Çocukluğumuzda çeşitli oyunlar oynardık. Hiçbirin becelerimizi geliştirmesini düşünmeden oynardık bu oyunları. O tarihlerde çocuk gelişimi konusunda doktorlar, psikologlar var mıydı bilmemekle birlikte böyle bir konu hakkında hastahaneye çocukken gitmediğimizi hatırlarım. Rahmetle andığım İhsan Doğramacı Hacettepe Çocuk Hastahanesini kurduğunda, babamın beni ona götürdüğünü hatırlarım.
Cılız bir yapım vardı. Hatta o hastahanede bir de Alman uyruklu çocuk doktoru çalışmaktaydı. Babamın iyi dostu idi Prof. İhsan Bey, beni muayene ettiği zaman ilkokula gitmiyordum.
Kalbimi ve ciğerlerimi dinledi. Benim sağlıklı olduğum konusunda bir iki cümle söylediğini hatırlarım. ‘’Çocuk çok hareketli, bu nedenle kilo alması zor’’ deyip Alman doktorun da beni muayene etmesini istemişti. Hani yabancı bir doktor ne der diye mi düşündü, veyahut babamı mı rahatlatmak için mi ikinci bir muayene istedi bilmiyorum.
Çocukluğumda çok hareketli bir süreç geçirdiğimi hatırlarım. Okulda yatılı okuduğum zaman bile, iç mekanda oynanan oyunlardan çok, dış mekanda oynanan oyunları severdim. İç mekanda oyun olarak oynanacak bir çok oyunlar vardı. Chineese Checkers, Mikado sticks, Kızma Birader gibi oyunlar oynanırdı amma ben bu oyunları pek sevmezdim. Mutlaka dış mekanda oyun oynamak isterdim.
Bir de zar atıp oynanan Monopol oyunu vardı. Bu oyunu seyretmeyi severdim. Zarı atıp hareket ettiğiniz kareyi satın alıp, diğer oyuncu, o karede durduğunda haraç alınması esasına dayalı bir oyundu. Okulda birkaç kişinin aynı anda oynayabileceği bir düzenekti. Herkesin ellerine oyun paraları eşit bölüştürülürdü. Eldeki zar atılıp bir ufak obje ile gelen sayı yürütülürdü. Kimi karede kalmak için para verilir, kimi karede para alınırdı. Bazen objenin durduğu yerde şans kartı almak için bir uyarı olurdu. Şans kartlarında ne yazardı pek hatırlamamakla birlikte bu oyun saatlerce sürerdi. Ben bu oyunları sever, fakat pek oynamazdım.
Bu oyunlar çocukların gelişmesine ne kadar katkıda bulunurdu, bunu bu gün değerlendirememekteyim. O tarihte zeka gelişimine yönelik bir oyun olarak mı seçilmişti bu oyunlar, onu da pek tahlil edememekteyim. Teknolojinin ilerlemesi ve dev adımlarla zıplaması, çocuk oyunlarının da gelişimini geçtiğimiz son 50 senede izlemekteyiz.
İnanılmaz bir hızda oyun türleri gelişirken, Tıp alanında çocuk psikolojisinin de bu gelişmeye ayak uydurmaya çalıştığını görmekteyiz. Çocuk oyunlarındaki gelişimin, artık çocuk pedogogların kontrolunda olduğu muhakkak. Bir oyunun çocuğun hangi becerisini geliştirdiği üzerine makaleler yazılmakta, hatta pedagogların düşünceleri doğrultusunda oyun üretildiğine de inanmaktayım.
Artık bilgisayar ortamlarında büyüyen çocuklar yetişmekte. Bu oyunların içinde bazılarını, benim torunumlarım oynarken takip ederim. Bazıları şiddet içermekte, bazıları ise insanlaştırılmış hayvanlar üzerinde kurgulanan bir gösteri halinde sunulmakta. Bu oyunlardan üretilen tiplemelerin oyuncakları da, çocukların ilgi odağı olmakta. Sadece çocuklara ilgi odağı olmakla kalmamakta, çocukluğunda oyun oynamamış büyükler bile, bu oyunları merak etmekte. Hatta bir insanın ruh yapısına paralel oyunlara merak duyduğunu bu toplumda gözleyebiliyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’den bir heyet, resmi bir ziyaret için gittiği Finlandiya’da çeşitli yerleri ziyaret etti . Resmi ziyaret içinde, çocuklar için üretilen, ‘’KIZGIN KUŞLAR (Angry Birds)”’ın yaratıcısı firmaya da yapılan ziyaretin, kimin ruh yapısını tatmin ettiği konusu üzerinde düşünceye daldım, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.