Doğruyu aramak için çaba sarfederim. Her zaman doğru söylüyorum diye iddiada bulunmam ne kadar haksızsa, başkalarından böyle sözler duymak da beni üzmekte. İnsanların MEDENİYET kelimesine takıldığını düşünmekteyim. Medeniyet kelimesinin nereden çıktığını düşünmeye başladım. Hani Türk Sanat Musikisinde bir Medeni Aziz Efendi vardır ya, 1842 yılında Medine’de doğmuştur.
Benden yüz sene sevvel dünyaya gelen Medeni Aziz Efendi’nin aslında doğduğu yer Medine olduğundan, Medineli derken, Medeni olmuş ilk lakabı.
Medeni Aziz Efendi, Medeni olduğundan mı verilmiş bu takma ismi, biliyorum. O da doğuda doğmuş, Medine’ye göre Istanbul batıda olduğu için, yönünü batıya döndürmüş olsa gerek. Fakat Medeni hali Saraya alınmadan önce bekar, sonra birden fazla evlilik geçirdiğini biliyoruz. Çocukluğunda Istanbul’a babası ile gelen Aziz Efendi, bir çok kerre Medine’ye geri dönmek istemesine rağmen, gitmesine müsaade edilmemiştir. Edirne’de görev yaptığı sırada dergaha devam ettiğinden Efendi ünvanını almıştır. Çile çekmediği için Dede ünvanını kazanmamış olduğunu biliyorum.
Medeniyet diye bizlerin bu günlerde ortaya attığımız sözün kaynağında Aziz Efendi var mıdır bilinmez, amma davranışlarda insanca hareket etmenin ana temel ögelerinden birinin, Medeniyet kelimesi içinde yattığı muhakkak.
Doğa ile içiçe ve doğaya zarar vermeden, doğayı kendi yaşamımız için değiştirmeden, hayatımızı geliştirmemizi medeniyet kelimesinde tarif edebilir miyiz?
Topluma kaloriferli evde yaşamak medeniyettir desem doğru olur mu?
Mesafeleri mutlaka otomobil kullanarak kat etmek medeniyettir desem ne kadar doğru olurum?
Ormanı katlederek kendime yol çıkarsam, bu mudur medeniyet? Yol yapacağım diye bir ibadethaneneyi ortadan kaldırsam buna ne kadar medeniyet diyebilirim?
Bir de yol konusunu irdelemek lazım. “
Yol yapmak’’ bir kaç anlama gelir. Aktif olarak bir yolu yapmak vardır. Bir de bir iş için çevrilen dolaplara , hileye de yol yapmak denir. Her ne anlama gelse de ‘’
Yol yapmak için cami yıkarız ‘’ cümlesi kanımca maksadını aşmış bir tarif olsa gerek.
Ankara’da Belediyeyi yöneten başkanın senelerdir Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Ankaranın içinde kalmış orman arazisine gözünü diktiğini bilmeyen yoktur. Bu araziyi zamanında Rektör, rahmetle andığım Kemal Kurdaş’ın okulun yerleşim sahası olarak binbir güçlükle temin etmiş olduğunu biliyoruz.
Okula ilk başladığımız tarihlerde bu arazinin içine çukurları hazırlanmışyüzlerce, binlerce ağaç dikimi için, okulun et kamyonlarından bozma servis otobüsü haline getirilen otobüslerle Cumartesi, Pazar günleri gelerek, çam diktiğimizi hatırlarım. Kimi yerde hem kazma hem de kürek olan bir aletle çukur kazıp ağaçlarımızı diker, ellerimizle toprağı kapatırdık. Bu ağaçlarda alın terimiz, tırnaklarımızda bu toprakların çamuru bulunmaktadır.
Yapılan protestolara hiç aldırmadan kamyon sürücülerine yapacakları ‘işkarşılığı ücret öderiz’ diyerek işçileri talebelerle karşı karşıya getiren zihniyeti lanetliyorum.
İstanbul’daki Gezi olaylarındaki protesto zamanında, Yurtdışı gezisinden dönmeye çalışan SerVkeil‘in Istanbul yerine Ankara’ya gelmesini öneren Belediye Başkanı İ.Melih’in, bütün taksi duraklarını aratarak, ‘
Ruhsatlarınızı yenilerken zorluklarla karşılaşırsınız, bütün araçlarınızı Esenboğa Hava alanına SerVekil’i karşılamaya gönderin’ talimatını bilmeyen olmadığını düşünmekteyim. Bu sefer bütün taksi duraklarını telefonla tehdit ettirerek, taksi şöförlerini, Orta Doğu Teknik Üniversitesi yanında cebren açtığı yolda ‘’MEDENİYET‘’ sürüşü yapmaya zorlamış olduğunu bilmeyen yoktur.
Şimdi doğru konuşmak zorundayız, işgal edilerek açılan yol nereye gidecek, kime hizmet edecek düşünmek gerekir. Medeniyet yeşili yok etmek midir?
Almanya’da yaşayan çok insan hatırlar, Münich kentinin havaalanı şehrin hemen yanında idi. Bir ormanın yanıbaşında, yerleşim mekanlarına yakın bir yerdeydi. Uçakların iniş ve kalkışlarının orman ağaçlarına olumsuz etki ettiğinden ve bilhassa karbon salınımı yoğunluğunun arttığından, bu havaalanını kapatıp bir başka mekanda yeni bir havaalanı yaptılar. Yeşili korumak adına yapılan bu hareket mi MEDENİYET’ tir, yoksa yol açmak için binlerce ağacı kesmek mi diye bir sözüm geldi söyledim hem nalınına hem mıhına.