleri, hiçbir takdir yetkisi kullanmaksızın bozmasının sağlanması.

Madde 3’ün içeriği:

- Özel görevli mahkemelerin 5 Temmuz 2012’den sonra verdikleri ve Yargıtay'dan onanarak kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin başka hiçbir değerlendirme yapılmaksızın yeniden yargılamaya tabi olacağına dair mutlak bir düzenleme yapılması.

Böylece Balyoz davası gibi davalarda yeniden ilk derece yargılaması yapılmasının sağlanması. Özel görevli mahkemeleri açık tutan Geçici 2. madde kaldırılacağı için, yeniden yargılamayı artık özel görevli mahkemeler yapmayacaktır. Çünkü Geçici 2. Maddenin kaldırılmasıyla, özel görevli mahkemeler kapatılmış olacaktır.

B - İkinci kanuni düzenleme şunu içermeli:

- Özel görevli mahkemelerin yerine Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesiyle kurulmuş terörle mücadele mahkemelerinin kaldırılması.

Böylece Ergenekon ve Şike davası gibi davalarda Yargıtay'ın bozma kararından sonra yapılacak yargılamaların ve Balyoz davası gibi kesin hükümle bitmiş davalarda yeniden yargılamanın genel görevli mahkemelerde, yani bildiğiniz ağır ceza mahkemelerinde yapılmasının sağlanması.

NE KARAR VERİR

16.  Şimdi denilebilir ki, davalar yeniden görülmeye başlandığında, özel görevli mahkemelerin yerine işe bakan genel görevli mahkemelerin nasıl karar vereceğini nereden bilelim?

Bilemeyiz.

Zaten bilmemize de gerek yok. Çünkü talebimiz sadece adil yargılama.

17.  O zaman şu sorulabilir; genel görevli mahkemeler adil yargılama yapacaklar mı? Nasıl emin olabiliriz?

Olamayız.

Ancak genel hükümlere göre yargılama yapmak zorunda olan bu genel görevli mahkemelerin savunma hakkını isteseler de özel görevli mahkemeler gibi yok sayma imkanları yok.

Kaldı ki yargının kendine karşı duyulan haklı güvensizliği, adil yargılamalar yapıp gidereceğini beklemek hiç de mantıksız değil. Bu ülkenin binlerce bilgili, namuslu avukatı, hakimi ve savcısı var.

18. İyi de daha kestirme bir yol yok mu?

Yok.

ELLERİMİ OVUŞTURUP BEKLEYEMEM

Önümüzde üç büyük seçim varken af söz konusu olmadığına göre, bu işi yine yargı çözecek.

Özel görevli mahkemeler ve terörle mücadele mahkemeleri kapatılacak; çift başlı ceza yargısına son verilecek ve bu defa yargının hem adalet dağıtması hem kendini aklaması beklenecek. Yalnızca beklenmeyecek, takip edilecek, ısrar edilecek. Böylece yıllardır bıkmadan usanmadan söylediklerimiz gerçekleşmeye başladığında demokrasi kazanacak, Türkiye kazanacak.

Kimse kusura bakmasın, ben adalet bekleyen yurttaşlarımız zindanlara terk edilmişken ellerimi ovuşturup bekleyemem. Hele hele onlara bu zulmü reva görenlerin birine ya da diğerine güvenemem. Tek güvencemiz,  Milletimiz olmalıdır.

 19. Acilen başka ne yapılmalı?

Gerekçesiz verilen mahkumiyet kararları ve tutuklama kararları sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince ve Anayasa Mahkemesince devlet aleyhine hükmedilecek tazminatların, bu keyfi kararları veren hakimlerden tahsil edilmesini sağlayacak kanuni bir düzenleme gerçekleştirilmeli.

Bu yapıldığı takdirde, göreceksiniz hakimler süratle insan hak ve özgürlüklerini ve savunma hakkının vazgeçilmezliğini benimsemeye başlayacaklardır.

20.  Hemen ardından ne yapılmalı?

Savcılara bağlı bir adli kolluk teşkilatı kurulmalı.

Böylece savcının emrini dinlemeyen, soruşturmaları fiilen bağımsız yürüten yapı değiştirilmeli. Bu yapının ne kadar yanlış olduğu, yolsuzluk soruşturması sırasında savcıların emirlerinin dinlenmediği örneklerle artık iyice görüldü.

İşte dostlarım konu bu.

VAR MISINIZ

Belki biraz uzun oldu ama hukuk devleti ve demokrasi mücadelesini birlikte verdiğim siz değerli dava arkadaşlarıma  anlatmak istedim.

İnanın sadece konuşmak ve birileri bir şeyler yapsın ben de oturduğum yerden söz söyleyeyim diye beklemek çok daha kolay.  Tabii yapılanlar eleştirilecek, eleştirilenler de bundan ders alacak. Ancak eleştiri olur diye iş yapmamak, biliniz ki yapılabilecek en büyük yanlışlık olur.

Yargının tarafsız ve bağımsız olduğu, yurttaşlarımızın hukuki güvenlik içinde yaşadığı, özgürleşmiş, emeğin hakkının verildiği, sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlandığı  bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağımızı biliyorum.

Bu yolda hiç kimseden beklenti içinde değilim. Türk Milleti'nin azim ve kararlılığına, toplumun sağ duyusuna güveniyorum.

Göreceksiniz Milletimizin kararlılığı karşısında siyaset mekanizması hukuk devletinin evrensel ölçütlerine uygun çözümler üretmek zorunda kalacak, aksi takdirde bunun demokratik sonuçlarına katlanacaktır.

Var mısınız?

Ben varım.

5 Ocak 2014
Metin Feyzioğlu

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış




'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git