|
|
Cemaat'e "Kızlı-Erkekli" tehdit mi?Kategori: Ayorum Güncel | 0 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 06 Kasım 2013 23:17:28 AKP kurulduğundan beri Cemaat'in ya da Hizmet Hareketi’nin büyük desteğini aldığı sır değil. Hatta bugüne kadar yürütülen büyük operasyonların Cemaat'e bağlı kadrolar tarafından icra edildiği, planlama ve uygulama aşamasında Cemaat'in etkili olduğu sürekli olarak gündeme getirildi.
Taraf isimli bir gazetenin ve yazar kadrosunun da AKP’nin psikolojik harp unsuru olarak görev yaptığı, Ergenekon, Balyoz ve benzer davaların adı geçen gazetenin etkisiyle büyütüldüğü de bugüne kadar defalarca iddia edildi. Ancak AKP ve Cemaat arasındaki iyi ilişkilerin ve kader birliğinin özellikle 2011 seçimleriyle birlikte yerini çatışmaya bıraktığı, Emniyet İstihbarat başta olmak üzere, önemli noktalardaki Cemaatçilerin tasfiye edildikleri de pek çok defalar anlatıldı, yazıldı, çizildi. Hatta Taraf Gazetesi bile hızla kimlik değiştirirken AKP’nin yeni Türkiye’sinin yeni gazetesi de “Türkiye Gazetesi” olarak belirlendi. Belki de Cemaat-AKP kavgasının ya da çıkar çatışmasının en bariz yaşandığı yer Taraf Gazetesiydi. Bu yüzden Taraf’ın tarafına bakmak fena bir yöntem olmayabilir. Neyse biz gelelim AKP’nin ve Erdoğan’ın “Öğrenci evleri” çıkışına. Önce AKP’nin Cemaat’e karşı uzunca bir süredir dershane kozunu oynadığını, dershaneleri kapatma tehdidiyle Cemaat’i pasifleştirebileceğini ve hatta gerekirse dershaneleri kapatarak Cemaat’in yok oluşunu başlatabileceğini hesapladığını söyleyelim. Ancak Cemaat, AKP’nin kibirli yöneticilerinin sandığı kadar yetersiz kadrolarla dolu değil. Tam aksine Cemaat’in kadroları AKP kadrolarından çok daha nitelikli muhtemelen… AKP’nin dershaneler üzerinden verdiği mesajı hemen alan Cemaat, Gülen’in ağzından şu açıklamayı yapmış: “Hareketi, hamleyi, gayreti durdurmadan, Allah’ın izni ve inâyetiyle alternatif yollar, yöntemler oluşturarak yola devam etmeli. Onlarla uğraşmaya kalkarsanız, bir yerde takılır kalırsınız. Zamanı israf etmiş olursunuz. Hiç uğraşmadan, alternatif yollar ve yöntemler oluşturarak yolunuza devam edeceksiniz. Evinizi kapattıkları zaman yurt açacaksınız. Yurtlarınızı kapattıkları zaman ev yapacaksınız. Okulunuzu kapattıkları zaman üniversite yapacaksınız. Üniversitenizi kapattıkları zaman on tane okul açacaksınız. Hiç durmadan yürüyeceksiniz. Hafizanallah, durup başkalarıyla meşgul olmaya kalktığınız zaman, zamanı beyhude kullanmış, israf etmiş olursunuz. Zamanı israf etmenin hesabını da Allah sorar.” Açıklama Kasım 2012’ye ait. Gülen, AKP’nin dershaneler ve yurtlar üzerinden Cemaat’i vurabileceğini gördüğü için yandaşlarını uyarıyor. Fakat AKP, bir türlü ısrarından vazgeçmiyor ve son olarak Ağustos ortasında Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı eliyle, dershanelerin 2014-2015 eğitim öğretim yılından itibaren kapanacağını belirterek, öğretmenlerin Bakanlık sistemine entegre edilmesi için bir çalışma yapılacağını söylüyor. Yani AKP, dershane ve yurtlar üzerinden planına devam ediyor. Bu noktada Gülen, çok kritik bir hamleyle, 4 Eylül’de adeta bir İstihbarat Analizi yaparak durumun vahametini ve yarınlarda olabilecekleri ortaya koyuyor. Açıklama biraz uzun ama mutlaka okumalı. Gülen, "Yolumuz ve Üslubumuz" adlı sohbetinde, hizmet hareketine yönelik planlanan karanlık oyunlardan bahsettikten sonra şu uyarıda bulunuyor: "Bunların evlerine, yani sizin şu samimane, vefakârâne, hırz-ı cân ederek, çok defa belki maaş almadan hizmet etmenize, gözünüzü kırpmadan dünyanın dört bir yanına gitme gibi bir civanmertlik sergilemenize karşılık, bunları bitirme adına şöyle bir şey yapılabilir: İki tane PKK'dan diyelim. PYD'den, PJAK mı var bir de? Adlarını da belleyemedim. O kadar şer şebekesi var ki. İki tane ajan kiralarsınız. Mesela dersiniz ki 'Biz uyuşturucuyu bu hareket mensuplarından alıyoruz.' Sonra bir kısım sistemleri harekete geçirirsiniz. Bunlar söylendi. Size nispeti söz konusu olan evlere baskınlar yaparlar, giderken de götürüp bir torbayla bir yere bir şey korlar. Silah da korlar. Telaffuz edildiği gibi 'terörist diyebiliriz bunlara. 'Bu defa da uyuşturucu kaçakçılığı, teröre hazırlık filan diyebiliriz!" Bunlar geçmişte dendi; geçmişte diyenler geleceğe emanet ettiler. Gelecekte gelenler de o emanete hıyanet etmeme, azm u cezm u kast ü kararlılığı içindeler." Görüleceği üzere Fethullah Gülen, Cemaatini gelecekte olabilecek şeylere karşı uyarıyor ve bunun ne şekilde yapılabileceğini de söylüyor. Konuşmasının sonundaysa, her şeye rağmen bir açık kapı bırakmak adına: “Dövseler bile, sövseler bile. Yunus ifadesiyle, dövene elsiz, sövene dilsiz, derviş gönülsüz gerek. Gönül tamirine bakmak lazım..." Diyerek bir kez daha uzlaşma kapısını açık bırakıyor. Evet! Yukarıdaki uzun alıntıları bugüne bağlarsak “kızlı-erkekli” muhabbetlerinin neden bugün ve neden durup dururken ortaya atıldığını, Başbakan’ın konuşmalarının ardından İç İşleri Bakanı’nın ve Adana Valisi’nin konuyu nasıl sahiplendiklerini daha kolay anlayabiliriz. Hatta Erdoğan’ın Cemaat’e öğrenci evleri üzerinden, biz onlara kendi kullandıkları tabirle “Işık Evleri” de diyebiliriz, nasıl gözdağı verdiğini de anlamış oluruz. Bu nokta önemli! Eğer gerçekten AKP, Cemaat’e bir ders vermek ya da kontrol etmek amacını taşıyorsa ilk adımını doğru attı. Durup dururken Işık Evleri’ni basması garip(!) karşılanacağı için önce kamuoyunun dikkatinin çekilmesi gerekiyordu. Böylece Kızlı-Erkekli tartışması açılmış oldu. Bu nokta, AKP açısından gayet verimli bir saha. Çünkü çerçevesi çizilmemiş bir ahlak tartışması üzerinden, ailelerin istismar edilmesi; namus, dindarlık, saflık, temizlik kavramları üzerinden iyi AKP’liler ve kötü olan diğerleri saflaşması yaratmak AKP’nin seçimlere yönelik adımlarından biri. Ama daha önemlisi Cemaat’e seçimler öncesinde bir gözdağı vermenin, ayağını denk almazsan gereğini yaparım demenin de ilk adımı. Artık memlekette herkes “öğrenci yurtları” konusunu şu ya da bu şekilde biliyor. Yarınlarda bir iki kızlı-erkekli ev basılsa kamuoyu iyice imal edilse sonra da Işık Evleri’nden biri basılsa içinden kızlı-kızlı, erkekli-erkekli başka görüntüler ekrana yansısa! Ya da uyuşturucu, fuhuş, silah vs bulunsa ne olur? O zaman bütün bu tartışmaların neden bu dönemde ve bu yaygınlıkta tartışmaya açıldığı daha iyi anlaşılır. Sonuç olarak, her hangi bir olayda görüneni/gösterileni değil satır aralarındaki hikayeleri anlamaya çalışmak daha doğru bir yöntemdir. Analizlerinizin hepsinin doğru çıkması gerekmez. Asıl olan perde arkasındaki gerçeği anlamaya çalışmaktır. Sadece açık kaynaklardan yararlanarak analiz yapıyorsanız, kaynaklarınızı çeşitlendirmek “doğru analiz” yapmak için size şans verebilir. Bu yazıda sınırlı sayıdaki açık kaynakla yapılabilecek değerlendirmelere bir örnek vermek istedim. Daha derinlikli, çapraz muhakemesi yapılmış olan analizlerse daha fazla zamanı ve merakı olanların işi. Burada örnek analizi bitirelim ve izlemeye devam edelim. Belki de doğruyu bize getirecek olan sadece zamandır. Kim bilir, belki de gök kubbe altında edilen bunca laf hoş ve boş birer sedadır. Belki de ufukta karşılıklı açılıp, saçılacak kasetler vardır!
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|