|
|
Atlılar Gökleri Aştılar Bir DahaKategori: Kültür/Sanat | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 26 Aralık 2013 12:15:44 Güzel bir şiir okumak denli insanın yüreğini arıtan bir eylem az bulunur. Güzel şiir de çok az çıkıyor insanın karşısına. Gerçek şiir. Hani ozanın tüm deneyimlemiş, olmuşluklarından damıtıp, sözcüklere akıttığı. Şansıma elime öyle bir kitap geçti işte. Bir kaç yıl önce, Ankara’daki evimizde, annemle babamın kitaplığından toplayıp getirdiklerim arasında saklı bir yıldızmış.
Sayfaları daha da sararmış, kapağı hiç bir beklenti yaratmayan, 1971 yılından bir Türk Dili Kurumu yayını. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın daha önce hiç okumadığım, olduğunu bile bilmediğim bir kitabı. Malazgirt Ululaması! Doğruyu söylemeliyim. Kapaktan ötesine geçmemin nedeni kitabın adı. Hayır, Malazgirt değil. 1071, Alparslan, Anadolu’ya devlet olarak girişimiz ve kalışımızın başlangıcı, eski tarih, ilkokul sıralarım falan hiç de yeri değil. Sıcak Melbourne günlerinde daha da nesini okuyayım? Ama “Ululaması” diyor ya. Türkçe aşkıma bir ok saplanıyor, bir ululama nedir, nasıl yazılır, adı ululama olan bir şiir kitabının dili nasıldır diye açıyorum kapağı. İşte o açış. Bir solukta okudum, üç gündür de döne döne okuyorum. Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı her kezinde, hayranlıkla, sevgiyle, saygıyla anarak... Okumak gibi değil. Sıcaktan bunalınca, yudum yudum buzlu su içer gibi. Büyük utkunun öncesinden, nedeninden başlıyor Ululama, savaşın niyesine bakıyor, nasılına dokunuyor. Atlar öne çıkıyor, her şiirde onların solukları var. Alparslan’ın yurt bulma, yurt edinme arzusuna, yeryüzü gökyüzü, yaşama aşkına yoldaş olmuş karısı, başbuğları görünüp çıkıyorlar şiirlerden dağları, ovaları, atları, akarsuyu bırakıyorlar bize. Her şiirde onlar varlar, çünkü bir çıplak gerçek var o da ya bir yurtları olacaktı ya da onlar olmayacaklardı. Bütün kitabı okumak gerek ya, içlerinden, her an her yerde asıl konusundan bağımsız, Türkçenin akarsu tazeliği ile okunabilecek şiirlerini seçmeye çalıştım. Çok zor oldu. Hangisini almak istediysem aklım öbüründe kaldı. Sonunda işte bunları seçtim. Kuşlar Malazgirtte bir ulu ağaç vardı Bir ulu ağaca kondu bir kuş Kondu bin kuş Kondu kırk bin kuş İlk konan Sordu öbürlerine Nedir sizin Yerden göğe Adınız? Çığrıştı adını yerden göğe Hepsi: Tanrıcıl Kuş At Yel gibi uçup gideriz Atlar gelecekle yelli. Yeryüzünün turnasıdır Alınları telli telli. Biri sürer kılıcını Biri ovalarca elli. Sudur içimiz dışımız Yörük atlar bundan selli. Kocaman bir kuştur atlar Konacak buraya belli. Hele De Hele de hele de Nerde Bizans ordusu Görüşelim gele de. Hele de hele de Göğün mavisi inmiş Bağdaş kurmuş Yele de. Hele de hele de Benziyor at beşiği Dalgaya da sele de. Hele de hele de Bir çizgiye gelelim Dağbaşı yüksele de. * Atlılar Atlılar gökleri aştılar bir daha Kocaman maviye şaştılar bir daha Su yeni ot yeni dal yeni kuş yeni Atlılar götürür ta beni ta seni Bir yakın uzakta yaklaşır ele dek Masallar içinden bir yakın gelecek Yeryüzü başlarken duymuşsun ilk hızı Parlamış alnnda yaşamak yıldızı Yellere karış sen yellerce es estir Yankılan Türkçe ol ta için bir sestir Der ki gel gidersin der ki gel İyiye doğruya ulaşmak ne güzel Kocaman maviye şaştılar bir daha Atlılar gökleri aştılar bir daha Yeryüzünü Yürümek Nallarımız Şimşek olur Değince çakmak taşları Birer sessizliktir İşte Alparslan’ın yoldaşları. Bu kılıçlar bu kalkanlar Görmüş Nice savaşları. Yeryüzüdür Atlarımız Dağlar atların başları. * İçerileyin Bir ülkeydi onlar Girdik bir ülkeden içeri Alınyazısı dedikleri neymiş Gördük ala göz Duyduk ala yürek Dışarı çıkıyor Ağzımız son soluğumuzdan Ölüm ulaşsa da en içeri Budaladır inanan yaşama süresine Yok o Kişinin gök aydınlığı yoğunsa yok o Eski bir türküdür o, susmuş, Girince Ben içeri sen içeri. * Dil Uyarlığı Bu sağrılar bu çalı Türkçeye uydu güzel. Sanki ulu dilimiz Değer değmez buraya Bir akarsuydu güzel. Yer yeşil gök sessizlik Bakardı yüzümüze Sanki gülümserdi hep Yurdumuz mu ne dedik Topraklar duydu güzel. Ulaştık kıyı orman Ülkeden ülkelere Binlerce yıl aradık Yeryüzünde güzeli Besbelli buydu güzel. * Eylem Eylem de bir konuşmadır Der bizi Yaptığımız ettiğimiz. Sonra yankılanır eylem Gelecek eder er geç İçinde bulunduğumuz günü. İşte savaş bitmiştir. Kulakları çınlar işte Yeryüzünün. * Bağışlama Ben seni bağışladım, Ben seni bağışladımsa Sürerken ağustos gökyüzünü Boy atarken Bütün otlar ağaçlar Sürülürken kış ekimine toprak Onları anla diye Yaşamanı bağışladım. * Toprağa Yazmak Kişi düş kura değil Kişi gerçek kura İçti ya atlarımız Dilek Suyundan Bizim olacak bura. Mut olsun savaşımız Anaya babaya oğula kıza, yiğitler. Yeryüzünün en aydınlık yerine ulaştık Isısı uydu ısımıza, yiğitler. Asyda Avrupada nice yıl Aradık güneyden kuzeyden içeri Bugün eğildi dağlar Artık yurt edindik bu yeri. * Çünkü “sevgidir yeryüzü çekilir kılıca bayrak olur yurt olur” * Sapla samanın, at izi ile it izinin, hırsızın yolsuzun, ahlaksızın namussuzun yapıp etmelerinin birbirine dolanıp bir karanlık, bir utanmaz imparatorluğun yol açtığı yoksulluğun, iftiranın, dehşetin, tutsaklığın pençesinde, yüreğiniz azıcık ferahlasın, aklınız azıcık arınsın, güzel günlere, doğruya, iyiye, hakkın halkla bir olduğu günlere umutlarımız olsun diye okuyun bence. Kitabı alıp da okuyun. Yurdumuzu, ekinimizi, dilimizi bizlere bağışlayan geçmişlerimize şükran ile. Fotoğrafların sahibi : Түрүү Айраг
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|