|
|
Erdoğan'ın çaresizliği...Kategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 15 Kasım 2013 00:29:26 En uzun süren ortaklıkların "suç ortaklığı" olduğu söylenir. Taraflar aynı suçu işlemişlerse ve birinin yıkımı diğerini de yıkıma sürükleyecekse suçun ortaya çıkmaması için iki tarafın da daha itidalli davranacağı varsayılır.
Ancak açığa çıkmamış büyük suç da neredeyse yoktur. Özellikle siyasi hayatta bu yargı doğru olarak kabul edilebilir. İktidarın bütün nimetlerini kullanan, astığı astık kestiği kestik bir yönetim anlayışına sahip olanlar bile gün gelir işledikleri suçların bedelini öderler. Bu durumun en güzel örneklerinden biri Hitler olarak kabul edilebilir. Devr-i iktidarında muktedirliğin tanrısal boyutlarını zorlayan ve hiçbir şekilde tükeneceğini düşünmeyen Hitler bile tarihin acımasız yüzüyle karşılaşmış ve bir şeytan olarak hafızalara kazınmıştır. Ülkemizde de örnek bulmak zor değil. Muhtemeldir ki 12 Eylül’ün güçlü Generali Kenan Evren de iktidarı döneminde hayatının hep şatafat içinde geçeceğine inanıyordu. Ama gün geldi ve Berfo Ana’nın kararlı duruşu karşısında küçüldükçe küçüldü. Tarih, Berfo Ana’yı kudretli General’in üstüne çıkardı ve herkese hak ettiğini verdi. Bu anlamda Berfo Ana tarihin korumasındayken, Evren şimdiden tarihin karanlık sayfalarına hapsoldu. Aynı şey sağ cenahın ve Erdoğan’ın dilinden düşürmediği Adnan Menderes için de geçerli. İstedikleri kadar yüceltmeye çalışsınlar Menderes bir “demokrasi kahramanı” değildi. Yaptıkları ve yaşattıkları için tarih tekrar hükmünü verdi ve Menderes de karanlığa gömüldü. Elbette adını andığımız ve anmadığımız pek çok despot, iktidarları döneminde hukuksuzluklara imza atarken yalnız değillerdi. Varlıklarını ve refahlarını lidere borçlu olan binlerce işbirlikçi, on binlerce üst düzey yönetici olarak onlar da yaşatılan zulümden sorumluydular. İşte suç ortaklığı onları böyle birbirlerine bağladı. Lider zalimdi, hukuksuzdu ama ona bağımlı binlerce yönetici de aynı zalimliği ve hukuksuzluğu yaşatıyorlardı. Lider de, ona hizmet edenler de bunun farkındaydı. Bu farkındalık sebebiyle birbirlerine daha fazla sarıldılar. Hatta o kadar sarıldılar ki, tek amaçları iktidarda kalmak, hukuksuzluklarını sonsuza kadar sürdürmek oldu. Çünkü onlar da biliyorlardı ipin ucunu bir kere kaybederlerse sürdükleri saltanatın sona ereceğini. Böylece lider, kadrolarına kadrolar da liderlerine daha fazla bağımlı hale geldiler. İçine girdikleri çıkmaz onları daha fazla şiddete, daha fazla zulme ve daha fazla birbirlerine mahkûm etti. Erdoğan’ın, hukuksuzluk düzenini kurarken kullandığı kadroların “yedirilemez” olmasının sebebi de bu. Yedirilmeyen aslında bireyler değil bir anlayış, bir yöntem, bir yönetme şekli. Zira Erdoğan da biliyor ki, kadrolar ürkerse, iktidarın kalkanı inerse hukuksuzluklara ve zulme devam etme şansları azalacak. Birbirlerine “suç zinciriyle” bağlı olanlar yine zincirleme olarak kendilerini de bataklığa çekecek. Örneğin, Erdoğan, İstanbul Valisi’ni yedirirse kendi verdiğini ilan ettiği hukuksuz müdahalelerin ucu kendisine dokunacak. MİT Müsteşarı’nın yedirilebilir olması halinde ona hukuksuz emirleri veren kişi olarak kendisi de zan altında kalacak. Vatandaşa alenen küfreden Vali’nin haddi bildirilirse, kendisinin de dosyaları açılacak. Bu yüzden “suç ortaklığının” selameti açısından “yedirmeme” bir savunma hattı olarak AKP iktidarının temel uygulaması olmak zorunda. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hukuksuzlukların çağdaş ülkelerde olduğu gibi cezalandırılacağını düşünmemek gerek. Erdoğan da bu durumun gayet farkında… Yedirmeyiz derken yedirmeyin mesajının da altını çiziyor. Her defasında birbirlerine muhtaç olduklarının altını çiziyor ve ortaklığın devamını sağlamaya çalışıyor. Ancak hiçbir suç ortaklığı da sonsuza kadar sürdürülemez. Karşılıklı bağımlılık ilişkisi sebebiyle kadrolar hızla sabitlenir. Görevden almalar, yeni görevlendirmeler olmadığı için kısırlaşma başlar. Siz sorunların üstünü örterek konuyu savuşturduğunuzu sanırken aslında sorunlar durmadan büyür. Üstü örtülen her olayda birileri yerini garantiye almış olur. Bu durumda nitelikli kadrolar hızla azalırken yeteneksiz ama suç ortaklığı yapanların sayısı hızla artar. Aslında yaşanan durum, liderin kendi ipini çekmesi, kendi sonunu getirmesi demek... Erdoğan da her zalim gibi, her hukuksuz lider gibi bu çaresizliği yaşıyor. Kendi yarattığı canavarın esiri ve sonunda da kurbanı olma yolunda hızla ilerliyor. Muhtemeldir ki, Erdoğan iktidarının sonuna da geldi. Bir gün mutlaka gidecek. Gerileme sürecini tersine döndürmek için aldığı her kararda yeni sorunlar yaşayacak. Sorunları çözmek için el uzattığı her bürokratı onu daha da aşağı çekecek. Ve tarih hükmünü verdiğinde, Erdoğan da “suç ortaklarıyla” beraber tarihin karanlığında hak ettiği yeri alacak.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|