A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Çığlığımız bizim yakarımız dünyada barışı kurmak için

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Deniz Günal | 13 Ekim 2013 07:43:33

Gece ile gündüz gibi iki yüzü var insan olmanın da. Bir yanı egemen olmak için kan dökerken diğer yanı paylaşarak barış içinde yaşamak için didiniyor. Bir ulusun yaşamında hangisinin etken olacağını yalnızca yaşadıkları coğrafya değil seçtikleri önderlerin kişilikleri de belirliyor. Savaçşı uluslar sonunda barışın değerini bilen uluslar haline gelebiliyorlar. Döktüğü kana doyamayanların o kanda boğulmaları kaçınılmaz. Tarihe bakmak yeterli tiranların, imparatorlukların sonunun nasıl geldiğini görmek için.

Ulusların yengisi ya da yenilgisine askeri, siyasi güçler karar verse de, geleceklerini her zaman halklar belirliyor.  Şiddete, kana doymuş, artık kaçacak, yitirecek hiç bir neni kalmayan halklar!  

Savaşçı gelenekten geliyor Japon ulusu. Birikimlerini belirlemiş, ekinlerinin her parçasına işlemiş yüzlerce yılın savaşı, gücü, kazanmayı yücelten gelenekleri.

ABD’nin Hiroşima ile Nagazaki’ye attığı atom bombası, bu geleneği Büyük İskender’in kılıcı ile kesmiş.
Bir kaç saniyede yok olan yüzbinlerce masum cana, sonraki saatler, günler, aylar içinde acıyla, dehşet içinde yok olan yüzbinlerce başka can eklenmiş. Acılar katlanarak artmış.

Asya’nın geleneği, ekini, onuru ile görkemli imparatorluğu  Japonya, atom bombaları sonrasında, bu soykırımı işleyen ABD’ye teslim olmuş,. Teslim olmuş. Yenilmiş. Ama... Çökmemiş. Onurunu yitirmemiş. Dünyanın bir ucunda, geleneği ile çağdaş yaşamı, güç ile barışı uzlaştırarak, halkına aydınlık bir yaşam sunmayı başarmış.

Japon İmparatorluğunun yayılma, egemenlik kurma atılımları elbette ABD’nin, İngiltere’nin Uzak Doğu’da, Orta Doğu’da Asya Pasifik’te,Afrika’da egemenlik kurma, yerli halkların kaynaklarını kullanma heveslerinden ayrı değerlendirilemez. Eğer ABD tarafından Hiroşima ya da Nagazaki’ye değil de Japonya tarafından Nüv York’a ya da Londra’ya atılsaydı atom bombaları, dünyada belki de Batı değil Doğu kaynaklı başka bir sömürü düzeni olacaktı. Bu düzenin sıradan insanların yaşamları üzerindeki etkisi ne olurdu, ancak varsayımlarda bulunabiliriz.

Ama bir gerçek var. Atom bombaları Japonya’ya atıldı. Sıradan, masum insanlar öldü. Masum insanlar! Yaşlılar, çocuklar, hayvanlar....

ABD, hiç bir düzeyde hiç bir zaman özür dilemedi.

***

Hiroşima’ya, Melbourne’dan onbir ilkokul çocuğu, iki öğretmenle birlikte giden iki anneden biriydim. Bu ilkokulda ikinci dil olarak Japonca öğretiyorlar.İlk kez düzenledikleri bir eğitim gezisi, asıl amacı öğrencilerinin Japonca öğrenmelerine katkı sağlamak, Japon ekinini deneyimleterek tanıtmak.

Hiroşima’daki ikinci günümüzde kent merkezine indik.  Ilık, pırıl pırıl bir sonbahar günü, kentin en işlek alışveriş alanını geçip dar sokaklarda yürürken genç, alımlı, Japon rehberimiz birden durdu. Onların a-bombası dedikleri atom bombasının, kentin üzerinde, tam tepesinde patladığı yermiş burası.

Sıradan bir sokak, evler, bisikletliler, çoluk çocuk...Yalın, küçük bir anıt. Kendi halinde kaldırımda duruyor. Yine böyle ılık, pırıl pırıl bir günmüş. Tıpkı bizim yaşadığımız bu gün gibi. Bir kaç saniye içinde on binlerce canın buharlaşacağı cehennemden çok uzak bir sabahmış aslında. Önce uçak sesini duymuşlar.   

Küçük anıtta, bir resmin altında şu sözleri okuduk.
“Hiroşima’ya, Tinian adasından kalkan Enora Gay adlı B-29 tipi ABD askeri uçağının getirdiği, insanlık tarihinde ilk kez kullanılan atom bombası bu noktanın yaklaşık 600 metre üzerinde patladı. Altındaki kenti, yaklaşık  3000 ile 4000 derece arasındaki sıcak, basınç ve radyasyon dalgası çarptı. Bu çevredeki insanların çoğu yaşamlarını anında yitirdi. Saat 8:15 di. 6 Ağustos, 1945. (Yıkımın görüldüğü resim yıkımın merkezinden kuzeye bakmaktadır, Kasım 1945de çekilmiştir. Resmin kaynağı ABD Ordusudur. )”

Gerçekler, soğukkanlı bir yansızlıkla, yalınca bildirildiğinde, insanı vicdanı yani insanlığı ile başbaşa bırakmakta başka hernenden daha etkili oluyor. O noktaya dek, neşeyle konuşarak yürürken buz gibi dona kalıyoruz. Ne yapacağımızı bilmeden. Sonra yola koyuluyoruz yine. Barış Parkına doğru. Neşenin yerini sessizlik almış.

1915 yılında Çek mimar Jan Letzel’in yaptığı Hiroşima Sergi binasının çelik kubbesi harap duvarları olduğu gibi korunmuş. İçine girmek yasak elbette çünkü tehlikeli. Bir ölüevine benziyor. A-bombası neredeyse tam üzerinde patladığı için, patlamanın merkezinde kalan sergi binası tam yıkıma uğramamış. İçindeki herkes ölmüş elbette. Hiroşima halkı bu harabenin de ortadan kaldırılmasını istemiş. Ama sonunda onun, bombanın anısına, barış simgesi olarak korunmasına karar vermişler.

Tek bir bombanın 2km çapı içinde herneni  kül ettiği,  200, 000 canın yok oluşuna neden olduğu patlamanın anısına, tüm insanlığa ders olması için hala yerinde, adı A-bombası Kubbesi.

Dehşetin üzerinden yalnızca 68 yıl geçmiş. Buharlaşan bir kent yeniden kurulmuş. Tam da buharlaştığı yerden yeşermiş. Bombanın ardından, günlerce üzerinden insan ve hayvan cesetlerinin aktığı ırmak dingin, koyu mavi uzanıyor. Cehennemden günümüze kalan tek tanık, A-bombası Kubbesi ırmağı izliyor aynı dingin sessizlikte. Bu ağırbaşlı, saygılı sessizlik aynı zamanda Japonyanın ulusal kimliğinin bir parçası.

Çocukların Barış anıtında, kara taşın altında şu sözler yazıyor. “Bu bizim çığlığımızdır, bizim yakarımız, dünyada barışı kurmak için.”

Sonraki durağımız  Çocukların Barış Anıtı...  Çocukların harçlıklarından topladıkları paralarla yapılmış. Anıtın tepesinde Sadako bir turna ile görünüyor. Altında bir çan var. Ziyaret eden sınıflar çevresinde şarkılar söylüyor, getirdikleri turnaları asıyor camlı odalara.

Sadako Sasaki, atom bombası patladığında 2 yaşındadır. Patlamanın merkezine 2km uzakta bir evde yaşar. Patlama ile camdan uçar.Büyük bir şansla kurtulmuştur, annesi onu sağ bulur. Ama pek çok diğer Hiroşimalı çocuk gibi, yıllar sonra o da kan kanserine yakalanır. Bir Japon söylencesine göre, kağıttan 1000 tane turna yapan herkesin dileğini yerine getirir turnalar. Sadako turnalarını yapmaya başlar. Ama bitiremeden ölür. 12 yaşındadır öldüğünde. 

Bizim okulumuz da kağıttan bin tane turna yaptı. Rengarenk. Dileğimiz dünyada bir daha asla böyle bir acının yaşanmaması. Hiç bir devletin, hiç bir halkın başka bir halka böyle acılar çektirmemesi...

Arkamızda şarkı söyleyen çocuklarla, hüzünlü bir çan sesi bırakarak Barış Müzesine yöneliyoruz.

Dünyadaki bütün nükleer silahlar kaldırılana dek yanacak olan alevin yanından geçiyor, dehşet sonrası ölmekte olanların en çok istedikleri nen olan su ile dolu havuzun yanından ilerliyoruz. Bombalamada yaşamlarını yitirmiş olan herkesin adlarının yazılı olduğu, ruhlarına sığınak olması için   yapılmış anıtın önünde saygı duruşunda bulunuyoruz. Bu zorunlu değil elbette, ama hepimiz bunu yapmak istiyoruz. Özellikle çocuklarımızı ağırbaşlı bir duygusallıkla saygı duruşunda görmek çok onur verici. Onlar şimdiden birer barış elçisi. 

Bir kaç dakika boyunca, ruhlarının yaşadıkları dehşetten sonra huzur bulduğunu umarak, dünyada bir daha asla böyle bir kötülüğün yaşanmamasını diliyorum tüm gücümle. Ruhların sığınağı bir pencere gibi, içinden bakınca aynı doğrultu üzerinde dizili, barışa adanmış alevi, çocukların barış anıtını, barış kubbesini görüyoruz. Bir noktadan, dehşetin tüm durumlarına tanık oluyor insan vicdanı. İnsan olmanın tüm ağırlığı, dehşet çizgisinden bir ok gibi saplanıyor.

Son iki saatimizi Barış Müzesi’nde geçiriyoruz. Dünyadaki nükleer silahlanmaya, tehlikelerine dikkat çekiyor. Bilinçlendiren bir müze. Hiroşima kentinin dünyanın nükleer silahlardan arındırılması için verdiği yılmaz uğraşın bir tanığı aynı zamanda. Koca bir duvar ve sütün, Belediye başkanlarının nükleer denemeler öncesi, sonrası ilgili ülkelere yazdığı  mektuplarla dolu.

Öte yandan, müze  A-bombasının yarattığı cehennemi tüm ayrıntıları ile sergiliyor. Masum insanların nasıl yok olduğunu, bir kaç saniye içinde buharlaşmayanların sonrasında karşılaştıkları dehşet verici ölümü tüm çıplaklığı ile anlatıyor. Çarpıyor, sarsıyor. . Annelerin, çılgınca, yitirdikleri çocuklarını arayışı, kimi zaman bulduklarının yalnızca bir ayakkabı ya da bir beslenme çantası oluşu... Merkezde yaşamını yitirenlerden geriye gölgelerin kalışı... Öksüz, yetim kalan binlerce çocuk... Hiroşima halkı ile birlikte yok olan savaş tutsakları...

Müzeden çıktığımızda Hiroşima, masmavi göğün altında, yeşil pirinç tarlaları, ırmağı, insanları ile capcanlı bizi bekliyor. Geçmişi yüreğinde saklı, dilekleri kağıttan turnaların renkli kanatlarında geleceğe atılı.







Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Nilufer Yaman { 04 Kasım 2013 04:34:10 }
Evet. Ancak ölümden kötü kaderler de var. Örneğin Japon askeri yönetiminin işgal ettiği topraklardaki kadınları kullanışı. Özellikle Kore'de çocuk yaştaki kızlar dahil binlerce genç kadını Japon askerleri için hazırladıkları umumhanelere kapatıp, arka arkaya durup dinlenmeden ,bir çok zaman ölünceye kadar tecavüz ettirmeleri. Ve de 'Konfor Kadını' adını verdikleri bu kadınlardan ciddi bir özür dilemeyi hala reddetmeleri.. Hayatta kalabilmiş kadınlardan bir kaç tanesi şimdi seksenli yaşlarda. Biraz daha beklenirse onlar da ölüp gidecek yürekleri kanayarak. Hiroşima her anıldığında konfor kadınları da anılmalı, çünkü kadınlara yapılan ve anılmadan geçiştirilen, ve her savaşta bir şekilde yinelenen bu vahşet hiç unutulmamalı .
Diğer Sayfalar: 1.

 




Türkiye’de Engelli İşçiler ve Sınıf Mücadelesi: 3 Aralık’ta Görünmez Kılınan Emek Gerçeğine Devrimci Bir Bakış
MESEM Gerçeği: Çocuk İşçiliği, İş Cinayetleri ve Gözaltılar Karşısında Devrimci İnsan Hakları Mücadelesi
Zehirlenen yalnizca tabaklar değil: Türkiye’de gida güvenliği krizi ve sistemin çürümüşlüğü…
İngiltere’den Türkiye’ye £35 Milyonluk Ray Sözleşmesi: Fırsat mı, Çıkmaz mı?
Avustralya ve AB teknoloji devleri çocukların sosyal medya erişimini nasıl sınırlandırıyor?

Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi
Çin'in 'Salam Dilimleme' Stratejisi: Pekin, Güney Çin Denizi'nin Haritasını Nasıl Yeniden Çiziyor?

ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!
Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım
2025 Hazar Türk-Musevi Hakanlığı: Tarih Yeniden Yazılsaydı Dünya Nasıl Görünürdü?
Sürgün Devrim girdabında Isaac Deutscher ve Avraham İşcen
Eriyen Şövalyenin Gölgesinde Devrimci Moses Hess

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git